Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

… 

TÜRKİYE İÇİN YENİ UMUTLAR

Türk Milletinin köklü bir ‘’devlet geleneği’’ vardır. Bunu, bütün tarih boyunca ‘’özgür, bağımsız ve uygar’’ bir toplum olarak, varlığını sürdürebilmesi ile kanıtlamıştır. (Atatürk’ün Görüş ve Direktiflerinden)

Türkiye’de 2023 genel seçim süreci ülkede değişim isteyenlerle, mevcut düzenin devamından yana olanlar arasında cereyan etti. Ülkede yeni bir dönemin başlaması ve değişim beklenirken, mevcut düzenin devamı yönünde karar çıktı.

Bu yazıda, Cumhuriyetin kuruluş felsefinden yola çıkılarak ve ülkenin jeopolitik ve jeostratejik konum ve koşulları göz önüne alınarak, içerde ve dışarda uygulanacak temel stratejik politikalara ışık tutacak esas, usul ve prensipler konu edilmiştir. Bununla birlikte, millî irade kavramı ve millî egemenlik doktrini bir arada incelenerek her yurttaşın sorumluluğunu yerine getirici bilinç ve davranışla, Atatürk’ü örnek alarak, Atatürk’e dönmenin gerekliliği ve hatta zorunluluğu üzerinde durulmuştur.

Tarihsel süreç içerisinde Türklerin devlet geleneği ve yapısı

Türkler tarih boyunca demokratik, katılımcı, eşitlikçi, özgürlükçü yönetim biçimleri ile tanınmış, insanı ezen, sömüren, baskı ve şiddeti uygulayan, bunun için silah kullanan bir güç olmamış, böyle bir içeriğe hiç sahip olmamıştır. Bunun başlıca sebebinin de Türklerin dünyaya açılıp, geniş alanlara yayılması ve tarih boyunca 16 devlet kurması gösterilmektedir.[1]

Fransa Kralı 14. Louis “devlet benim uyruklarımın canı ve malı benimdir.” derken, Bilge Kağan Orhun yazıtlarında “Türk Milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım.” diyordu.[2] Bu belgeler, bize göçer Türklerin yaşam biçiminin, devleti korumaya yönelik demokratik bir anlayışa dayandığını ve kendi kendini yönetme düzeninin hukuk ve adaletten mülhem olduğunu göstermektedir.

Diğer yandan eski Türklerin yaşam biçiminin esası, devleti korumaya yönelik demokratik bir anlayışa dayanmaktaydı. Bu anlayış yüzyıllar boyu devam eden köklü bir geleneğin eseridir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür. Millî kültürü her alanda açılarak yükseltmek, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel direğini teşkil eder. Diğer bir ifade ile Türkiye Cumhuriyeti “Millî Kültür” direği üzerine inşa edilmiştir. Bahse konu millî kültür, milattan öncesine uzanır. Orta Asya Türk tarihini yıllarca inceleyen kurucu liderimiz Atatürk’ün kafasında oluşan demokrasi fikri, söylev ve demeçlerine şu sözlerle yansımıştır, ‘’Türklerin ruhen demokrat doğmuş bir millet olduğunu ve hatta dünya üzerinde yaşamış ve yaşayan milletler arasında ruhen demokrat doğan yegâne millet olduğuna kaniyim.’’ [3]

Türklerde ‘’Devlet ve Millet’’ kavramı ve Türk Devletinin geleneksel yapısı

Devlet dediğimiz zaman, her şeyden önce bir insan topluluğu, bir millet varlığı anlaşılır. Bundan sonra bu insan topluluğunun coğrafi sınırlarla belirlenmiş bir arazide yerleşmiş olduğu görülür. O halde devlet, belli bir arazide yerleşmiş ve kendine özgü bir kuvvete ve egemenliğe sahip kişilerin bütününden oluşan bir varlıktır.[4]

Millet kavramı, ‘’Aynı millî kültüre mensup insanların meydana getirdiği sosyal topluluk, dil, kültür ve ülkü birliği ile birlikte bağlı olan insanların oluşturduğu sosyal varlık’’ olarak ifade edilmektedir.[5]

Gelelim yakın tarihimize, Türk devletinin yapısı 1923’den beri millî irade ve millî egemenliği esas alan siyasi kuvvete dayanır. Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması ilk kez 1924 Anayasası ile şiar edinilmiştir. TBMM milletin tek ve gerçek temsilcisi olup millet adına egemenlik hakkını kullanır. Yasama ve yürütme kuvveti Büyük Millet Meclisinde oluşur ve toplanır. Yargı yetkisi millet adına usüller ve kanunlar çerçevesinde bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır.

