…
AŞKA YOLCULUK
Bir kadının aşkı, erkeğinin kalbine bu dünyada hayat suyu taşır,
onu sancılı sevmelerden uzak tutar.
Dünyada bütün olaylar, açlık ve aşk tarafından yönetilir. Aşkın, az bilinen ve çok kırılgan bir tarihi oldu, geç keşfedildi. Erkeklerin kadınlara duyduğu arzu yüzyıllar içinde şekil değiştirdi. ‘Romantik Aşk’ın başlangıcı VII. yüzyılda Arap çölleri olsa da “Gerçek Aşk’ın patenti XII. Yüzyılda Trubadurlara ait. Doğu’nun aşk tecrübesi ise daha farklı örüntüler izledi. Kadınlar ve erkekler zamanla ilgi çekici konuşmalar yapmayı öğrendiler. Ancak, kadın-erkek ilişkilerinin kırılganlığı sürüyor. Kızların kız-kıza gezdiği bir dünyada, bir müzeyi bekleyen sessiz bir fare gibi yaşıyorsanız, kendi hikâyenizin sıradan olmasına göz yumuyorsunuz demektir. İnsanlar birbiriyle tanışmak ister ama bunun başka birileri tarafından ayarlanmasını bekler. Aşk ilişkisi içinde kendinizi her gün yenilemeniz gerekir, evlilik ise güvenlik demektir ve güvenlik insanı uyuşturur, rutin öldürür. Yeryüzünden gelip geçen insanların pek azı herkesi sevdi. İnsan, etrafından uzaklaştıkça şiddeti azalan bir sevecenlik çemberi içinde yaşıyor. Sevgi-aşk-evlilik çelişkisi yüzünden, çok azı dışında insanlar, birkaç hayat yaşayacak zamanı ıskalamaktadırlar. Aşk, seksten ayrıldı ve yeni aşk biçimleri ortaya çıktı. Aile kurumundaki kriz devam ediyor, sevgi ve cinsellik yeni arayışlar içinde. Çünkü aşkın peşi sıra verilmesi gereken bir yığın karar ve aşılması gereken güçlükler var. Aşkın bir evliliğe hiç uğramadığı durumlar oldukça yüksek orandadır. Bugün, aşk, uyandığınız anda yok olan bir rüya oldu. ‘Seni seviyorum’ ifadesinin posası çıktı. Bu makalede, önce aşka giden yolu kadın-erkek ilişkilerinin tarihçesi ile birlikte sevgi, cinsellik ve evlilik boyutları ile ele alacağız. Yolumuz oldukça uzun ve makalenin sonunda nereye varacağımı ben de merak ediyorum.
Sevgi ve Aşk
Aşkı kimyasallarla açıklamaya çalışan araştırmaların bazıları aşkın en fazla 2 ya da 3 yıl sürdüğünü, beyin çalışmaları ise aşkın ömrünün 12-18 ay (ortalama 17 ay) olduğunu gösteriyor. Yani aşk sevgiye dönüşmediği takdirde aşkın kimyasalları belirli bir süre sonunda tükeniyor.
Devam eden aşk değil, aşktan da üstün olan ‘Sevgi’dir. Yani aşk, eğer sevmeyi becerebilirsen aşktan da üstün bir yaşantıya hatta bir şölene dönüşebilir. Ama ne yazık ki her şey gibi aşk da sevgi de tüketilebilir. Tüketildiği zaman yeni aşklar oluşur. Bazen insanlar âşık olmayı âşık olduklarından daha çok sever.
Âşık olmadan önce yoğun bir endişe ve özlem dönemi oluşur. Çünkü bu iki unsur çekimi oluşturur. Mutluluğu bulmak için mutluluğun olmadığı yerden başlamak gerekir. Sevgi arayışı iki etkili psikolojik güç tarafından harekete geçirilir; “İdeal aşk ilişkisi fantezisi” ve “sevilmeyeceğimiz korkusu”. Korku sevgiyi öldürür, çekici olmaya çalışmak ise umutsuzluğun bir göstergesidir. Oysa aşk ilişkisi başka birine, çekici olduğunu göstermekle değil, canımızı gösterebildiğimizde başlar.
Karşıtlar arasındaki sevginin insanda bu şekilde birleştirilmesinin nedeni “sevginin insan için gerekli niteliklerden biri” olmasıdır. Sevgiliyle birleşme arzusu, sevgilisinin sevdiği şeyleri sevmesi de sevene gerekli olan niteliklerdendir. Örneğin, sevgilisi ayrılığı seviyorsa, o da ayrılığı sevecektir. Seven sevgilisinin sevdiğini sever. Seven sevgilisiyle kavuşmayı sever. Ayrılığın kendisini değil.
