Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Washington Post’un 4 Haziran günü yayınlanan nüshasında, Çin’in bilim dünyasında edindiği önemli yerden söz ediliyor.

Onlarca yıllık Amerikan egemenliğinden sonra, Çin bilimi yükselmekte. Öyle ki kimi bilim insanları ABD’den Çin’e göçüyor. Ayrıca gittikçe artan sayıda Çin kökenli bilim insanı, bulundukları yabancı ülkelerden, bilimde yeni fırsatlar sunan Çin’e dönüyor.

ABD her yıl bilimsel araştırmalar için yarım trilyon dolar harcıyor; bu dünyada bir ülke tarafından harcanan en yüksek tutardır. Ama Çin de bu arada 2. sıraya yükselmiş durumda. AB 3. sırada, arkadan açık bir farkla Japonya geliyor.

Çin, National Science Board’a bakılırsa, bu yılsonunda ABD’yi geçmiş olacak. Esasen 2016’da,  Çin’de yapılan bilimsel yayınlar ilk olarak sayıca ABD’de yayınlananlardan fazlaydı.

Missouri Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden Çin bilimi uzmanı olan Alanna Krolikowski, insanların Çin biliminden bahsederken takındıkları tavrın kökten değiştiğini söylüyor: “Eskiden yüksekten bakan pek çok yabancı gözlemci şimdi Çin’in bilim politikalarının başarıları karşısında şaşkınlığa düşüyor.”

Aslında bilimsel ilerlemeler de Çin’in büyük vizyonunun ufak bir bölümü. Başkan Xi Jinping Amerikan Birleşik Devletleri’ni Küresel ekonomik süper güç olarak otuz yıl içinde geride bırakmayı hedefliyor. Ekim ayında Xi, 2050 itibariyle dünya çapında birinci sınıf bir ordu edinmeye söz verdi. Bu arada Çin, altyapı için ABD’den de Avrupa Birliği (AB)’den de daha çok harcama yapıyor. Orta sınıf çok gelişti; bu da yeni yerleşimleri çok çekici kılıyor.

ABD’den Çin’e göçmüş olan bilim adamı Pastor-Pareja “Gittikçe daha da çok insan gelmeye devam ediyor; şu anda Çin dünyada kendi laboratuvarını kurmak için en elverişli ülke.” diyor.

Birçok ABD araştırmacısı, işlerinin Trump yönetimi altında değerini yitirdiğini, bütçe kısıntıları nedeniyle sıkıntı çektiklerini ve sıkı göç politikasının uluslararası işbirliklerini ve vaktiyle Amerikan inovasyon dalgasını tetiklemiş olan yeteneklerin ülkeye gelişini engellediğini açıklıyor.

40 yıl boyunca Çin bilimini incelemiş bulunan ve Duke Kushan Üniversitesi üst yöneticisi olan Denis Simon “İki nedenle derin bir bunalımdayız” diyor. Ona göre, bir bilim danışmanı bulunmayan Beyaz Saray bilimsel bir önderlikten yoksun.

Simon, ABD ve Çin araştırmacılarının işbirliğinin tehdit altında olduğunu söylüyor. H-1B tipi vizeler konusundaki kısıtlamalar, Çinli üniversite öğrencilerine “diplomanızı alır almaz ülkenize geri dönün” mesajı veriyor. Oysa 1979’dan beri Çin ile ABD, biomedikal ve yüksek enerji fiziği alanlarında geçerli bir Bilim ve Teknoloji İşbirliği ikili anlaşmasını geçerli kılmışlardı. Eskiden bu anlaşma üzerinde tartışılmadan imzalanarak uzatılırken durum şimdi değişti.

Yale’i terk edip Pekin’e göçen genetikçi Pastor-Pareja meyve sineği (drosophia melanogaster) kullanan hücre biyolojisi alanında uzman.  Bu alansa tahsis edilen fonlar ABD’de reddedilmiş. Çin’de şu anda bu alanda faaliyet gösteren 30 laboratuvar mevcut. Bunların sayısı, Boston ve San Francisco’dakilerinkinden çok. Bilim adamları şimdi iki ayda bir toplanarak son çalışmalarının sonuçlarını paylaşıyor.

Senatör Bill Nelson, ABD Kongresi’nin Ocak ayında bir toplantısı sırasında ABD biliminin durumuna ilişkin olarak “Bu gidişle Çin çok yakında ABD’yi geride bırakabilir… ve bizi dünyanın en güçlü ekonomisi yapan rekabet avantajımızı yitireceğiz.” dedi.

Çin’de ürünlerini vermekte olan bilim yarışı ülkenin liderleri için de önemli. Çünkü bu ülkenin yükselmekte olan küresel durumunu da kısmen etkiliyor. Son yıllarda hükümet bilimsel çalışmalara stratejik avantaj gerekçesiyle de yatırım yaptı.

Çin, dünyanın en gelişkin 500 süper kompüterinden 202 tanesinin sahibi. Bu sayı ABD’nin sahip olduğundan 60 adet daha fazla. Dünyada şimdiye değin yapılmış en büyük radyo teleskop Çin’in güney eyaletlerinden Guizhou’da. Aperture Spherical adı verilen bu teleskop, 500 metrelik ve 180 milyon dolarlık bir disk olup uzaklardaki kara delikleri keşfediyor. Yapımı sırasında 9.000 Çin yurttaşının oraya gelerek çalışmasını gerektirdi.

ABD Başkanı Trump NASA’ya aya astronot gönderme direktifi verdi. Anacak o astronotlar gittiğinde ayda bir insan kalabalığıyla karşılaşabilirler. Çünkü Çin ve Hindistan, bu yıl içinde aya uzay aracı indirmeyi planlıyor. Öte yandan Çin, olası bir “ay üssü” konusunda Avrupa Uzay Ajansı ile işbirliği halinde.

Çin bilimcileri geçen yıl, 500 km ötedeki bir yörüngedeki uyduya yönlendirilecek kuantum fiziği düzeyinde hafif parçacıklar ürettiler. Sonuçta, dünyayla anında ve güvenli bir iletişim için yeni bir adım atılmış oldu.

Yine geçen yıl Çin biyologları, vaktiyle Dolly adı verilen koyunun klonlandığı teknikle ilk kez bir maymun klonladılar. Genetik olarak farksız maymunlar üzerindeki testler tıp ve eczacılık alanında gelişmeleri hızlandıracak nitelikte.

Çin liderleri kısa süre önce ülkelerini yapay zekâ (YZ) alanında, sektörü 2030’da 150 milyar dolarlık bir endüstri aşamasına getirmeyi ve bu yolla dünyanın öncüsü yapmayı hedefleyen bir plan açıkladılar. Çin’in YZ patlaması şimdiden yüz tanıma yönteminde ileri aşamalara yol açtı. Örneğin Hangzhou’daki bir KFC restoranında müşteriler, kızarmış tavuk porsiyonlarını yüzlerini “scan” eden bir makinenin önünden geçerek ödeyebiliyorlar. Çin’in teknoloji devi Baidu, uçağa binen yolcuları yüz tanıma yöntemiyle uğurlayacak bir havalimanı ile anlaşmayı umuyor.

Kaynak: http://criturk.com/haber/siyaset/cin-bilimde-abd-egemenligine-gittikce-daha-cok-meydan-okuyor-56833