Kemal Atatürk’e göre medeni toplum olmanın şart ve gerekleri belli esaslara dayanır. Bunun başında, yenileşme ve gelişmeyi sağlayacak “egemenliğin kullanılması ve millî egemenlik” gelir. Bunun için devlet, birtakım vasıtalara sahip olmak zorundadır. Bu vasıtalar “Millet Meclisi ve Hükümettir.” [6]

Türk devletinin geleneksel yapısında, dolayısıyla devlet kavramının özünde siyasi nüfuz ve güç vardır. Buna millî irade ve egemenlik denir. Tarihsel süreç içerisinde tüm dünyada mevcut sorunların tamamının güçle çözüldüğü görülmektedir. Bunun için yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, esasları ve prensipleri kurucu lider Atatürk tarafından tespit edilen devletin dinamik ideali [7], belirlenen millî stratejik kavramlar ve millî strateji ile ortaya konulmuştur. [8]

Millî İrade ve Millî Egemenlik

’’Millî İrade’’ kavramı ancak ‘’Millî Egemenlik’’ güç ve kavramı ile bir arada incelenirse tam ve anlaşılabilir hâl alır. Zira Türk devletinin yapısı Cumhuriyetin kuruluşundan beri birbirini tamamlayan millî irade ve millî egemenliği esas alan siyasi kuvvete dayanır.

Millî İrade, en basit ve anlaşılabilir haliyle, ‘’bütün millet bireylerinin arzularının, emellerinin bileşkesidir. Tarih, kültür kapsamında milletin ortak arzusu, milletin ortak fikridir’’ şeklinde tarif edilmektedir. Bunu destekleyen bir başka ifade de millî iradenin, ülke ve milletine faydalı bir iş yaparken, her an göz önünde tutulması gereken bir prensip olduğu, milletin genel istemini karşılaması gerektiği, milletin gerçek eğilimini yansıttığı ve esin kaynağının milletin öz be öz, bizatihi kendisi olduğu [9] şeklinde anlamlandırılmaktadır.

Millî İradenin yukardaki tanımından bir ‘’ortaklık’’ kavramının ve ‘’milletin genel isteminin karşılanması’’ ihtiyacının ortaya çıktığı görülmektedir. Söz konusu tanımdaki ‘’bütün milletin ortaklığının’’ ölçüsü ve derecesini, ‘’büyük çoğunluk’’ veya ‘’kahir ekseriyet’’ olarak değerlendirmenin uygun olacağı düşünülmektedir.

‘’İrade’’ isteme, istek anlamına gelir. ‘’Egemenlik’’ ise bir isteği gerçekleştirme gücüdür.[10]

Millî egemenlik kavramından kastedilen, devleti oluşturan milletin üzerinde, siyasi nüfuz ve kudrete dayanan, sürekli olarak etkisini sürdüren bir kuvvetten ibaret olduğudur. Millî iradenin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu esasına dayanır. Türk Devletinin dayandığı temel esaslardan biridir. Bundan dolayı, hürriyetin, eşitliğin ve adaletin dayanak noktası millî egemenliktir.[11]

Bir hukuk devletinde hukukun üstünlüğüne değil, siyasi otoritenin ve onun liderin takdirinin önemli olduğuna inanılırsa, o devlette ve ülkede millî irade diye bir kavramdan söz edilemez.

Bu seçimlerden sonra, yeni dönemde TBMM ve teşkil edilecek hükümetinin milletten aldığı direktif, kayıtsız şartsız milli egemenlik ilkelerine dayanarak memleketi eğitim ve bilhassa ekonomik yönden geliştirip güzelleştirmek, hayat şartlarını uygun duruma getirmek ve milleti zengin, varlıklı ve mutlu kılmayı hedefleyen icraatları yapmak olmalı ve ortalama bir ölçü olarak yüzde ellinin iradesi, diğer yüzde ellinin iradesini yok sayarak hareket etmemelidir. Diğer bir ifadeyle, millet iradesine sahip oldukları iddiasında bulunanlar, kendi düşünce ve ideolojilerine göre değil, milletin bütününün temel düşünce, duygu ve iradesine göre hareket etmelidir.

Cumhuriyetin Çağdaş Noktası Demokrasi ve Temel Yönetim İlkeleri

Yüzyılların oluşturduğu bir hayat tarzımız yeni, çağdaş ve modern bir yönetim sisteminden vazgeçmemeyi ve gerçek demokrasiyi hedefler.

Bilindiği gibi demokrasinin vazgeçilmez ilkelerinden biri de genel seçimlerdir yani sandıktır. Uygarlığın kaynağı Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümünü idrak ettiğimiz 2023 yılında yapılan genel seçimler ne yazık ki eşit ve adil olmayan koşullarda cereyan etmiş ve yapılan seçimde, tam olarak bilinmemekle ve açıklanmamakla birlikte sayıları milyonlarla ifade edilen yabancı uyruklu kişi veya mültecinin seçim sonucunu doğrudan etki etmesi sebebiyle, halkın özgür iradesinin sandığa tam olarak yansımadığına tanıklık edilmiştir. Buna rağmen, Türkiye’nin yarısı demokrasiye ve memleketin geleceğine olan inancını verdiği oylarla göstermiştir.

Cumhuriyetin çağdaş noktası demokrasidir. Bağımsız ve özgür yaşamanın varlık koşulunun demokrasiye sahip çıkmak olduğu gerçeği asla göz ardı edilemez. Seçmenin sandığa ve demokrasiye inancını kaybetmemesi ve değişim yönündeki umudunu yitirmemesi gerekir. Zira değişmeyen tek şey değişimdir.

