…
TERÖRSÜZ TÜRKİYE NASIL OLUR?
PKK Bölücü Terör Örgütü (BTÖ)’nün başındaki katil, üç kişilik komisyon heyetinin İmralı ziyaretinden sonra, terör örgütünün siyasi uzantıları aracılığıyla yattığı yerden zelil bir açıklama yaparak, T.C. Devletinden taleplerini sıraladı.
1. Dünya Savaşı’nı kazanan İtilâf devletlerinin Osmanlı’ya Sevr’i dayatması gibi, teröristbaşı da “zafer kazanmış komutan edasıyla” taleplerde bulunuyor.
Kaynağını Sevr’e dayandırarak, Türkiye’yi borçlu çıkaran ve adeta savaş tazminatı ödemeye mahkûm eden muzafferiyet manifestosu gibi.
Açık kaynaklarda yer alan bu talepler:
– Petrol gelirinden bölgesel pay,
– Barajlardan üretilen elektriğin geliri,
– Kürtçe eğitim (Anayasanın 42. Maddesinin değiştirilmesi),
– Anayasanın 66. Maddesinin değiştirilmesi,
– PKK’lılara af ve siyaset yolunun açılması,
– SDG/YPG’nin silah bırakmadan polis gücüne dönüştürülmesi.
Hâl böyle olunca bize de siyasi ve askeri tarihe ışık tutması amacıyla, “Terörsüz Türkiye nasıl olur?” sorusunu sorgulamak düştü.
Örgüt nerede kuruldu? Amacı, hedefi ve stratejisi neydi?
Özetle hatırlatalım;
27 Ekim 1978 de Diyarbakır’ın Lice İlçesinin Fis köyünde kurulan PKK (Partiya Karkerên Kurdistanê, Türkçe: Kürdistan İşçi Partisi) adıyla kuruldu.
Örgütün merkez komitesi tarafından belirlenen kuruluş amacı, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin önderliğinde “Bağımsız Birleşik Kürdistan” kurulması olarak belirlendi.
Örgüt bu hedefe, uzun süreli halk savaşı stratejisi sonunda dört safhada (aşamada) ulaşmayı plânlamıştır.
Birinci safhada, silahlı mücadele ile sosyal ve kültürel hakların elde edilmesi,
İkinci safhada, siyasal ve hukuki olarak özerk ve bağımsız bir yönetim sisteminin tesis edilmesi,
Üçüncü safhada, ülke topraklarında kuzey Kürdistan’ın kurulması,
Dördüncü ve son safhada, dört parçalı (Irak, Suriye, Türkiye ve İran) Kürdistan’ın kurulmasıdır.
Şimdi örgütün siyasi uzantılarının bahsettiği ikinci aşamaya yani ikinci safhaya geçtik dedikleri şey yukarda belirtilen, “siyasal ve hukuki olarak özerk ve bağımsız bir yönetim sisteminin tesis edilmesi safhasıdır.”
İşte tam bu safhada söz konusu talepler ortaya çıkarıldı.
Aslında bu taleplerin hiçbiri yeni değil. Yıllardır ‘’Kürt sorunu’’ diye öne sürdükleri ve T.C. Devletinin ulus-devlet yapısını hedef alan bölücü söylemlerden ibarettir.
Tüm bu rezil taleplerin tek dayanağı, Terörsüz Türkiye’nin tesisidir.
Açılım, barış ve demokrasi raporu
İmralı’ya yapılan ziyaretin ardından DEM Parti komisyon üyelerince, 99 sayfalık sözde barış ve açılım raporu yayımlandı.
Gerek teröristbaşı tarafından yukarda öne sürülen talepler, gerekse onun siyasi uzantıları tarafından hazırlanmış 99 sayfalık sözde barış, demokrasi ve açılım raporu, her ikisi birden “Yeni Sevr” dayatmasıdır.
Raporda üniter, lâik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, yani ulus-devleti ortadan kaldıran ve etnik temelde ayrışmayı körükleyen ifadeler var. Rapor, ulus devlet ve Lozan’ı hedef alan bölücü ve yıkıcı iddia ve ithamlarla dolu.
Bu bir barış raporu değil, rejim değişikliği taslağıdır.
Barış söylemiyle Cumhuriyetle, Lozan’la, üniter devletle hesaplaşma dayatmasıdır.
Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir ulus devlettir.
Anayasanın 10. Maddesine göre, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Bu konuda siyasi ve hukuki olarak yapılan her türlü ayrım anayasaya aykırıdır.
Anayasanın yine 66. Maddesi yurttaşlık tanımını yapar. Bir ulus devlet olan Türkiye’de tek bir yurttaşlık tanımı vardır. Yurttaşların ulusal kimliğindeki ortak adı “Türk Milleti”dir.
