Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

20’nci Yüzyıl başlarında iki cumhuriyet kurduk. Bunlardan birincisi Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’dir. 1912 yılında kurulmuştur. Çok kısa bir süre içinde yine bizim tarafımızdan boğulmuştur. Diğeri, 1919 yılı başlarında Kars merkezli olarak kurulan ve 12 Nisan 1919 tarihinde İngilizlerin Kars’a girmesiyle sona eren Güneybatı Kafkas Cumhuriyeti’dir.

Bu yıl 94’üncü yılını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti, Kemalist Devrim sürecinde Büyük Atatürk’ün önderliğinde kurulmuştur.

Bazı siyasi tarihçiler ve siyaset bilimciler de, benim gibi, Kemalist Devrim’in 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin açılması ile başladığını kabul ederler. 23 Nisan 1920’de, Ankara’da, Büyük Atatürk’ün önderliğinde Büyük Millet Meclisi açılmış ve bu meclis Kurtuluş Savaşı’nı, yine Yüce Atatürk’ün önderliğinde başarı ile yürütmüştür.

23 Nisan 1920’de kurulan bu devletin cumhuriyete gideceğini, yani kurulan bu devletin Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüşeceğini, pek çok araştırmacı kabul etmektedir. Bunun neticesi olarak, 29 Ekim 1923’te ilan edilen cumhuriyet “malumun ilanı”dır. Sürpriz değildir.

23 Nisan 1920’de kurulan devlet, 29 Ekim 1923’te idare şeklinin cumhuriyet olduğunu ilan etmiş ve ilk cumhurbaşkanı olarak Ulu Önder Gazi Mareşal Mustafa Kemal seçilmiştir. Kemalist Devrim sürecinde kurulan devlet, cumhuriyeti ilan ederek yoluna devam etmiştir. Bu devletin adı da Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmuştur.

Bilindiği gibi, 1920 ve 1930’lu yıllarda Kemalist Devrim sürecinde Kemalist İlkeler oluşmuştur. Bunlar:

Cumhuriyetçilik,

Milliyetçilik,

Halkçılık,

Devletçilik,

Laiklik ve

Devrimciliktir.

29 Ekim 1923’te ilan edilen cumhuriyetimizi diğer ilkelerden ayrı düşünemeyiz. Cumhuriyet bu ilkelerden güç alır. Diğer ilkelere güç verir. Yani cumhuriyetimiz Kemalist Cumhuriyet’tir. Bu altı ilke bir bütündür, beraberce değerlendirilmelidir. Her bir ilkenin ayrı değerlendirilmesi bağlamın kaybedilmesine neden olur. Dolayısıyla böyle bir değerlendirme yapılırsa Kemalizm adına yanlış sonuçlara varılır.

Bu altı ilkenin dayanağı ve kaynağı Milli Siyaset ve Misak-ı Millî’dir. Mustafa Kemal, konuyla ilgili olarak Nutuk’ta şöyle demektedir:

“Milletimizin güçlü, mutlu, devamlı yaşayabilmesi için devletin tamamen millî bir siyaset takip etmesi ve ona dayanması lazımdır. Millî Siyaset dediğimiz zaman kastettiğimiz şudur;

Kendi sınırlarımız içinde, her şeyden önce, kendi gücümüze, kuvvetimize dayanarak varlığımızı muhafaza etmek sureti ile millet ve memleketin hakiki saadet ve kalkınmasına çalışmak, medeni cihandan medeni ve insanî muamele ve karşılıklı dostluk beklemek.”

Cumhuriyetçilik de dâhil olmak üzere altı ilke hem araç hem de amaçtır. Nihai amaç ise muasır medeniyettir.

29 Ekim 1923’te Büyük Atatürk’ün önderliğinde ilan edilen cumhuriyetimizin en gerçekçi ve doğru değerlendirmesi, onu Kemalist Devrim sürecinde ve Altı İlke ışığında birlikte değerlendirmek olacaktır.