Millî birliğimizin temeli ortak şuurla 100 yıl önce Atatürk ilke inkılâpları ile atılmıştır. Bundan vazgeçilemez. Vazgeçilemeyecek diğer temel yönetim ilkeleri aşağıya çıkarılmıştır:

-Türkiye; milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve devrimci bir Cumhuriyettir.

-Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.

-Türk Milletinin idare şekli kuvvetler ayrılığı esasına dayanır. Kuvvetler ayrılığı, çağdaş demokrasilerin ortak özelliğidir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi, devlet iktidarını ifade eden yasama, yürütme ve yargı işlevlerinin farklı organlarca kullanılması ve bunların birbirleri karşısında yetkilerle donatılmış olması gerektiğini ifade etmektedir.

-Egemenlik birdir. Kayıtsız şartsız milletindir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, millet adına egemenlik hakkını kullanır. Yasama ve yürütme yetkisi Büyük Millet Meclisinde toplanır. Meclis yasama yetkisini bizzat kullanır. 2017’de Anayasada yapılan değişiklikle Yürütme yetkisi, seçilecek Cumhurbaşkanı ile onun tayin edeceği Bakanlar Kuruluna tarafından yerine getirilir. Türkiye’de mahkemeler bağımsızdır.

-Meclis yalnız milletindir ve ancak milletin vekillerinden oluşur. Milletin verdiği yetki ve görevleri yapan kişilerden ibarettir. Bundan dolayı yalnız ve yalnız milletindir. Meclis ancak milletin emrine itaat emek zorunluluğundadır. [12]

Sonuç ve Değerlendirme

2023 seçimlerinin arifesinde Türk Milletinin büyük çoğunluğu, devletin bekası ve toplumun refahı için başlıca şu iki ilkeye dayanmanın farz ve vazgeçilmez koşul olduğunu anlamıştır. O ilkelerden birincisi, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün tezahürü olan ulus devlet yapısının ifade ettiği temel ruhtur. İkincisi, Anayasanın tespit ettiği değiştirilmesi mümkün olmayan gerçeklerdir.  Sırf bu gerekçelerle denilebilir ki, değişim elzemdi ve Türkiye’de yeni bir dönem başlamalıydı.

Sonuç olarak, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini oluşturan ‘’Altı Ok’’un rehber alınarak, benimsetilip geliştirilerek, günümüzün şartlarına ve dünya koşullarına göre yeniden değerlendirilerek, altı doldurularak bundan sapmadan, taviz vermeden ve yeni yüzler, yeni söylemler, yeni projelerle ve uğrunda yılmadan, yorulmadan mücadele edilecek yeni stratejik hedeflerle toplumun karşısına çıkmak zarureti bugün ortaya çıkmıştır.

Diğer taraftan, bugünkü Türk siyasetinin, geçmiş dönemde Anayasa ile çelişen aykırı durumların, hükümet ve yönetim sisteminden kaynaklanan endişelerin giderilerek Cumhuriyetin nitelikleri başta olmak üzere, başlangıç felsefesinden ve yukarıda belirtilen temel yönetim ilke, usûl, esas ve prensiplerinden taviz vermeden, vazgeçmeden, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, tekrar Atatürk’e dönme zaruretinin daha güçlü olarak ortaya çıktığı ve ülkenin buna ihtiyacı olduğu değerlendirilmektedir.

KAYNAKÇA:

[1]Türk Uygarlığı -Metin Aydoğan- Gözgü Yayıncılık,2020

[2]A.g.e. S.49

[3]ATATÜRKÇÜLÜK, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri (İkinci Kitap) Milli Eğitim Basımevi-1984

[4]ATATÜRKÇÜLÜK, Atatürk’ün görüş ve direktifleri (Birinci Kitap) Milli Eğitim Basımevi-1984

[5]Türkçülüğün Esasları -Ziya Gökalp- Anonim Yayıncılık,2014

[6]ATATÜRKÇÜLÜK, Atatürk’ün görüş ve direktifleri (Üçüncü Kitap)-Milli Eğitim Basımevi-1984

[7] A.g.e. S.7  Dinamik İdeal, genel olarak Türk Milletinin ‘’en medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığını yükseltmektir.’’  Dinamik İdeal devlet hayatının, fikir hayatının ve ekonomik hayatın uyumlu olarak çalışmasını sağlayacak dinamik amaçları kapsar. Bu amaçlar üç bölümde toplanır: 1) Millî birlik ve millî duyguyu güçlendiren millî amaçlar ile temel maddi amaçlar, 2) Kişi ile ilgili amaçlar, 3) Millî kültüre ilişkin amaçlardır.

[8]Atatürk, Atatürkçülük, Türkiye-İsmet Görgülü-Kilit Yayınları-2017

[9]Atatürk Millî İrade ve Milli Egemenlik Kavramını Açıklıyor- Prof. Dr. Cihan Dura – www.cihandura.com

[10]A.g.e . Millî İrade Nedir?

[11] Atatürkçülük (Üçüncü Kitap), Milli Eğitim Basımevi-1984

[12] A.g.e. S.48