Terörsüz Türkiye nasıl tesis edilir?
Ulusal ve uluslararası yasal zeminde hukuki varlığı olmayan yasa dışı bir terör örgütünü muhatap kabul ederek, bu örgütle birtakım aracılar vasıtasıyla yapılan karşılıklı görüşme, anlaşma ve açıklamaların hiçbir yasal dayanağı yoktur ve geçersizdir.
Terörsüz Türkiye’den bahsedilebilmesi için;
PKK’nın dışındaki tüm KCK unsurlarının (YPG/SDG-Suriye, PÇDK-Irak, PJAK-İran) tamamının silahsızlanarak fesih edildiklerinin bizzat teröristbaşı tarafından ilân edilmesi gerekir.
Teröristbaşının nezdinde tüm terörist unsurlar ve siyasi uzantılarının öncelikli olarak pişman oldukları çağrısı yapıp, nedamet duyduklarını, sözde “Kürdistan” safsatasından vazgeçtiklerini ve “hiçbir şart ve talebimiz yok” diye beyan etmeleri elzemdir.
“Biz Kürt asıllı Türk vatandaşıyız” diyerek, Türk Bayrağı altında, “Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünün bir parçasıyız” söyleminde bulunmaları şarttır.
“Varlık sebebimiz, Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan Kürt vatandaşlarımızın başta ekonomik olmak üzere, sosyal, hukuki eğitim, sağlık, ulaştırma gibi sorunlarını çözmektir. Doğu ve Güneydoğuyu kalkındırmaktır.” şeklindeki beyanatlarda bulunmaları şarttır.
Türk İstiklâl Marşına saygı göstererek iştirak etmeleri gerekir.
Terörsüz Türkiye projesi işte o zaman başarıya ulaşır ve Türk Milleti tarafından onaylanır.
Bu koşulların dışında, Terörsüz Türkiye’nin tesis edilmesi için öne sürülen her türlü söylem ve düşüncenin başarılı olması ve tasvip edilmesi mümkün değildir.
Van’ın Erciş ilçesinde Kırgız Türklerinin yerleşmesiyle kurulan Ulupamir köyünde yaşayan Kırgızlar, “Bizim iki bayrağımız var. Evveliyatında Türk Bayrağı, ondan sonra Kırgızistan Bayrağı. Her iki vatan toprağı için de bayrağı için de can veririz.” diyorlar.
Çanakkale’de ve Türk kurtuluş savaşında Kürt vatandaşlarımızla işgalci düşmana karşı çarpışmadık mı? Arşivler orada duruyor.
Değerlendirme
Türkiye’de idam cezası 2004’te kaldırıldı.
Hemen arkasından ABD ve İsrail’in desteğiyle, idam cezasına mahkûm edilmiş İmralı’daki uyuyan yılan uyandı ve 2005’de tüm Ortadoğu’yu kapsayan kendisine bağlı terörist örgütlenmeyi KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği)’yı kurdu.
Kendisi bu teşkilâtlanmayı tek başına kurup yönetecek kapasitede olmadığı için ABD, İngiltere ve Fransa’dan yardım aldı.
Bununla birlikte, Kürt bölücü terör hareketi ve radikal İslamcı eylemler kısa sürede tüm Ortadoğu’ya yayıldı. Bölge ateş, kan, gözyaşı ve sefalet bataklığı haline geldi.
Kuzey Irak’ın zaten önceden gerekli alt yapısı hazırlanmıştı. Emperyalist plâna göre önce Irak bölünecekti. Nitekim öyle oldu.
İkinci Körfez Savaşını (2003-2005) müteakip, Irak’ın üçe bölünmesi ABD’nin işini kolaylaştırdı. Hemen 2005’de Irak Anayasasını yaparak, yapılan plâna göre Suriye’ye yöneldi. Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın doğusuna el attı.
Bugün gelinen noktada ABD kongresi 2026 savunma bütçesinde, PKK’nın Suriye kolu SDG/YPG’ye 130 milyon $ verilmesi kararını daha yeni onayladı.
Türkiye’deki bugünkü tartışmalar, sadece Türk kamuoyunun oyalanması üzerinedir.
İmralı canisinin en son ileri sürdüğü talepleri, onun siyasi uzantısının 99 sayfalık sözde barış ve demokrasi raporu, KCK yapılanmasının tamamının silahlardan arındırılmaması ve tasfiye edilmemesi ve tüm bunlar, müstakbel “Büyük Kürdistan” hayalinden vazgeçmediklerini göstermektedir.
