Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

                              İRAN HERMENÖTİĞİ [1]: VELAYET- İ FAKİH

İran bölgesinin önemli güçleri arasında, bir kavşak noktasında bulunmaktadır. Bu önemli güç bir taraftan uluslararası sistemden ayrıştırılmaya hedef olmuş bir diğer taraftan ise kendine has politika ve stratejileriyle İslami bölgenin sorgulanan bir devleti haline gelmiştir. İran’ın kendini bir çerçeve içine saklamasını ve dışarıdan algılanmasındaki problemleri anlamak için İran’ı anlamak gerekmektedir. Bunun için ”devrim sonrası İran İslam Cumhuriyeti’nin egemenlik ve meşruiyet anlayışını” [2] ortaya koymak gerekmektedir. ”İran İslam Cumhuriyeti’nin egemenlik ve meşruiyet anlayışı Humeyni’nin Velayet-i Fakih nazariyesine dayanmaktadır”. [3]

Şii-Tasavvuf anlayışı Safevilerin yıkılmasıyla önemini yitirmiş, İslam Devleti ile tekrar ortaya çıkmıştır. Bu anlayışta şeriat, tarikat, velayet ve uluhiyet şeklinde bir yükselme aşaması bulunmaktadır. Kur’an hükümlerinin İslam fıkhı ile birleştirilmesiyle bir öğreti – Velayet-i Fakih- doğmuştur. Velayet-i Fakih, fakihin yönetimi manasına gelmektedir. Bu öğreti İran İslam Cumhuriyeti’nin temelini oluşturmaktadır. ”Şia’ya göre peygamberlerin iki görevi vardır: Risalet ve İmamet yani Vahiy ve Hükümet. Peygamber vefat edince Risalet sona ermektedir. Ancak ümmetin her zaman için kendilerini yönetecek birisine ihtiyacı sebebiyle imamet Peygamberden sonra da devam etmektedir”. [4] Peygamberin kim olacağına Allah karar vermektedir ve İmamın kim olacağına da Allah karar verir. Ümmet İmama itaatte mecburdur. İşte İran’ın çift yapısındaki tartışmanın temeli buradan gelmektedir.

Peygamberden sonra sırasıyla 12 İmam gelmiştir. Son İmam Mehdi çocukken gayba çekilmiştir ve tekrar geleceği ana kadar saklanmaktadır. İmamların olmadığı yerde İmametin devam ettirilmesi isteğinin günümüzdeki karşılığı İran’da Veliy-i Fakih’i yani dini lideri ortaya çıkarmıştır. Şia’da İmam yoksa Ulema vardır. Velayet-i Fakih öğretisine göre bu ulemanın tüm alanlardaki fetvaları kabul edilmektedir. ‘‘Patron Rejimi” sistemi ile devletin görebileceği her alanda devletin kontrolü bulunmaktadır.

Devrimciler Velayet-i Fakih’in Anayasa’ya girmesini istemişlerdir. Humeyni’nin ortaya attığı bu teori başlarda pek bilinmemekteydi. Humeyni’ye göre kendi döneminde Velayet-i Fakih Anayasa’da yansıtılmamıştır. Bu teori daha sonra Anayasa’ya geçmiştir ve giriş bölümünde İmamet ve Velayet vurgulanmıştır. ”Anayasa’ya göre, Gaip İmam gaybeti sırasında İran’ın nihai otoritesi, cesaret göstermesi, becerikliliği ve idari yeteneklerinin yanı sıra, insanların çoğu tarafından tanınan ve kabul edilen bir ”Merci” olması gereken adil ve dindar Fakih’tir”. [5] Referanduma karar vermek, silahlı kuvvetlerin başkomutanlığını üstlenmek, savaş ve barış ilan etmek Velayet-i Fakih’in bazı yetki alanlarını oluşturmaktadır. Bu makamdaki kişiye Veliy-i Emr-i Müminin adı da verilmektedir. Böylece Veliy -i Fakih tüm Müslümanların lideri olarak görülmektedir.

Humeyni kendinden sonra bir halef belirlememiştir. Humeyni’den sonra bir Merci olmamasına rağmen Hamaney Fakih olmuştur ve hala bu makamda bulunmaktadır. Şia’nın siyasi düşünce tarihine baktığımızda fakihlerin velayetinin daha önce de ortaya konduğunu görmekteyiz. ”Fakat geleneksel Şia anlayışında gaybet döneminde Müslümanlar üzerinde kimseye ait bir siyasi egemenlik yetkisi bulunmamaktadır”. [6]

Humeyni bu anlayışı kökten değiştirmiştir ve bu değişim ile İmamların olmadığı dönemde iktidarın meşruiyeti Velayet-i Fakih ile olmaktadır. Bu mezhepsel algının bir ürünüdür. İşte bu mezhepsel algı İran’ı farklı bir konumda tutmakta ve sorgulanan bir devlet haline getirmektedir. Demokrasi ile uyumsuz Velayet-i Fakih nereye kadar gidecek? Farslı siyaset aklı, Şii rolü ve Fakih’in yönetimi İran’a neler getirecek göreceğiz.

Yazan: Duygu DAŞDAN

—————————————————————

[1] Hermenötik (Hermeneutik): Hermeneutik, hermeneuien sanatı, yani bildirme, haber verme, çeviri yapma, açıklama ve açımlama sanatıdır. Antik Yunan’da Tanrıların habercisi Hermes, Tanrıların mesajlarını ölümlülere iletir. Bu mesajları Tanrılardan aldığı gibi doğrudan değil, insanların anlayacağı şekilde aktarır. Hermes Tanrıların dünyadaki elidir (Burada Peygamberden sonra Tanrı’nın dünyadaki eli olarak görülen bakış açısı Velayet-i Fakih’e benzetme yapılmıştır).

[2] Ankara Üniversitesi, SBF Dergisi, Cilt: 68, No: 3, 2013, s. 95-112.

[3] Ankara Üniversitesi, SBF Dergisi, Cilt: 68, No: 3, 2013, s. 95-112.

[4] Ünver H. Akın, İslami Söylemde Değişen İran Algısı ve Türk-İran İlişkilerinin Geleceği.

[5] Constitution Islamic Republic of Iran, Farsça’dan H. Algar, Berkeley, 1980, s.66.

[6] http://setav.org/tr/iran-siyasetini-anlama-kilavuzu/rapor/6805