Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

CUMHURİYET’İN 102. YILINDA 29 EKİM’E BAKIŞ

Ulus devletlerin kuruluşu

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren milliyetçilik akımı etkili bir şekilde tüm Avrupa’yı sardı.

Bilhassa Fransız ihtilâlinin sebep olduğu fikir akımları nedeniyle Avrupa’daki mevcut imparatorluklar bir bir yıkılmaya başladı.

Avrupa’daki bu uluslaşma sürecinden hiç şüphesiz 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu da etkilendi.

Balkanlara sıçrayan siyasi ve ideolojik fikir akımları sayesinde verilen yoğun mücadeleler sonunda, bu bölgede yeni ulus devletler doğmaya başladı.

Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Arnavutluk birbiri ardına Osmanlı İmparatorluğu’na karşı savaşarak kendi ulus devletlerini kurdular.

20. yüzyılın başlarına gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu da Avrupa’daki diğer İmparatorluklarla aynı akıbeti ve ortak kaderi paylaştı.

Yıkılan imparatorlukların yerine genç, kendi ayakları üstüne durabilen, tam bağımsızlığı hedef alan, ekonomide bir an önce toparlanarak kalkınmacı hamleler ve politikalar geliştiren, ulus devletler kuruldu. [1]

Netice olarak, Osmanlı da yıkıldı ve geçici bir meclis hükümeti tarafından yönetilen yeni ülke, “ulus devlet” olarak kuruldu ve “Türkiye Cumhuriyeti” adını aldı.

Cumhuriyet kolay kurulmadı, sınırlarımız cetvelle çizilmedi

Öncelikle bilinmeli ki, Osmanlıdan sonra Cumhuriyet rejimine giden süreç hiç kolay olmadı. Bunu anlamak için önce NUTUK’u okumak, incelemek, irdelemek gerek.

Cumhuriyet, 1. ve 2. İnönü Muharebelerindeki “direniş”, arkasından Sakarya’daki “diriliş”, Kocatepe’den başlayan “kurtuluş” ve nihayet 9 Eylül 1922’de İzmir’de zaferle neticelenen kesin sonuçla kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, bu muhteşem mücadelenin sonucudur.

Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kafasında uzun yıllar boyunca şekillendirdiği ve 29 Ekim 1923’de hayata geçirdiği çağdaş Türkiye projesidir.

Emperyalist masa Osmanlı’yı parçalamış ama Lozan’da Türkiye’ye boyun eğmiştir. Lozan’da tescil edilen yeni ülke, kurucu lideri tarafından, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” olarak tanımlanmış, “ulus devlet, üniter devlet, laik devlet” nitelikleriyle Türk Milleti adı ve Türkiye sanıyla kurulmuştur. [2]

Ulus devletin kuruluşu

Lozan Antlaşması ile sınırları cetvelle değil, kanla çizilen Cumhuriyetin kadrini ve kıymetini bilmek için o dönemin şartlarını ve ülkenin içinde bulunduğu durumun tahayyül edilmesi elzemdir.

Yüzyılların oluşturduğu bir hayat tarzına bir anda son verip, yeni, çağdaş ve modern bir yönetim sistemine geçmek, gerçek demokrasiyi hedeflemek elbette kolay olmadı.

Saltanat 1 Kasım 1922’de kaldırıldığında bile 1. Meclis yani Gazi Mecliste büyük gürültü ve tantana koptu. Osmanlı nizamına alışkın olanlar tarafından kabul görmedi. Hatta hilâfet devam etti. Atatürk’ün yeni halife olması için önerge veren milletvekilleri bile oldu.

Bugüne gelindiğinde

Aradan 102 yıl geçti ve bugünlere gelindi. Bugün ne yazık ki Türk kimliğini ve Türk Milletini inkâr eden, TBMM çatısı altında Türk kimliğinden rahatsız olan, Türk egemenliğini ona buna paylaştırmayı demokratikleşme zanneden bir siyasi anlayışla karşı karşıyayız.

Ne hazindir ki, Cumhuriyetimiz 102. yılına ulaştığımız bugünlerde, bu garabet durum artarak devam etmektedir.

Bugün Türkiye’nin ulus devlet yapısı ve kimliğine karşı bir isyan başlatılmıştır. Gazi Meclis çatısı altında Türkiye Cumhuriyeti’ni tahrip veya yok etmeye yönelik operasyonlara üzülerek tanıklık edilmektedir.

Değerlendirme ve Sonuç

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları tarafından ulus devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti bugün birden fazla potansiyel tehditle karşı karşıyadır.

Üniter devlet ve ulus devlet kavramları birbirlerini tamamlar. Üniter olan bir devlet aynı zamanda bir ulus devlettir. Bugün için Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı en büyük tehlike ve tehdit; Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsızlıktan uzaklaşması ve üniter yapısının bölünerek parçalanması ve ulus devlet kimliğinin yok edilmesidir.

Bu bir beka sorunudur.

Başa dönersek, Cumhuriyet’imizin nasıl kurulduğu, kurulurken hangi koşullarda nasıl mücadele edildiği; o yokluk, kıtlık, yoksulluk ve sefalet içerisinde millî mücadelenin nasıl yapıldığı çocuklarımıza ve gençlerimize çok iyi anlatılmalı ve öğretilmelidir.

O dönemi bilmeden bugünü okuyamazsınız, yarını göremezsiniz. Kısacası, namus ve şerefine sahip çıkmak isteyenler, Cumhuriyet’e ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmak zorundadır. [3]

Türk istiklâl savaşını kazandıran ve cumhuriyeti kurup ve yaşatanlara büyük bir borcumuz vardır.  Bu borç ancak Türk kimliği altında herkesi eşitleyen ulus devlete, üniter, demokratik, laik yapıya, hukuk devletine sahip çıkılarak ödenebilir.

Ülkeyi işgalden kurtaran ve cumhuriyeti kuran tarihi TBMM’nin günümüz temsilcilerine düşen görev, ülkeyi daha güvenlikli, daha müreffeh ve vatandaşını daha özgür ve eşit kılmak, bölgeye yönelik emperyal tasavvurlara meydan vermemektir. [4]

Cumhuriyetimizin 102. yıldönümü, değerini bilenlere ve anlayanlara Kutlu Olsun!

KAYNAKÇA:

 [1] http://ankaenstitusu.com/cumhuriyet/

[2]https://www.lmdturkce.com.tr/2025/08/politika/30-agustosa-bugunden-bakmak/

[3] http://ankaenstitusu.com/cumhuriyet/

[4]https://www.lmdturkce.com.tr/2025/08/politika/30-agustosa-bugunden-bakmak/