Kişisel yetersizliklerimizi ve düşkünlüklerimizi göz önüne aldığımızda, sevgilimizin sevgisinden nasıl emin olabiliriz? Hayat boyu adanmışlık. Eğer adanmışlık yoksa sevgimiz hem gerçek değildir hem de seks sadece orgazma indirgenmiştir. Sadece orgazma indirgenmiş olan bir ilişki için iki kişiye gerek yoktur. Adanmışlık içeren sevgi kesinlikle zor ve cefalı bir iştir; şeref, saygı, fedakârlık ve bağışlanma talep eder. Eğer biz sevgi yerine şehveti koyarsak, kısa süreli fiziksel tatminlerin dışında hiçbir şeyi yaşayamayız.
İlk defa 1960’larda psikologlar aşkı bilimsel olarak incelemeye başladılar. “Üçgen Teorisi ”ne göre sevgide kişiye göre değişen üç unsur vardır;
– İçli dışlı olma-yakınlık-iletişim,
– Duygu (arzu)-fiziksel çekim-seks,
– Devam ettirme kararı-yükümlenme.
Üçgen Teorisi’ne göre sevginin 8 tipi şu şekilde sırlanmaktadır;
(1) Sevgisizlik: Üçgen Teorisi’ndeki unsurların hiçbiri yoktur.
(2) Beğenme: Yalnızca yakınlık unsuru vardır, bir arkadaşlık ilişkisidir.
(3) Delice tutku: Arzu hâkimdir, sürdürme kararı yoktur, kısa evrelidir.
(4) Boş bir sevgi: Tutku ve yakınlık yoktur. Yalnızca sürdürme kararı vardır. Durgun bir ilişkidir, yıllarca heyecansız, duygusuz sürer.
(5) Romantik sevgi: Yakınlık ve arzu bileşimidir.
(6) Arkadaşça ilişki: Yakınlık ve sürdürme kararı vardır. Beraberlik devam eder. Genellikle sevgi ve aşkın bitmesinden, fiziki arzuların da sönmesinden sonra devam ilişki tipidir.
(7) Delice sevgi: Arzu ve sürdürme vardır. Fakat yakınlık yoktur. Karşılaşılan, kısa süre sonra başlayan ve çabuk biten ilişkidir.
(8) Mükemmel sevgi: Üç unsur da vardır; büyük bir sevgidir. Çoğu kimsenin yaşamak istediği sevgidir.
Aşka Giden Yol
Her aşk sevdalanmayla başlar. Sevdalanma, karakteristik bir model uyarınca gelişir ve irade dışı araya giren düşüncelerle başlar. Örneğin o kişinin söylediği sözü hatırlamanız, bakışı, gülümsemesi, bir düşüncesi, esprisi, özel bir yanını sık sık hatırlarsınız. Uykusuz kalır, coşku ve endişeli olur, sürekli hayal kurar, sürekli bir şeyleri unutur, onu görme hayaline bile heyecanlanır, her anı onunla geçirmek istersiniz. Bütün bunlar irade dışı yapılır.
Aşk ilişkisi dört farklı süreçten geçer;
(1) Çekim,
(2) Tutulma,
(3) Flört,
(4) Yakınlık (Seks ve İlişki).
Çekim, bir kişinin genellikle tamamen bilinmeyen ve bilinçaltı yollarla başka bir kişiyi kendine vurulması için seçtiğinde başlar.
Tutulma, sevilen kişinin çok arzu edildiği ve tüm hayatı kapladığı dönemdir. Bu dönemde fantezi hayatı çılgın ve aşırı uçlardadır.
Flört dönemi seven kişinin karşı koyamadığı duygularının aynısını karşı tarafta oluşmasını sağlamak için sevdiği kişiye kur yapma dönemidir.
Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;
https://www.academia.edu/82864053/Aşka_Yolculuk
- YENİ HAVACILIK, FÜZE TEKNOLOJİSİ VE GELECEĞİN HAVA SAVUNMA SİSTEMLERİ - 24 Kasım 2024
- AMERİKAN PLÜTOKRASİSİ, BAŞKANLIK SEÇİMLERİ VE DÜNYANIN GELECEĞİ - 7 Kasım 2024
- TÜRK DEVRİMCİLİĞİ, ATATÜRK VE CUMHURİYET - 4 Kasım 2024
- NÜKLEER SAVAŞ SENARYOLARI (ALTINCI BÜYÜK YOK OLMA) - 18 Ekim 2024
- YENİ TEKNOLOJİLER VE SAVUNMA SANAYİİ - 25 Eylül 2024
- ORTADOĞU’DA BÖLGESEL SAVAŞ “İRAN SENARYOSU” - 8 Eylül 2024
- ABD SİLAHLI KUVVETLERİ’NİN MODERNİZASYONU VE DÖNÜŞÜMÜ - 19 Ağustos 2024
- ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI’NA DOĞRU HİNT-PASİFİK GELİŞMELERİ - 31 Temmuz 2024
- UKRAYNA VE GAZZE SAVAŞLARI SAVUNMA ANLAYIŞLARINDA RADİKAL DEĞİŞİMLERİN HABERCİSİ - 26 Temmuz 2024
- ABD’NİN KÜRT PROJESİ - 16 Temmuz 2024