Bunu kanıtlayan sözde Kürdistan haritaları halen yürürlüktedir.
İlk harita 1919 da İngiliz İstihbarat Binbaşı Noel tarafından çizilmişti.
Bilahare kesin sınırlar, kuzeyde Kars sınırından başlayarak, batıya doğru Erzurum, Erzincan, Sivas, güneyde Malatya, Kahramanmaraş ve Hatay’ı da içine alacak şekilde, Sevr hayalini yaşayan Batının yönlendirmesiyle, PKK bölücü terör örgütü tarafından belirlendi.
Söz konusu harita son olarak Papa’nın Kuzey Irak’ı 2021’de ziyareti sırasında, başında Barzani’nin olduğu KDP (Kürdistan Demokrat Partisi) tarafından pullara bastırılarak servis edildi.
Bu kapsamda, söz konusu istek veya taleplerin ve yazılan raporların, fiilen bitmiş ve tükenmiş bir örgütü kullanarak, Suriye’nin kuzeyinde başka bir terörist grubu meşrulaştırma gayreti olduğu, Irak’taki benzer bölünmenin aynısının Suriye’de de gerçekleştirileceği, Suriye Anayasasının da ABD tarafından yazılarak böylece Suriye meselesinin kapatılacağı ve sıranın İran ve Türkiye’ye geleceği değerlendirilmektedir.
Türk Milletinin en değerli varlığı “Millî Birliktir”.
Türk Milleti dil, kültür, ideal birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu, doğal, toplumsal, ekonomik ve siyasal bir bütündür.
Millî birlik ve beraberlik, milletin birliğini bir arada yaşama arzusunu ve ülke bütünlüğünü ifade eder.
Bir ulusun/milletin doğuşunu, yaşama biçimini ve ilerlemesini sağlayan yegâne unsurdur.
Türk Devleti, Türk Milleti ve ülkesinin birlik ve bütünlüğüne ve millî egemenliğe ve tam bağımsızlığa dayanır.
Millî birlik ve beraberlik, Türk Milletini diğer milletlerden ayıran en önemli özelliktir.
Millî birlik ve beraberlik, aynı zamanda Türk Milletinin bir ve bütün olması, içinde hiçbir bölücü, ayırıcı unsura yer vermemesi demektir.
Millî birliğimizin temeli Atatürk ilke ve devrimleri ile atılmıştır.
Bunun dışına çıkmak, gaflet, dalalet ve hatta hıyanettir.
Sonuç
Bu ülkenin kahir ekseriyeti ve her yurtseveri terör belâsından çok çekti. Elbette silahların susmasını ve Türk gençlerinin toprağa düşmemesini ister, arzu eder.
Dün “bebek katili” denilen, “İmralı canisi” diye yerden yere vurulan bir teröriste, bugün “kurucu önder”, “sayın” deniliyorsa, yapılan bu değişim ve dönüşümün Türk Milletine mutlaka izahı gerekir. Bunun sebebini açıklamak zarureti ortaya çıkar.
Türk millî mücadelesi, Türk milletine dayalı olarak, millî bir devletin kuruluşu için verilmiştir.
Sınırları kanla çizilen devletin adı, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”dir.
“Egemenlik, Kayıtsız Şartsız Türk Milletine aittir!”
Son Söz: 1860 – 1904 yılları arasında yaşayan büyük Rus tiyatro yazarı ve modern öykünün en önemli ustalarından olan Anton Pavloviç ÇEHOV şöyle der; “Eğer ilk sahnede duvarda bir silah asılı duruyorsa, o silah oyun sonunda mutlaka patlar. O silah orada öyle kalmaz!”
- TERÖRSÜZ TÜRKİYE NASIL OLUR? - 15 Aralık 2025
- TARİH- HUKUK İLİŞKİSİ - 11 Aralık 2025
- BÖLÜCÜ ÖRGÜT ATEŞLE OYNAMAYA BAŞLADI - 4 Aralık 2025
- CUMHURİYETİN TEMEL İLKELERİNDEN VAZGEÇMEK - 20 Kasım 2025
- 10 KASIM 1938’DEN BUGÜNE - 9 Kasım 2025
- BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ SÖZÜNÜ TUTAR MI? - 6 Kasım 2025
- CUMHURİYET’İN 102. YILINDA 29 EKİM’E BAKIŞ - 31 Ekim 2025
- BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ TÜRKİYE’DEN ÇEKİLDİĞİNİ AÇIKLADI - 27 Ekim 2025
- ANADOLU ÖZ BE ÖZ TÜRK YURDUDUR - 2 Ekim 2025
- NAMIK KEMAL VE HÜRRİYET KASİDESİ - 17 Eylül 2025