Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

   Rusya-Ukrayna Savaşı başladıktan kısa bir süre sonra, 03.03.2022 tarihinde dikkatinize sunduğum “MESKÛN MAHAL MUHAREBE GERÇEĞİ VE HİBRİT SAVAŞIN KAYGAN ZEMİNİNDE RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI” (http://ankaenstitusu.com/meskun-mahal-muharebe-gercegi-ve-hibrit-savasin-kaygan-zemini-golgesinde-rusya-ukrayna-savasi/) başlıklı makalede …ABD’nin daha önce ifade ettiğimiz gibi kriz ortamını fırsata çevirerek NATO üzerinden ve doğrudan Doğu Avrupa’daki askeri varlığını ve Kıt’a Avrupa’daki siyasi ve askeri etkisini artıracağını ve Rusya’ya uygulanacak yaptırımlarla Rusya-Avrupa ticaret ve enerji hattını mümkün olduğunca uzun süre germeye ve hatta koparmaya çalışacağını, ilk günlerden itibaren gerilimin yükselerek çatışmaya dönüşmesinde sahnede çok önemli bir rolde olan İngiltere’nin, Anglosakson bloğunun önderliğinde Avrupa ve batıyı yeniden toparlamaya çalışacağını, diğer yandan kıtasal rakipleri Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin Rusya ile kötüleşen ilişkilerinden kaynaklanan ekonomik zayıflamalarından memnuniyet duyacağını,.. ifade etmiştim. Biden döneminde yaşadığımız olayların yukarıdaki tespitlerde belirtilen planlamalar çerçevesinde devam ettiğini gözlemiştik. Savaşın üçüncü yılını doldurduğumuz şu günlerde ise Batı ekseninde oldukça derin bir kırılma yaşanıyor. Elbette yeni bir değerlendirme yapma ihtiyacı oluştu. Kırılmanın nedeni belli: ABD’de yeni yönetimin ezber bozan fakat aslında sürpriz olmayan tutumu dengeleri alt üst etmiş durumda. Aslında bu gelişme yeni döneme yönelik bir başlangıç olarak kabul edilmeli. Olanları ve olabilecekleri özüyle inceleyelim.

Trump’ı önceki başkanlık döneminde dikkatle izlemiştim. Konuları algılama ve ele alış şeklini, politikaya bakış açısını, kullandığı yöntemleri, kısacası yönetsel tarzını anlamaya ve bu çerçevede biyografik istihbarat açısından bir profil analizi çıkarmaya çalışmıştım. Öğrencilik yılları, özel sektördeki deneyimleri, evlilikleri, gerçekleştirdiği Tv programlarında sergilediği tutumları hepsi bugün izlediğimiz yönetim tarzının oluşmasına güçlü emareler olarak görünmekteydi. İlk Başkanlık dönemindeki icraatlarının yaşamı boyunca yaptıklarıyla doğru orantılı ve kendisi açısından tutarlı olduğunu söyleyebilirim.

Trump ve ailesi hakkında iki kitap yazan Gwenda Blair’in şu ifadeleri dikkat çekicidir:   “Trump bir tüccar ve sattığı şey de inandığı şey de kendisidir. Biri ona yaptığı bir işin başarısız olduğu fikriyle gelirse, canı yanmış, içine oturmuşçasına tepki veriyor. Söylenenden son derece rahatsız olduğu belli oluyor ve hemen karşı saldırıya geçiyor. Trump herhangi bir ideoloji ya da herhangi bir çeşit ahlak tarafından kısıtlanmıyor, bu nedenle kendisinin bazı koşullar altında çözümü imkânsız görülen sorunları çözmesi mümkün.”

Başka bir biyografi yazarı Timothy L. O’Brien ise “Trump Nation” kitabında: “Trump finansal ve kamusal açıdan son derece disiplinsiz, aşırı derecede narsist bir kişiliğe sahip. İlgilendiği tek şey kendi hayatı” ifadelerini kullanmıştır. Trump ve ailesinin, Norman Vincent Peale’ın “Olumlu Düşünmenin Gücü” kitabından etkilendikleri belirtilmiştir. Peale’ın kitaptaki temel önermesi, “En önemli şeyin başarı olduğu ve Tanrı’nın planının bir parçası olduğudur.”

Bu sözler ve görüşler biyografi yazarları ve karakter analistleri açısından değerli tespitler olabilir ancak Trump’ın ABD Başkanlığını yürütürken çizeceği profilin daha profesyonelce ve istihbari açıdan duru akılla değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçevede yapılacak çalışmalarda Trump’ın ilk evilik dönemi önem arz eden bir süreç olarak görülmektedir. Donald Trump ilk eşi Ivana Zelnickova (Trump) ile  1977-1992 yılları arasında evli kalmıştır. 1949 doğumlu Ivana Zelnickova Çekya asıllı milli bir kayakçıydı. Donald Jr., Eric ve Ivanka adlı üç çocukları olmuştu. Ivana Zelnickova Trump, 14 Haziran 2022’de Manhattan’daki evinde merdivenlerden düştükten sonra 73 yaşında hayatını kaybetti. Çekoslovak gizli servisi Statsni Bezpecnosti (StB)’nin ajanlarına ve belgelerine dayandırılan haberlere göre “Ivana eşiyle beraber doğup büyüdüğü Gottwaldov’u her ziyaret ettiğinde, babası Milos Zelnicek damadı Donald Trump hakkında gizli polise rapor veriyordu. Ivana’nın etkili kocası sayesinde Amerikan siyasetinin en üst düzey çevrelerine girdiği gözleminde bulunan Çekoslovak ajanlar, ABD’nin politikası, ekonomisi, dış politikası ve hatta istihbarat servisleriyle ilgili daha fazla bilgi edinebilmek için Ivana’nın babasıyla teması kesmemek gerektiğini tavsiye etmişti. Eski StB yetkilisi Vlastimil Danek, Çekya’da yayımlanan Respekt dergisi ve İngiliz The Guardian gazetesine verdiği röportajdaki ifadelere göre StB’nin Trump’a olan ilgi ve merakı özellikle 1988 ABD başkanlık seçimlerinden sonra artmıştı. Dış istihbarattan sorumlu birinci direktörlükten ABD’li emlak kralını gözetleme faaliyetlerinin ‘derinleştirilmesi’ istenmişti. StB, 1990’da komünist yönetimin yıkılmasına kadar Trump hakkında dosya tutmaya devam etmişti. Danek, “Donald Trump elbette Çekoslavak istihbaratı için çok ilginç bir kişilikti. İş adamıydı, Amerikan siyaseti dâhil önemli yerlerdeki çok sayıda kişiyle teması vardı. Etkili olduğunu bildiğimizden ona odaklanmıştık. Gelecekte başkan olmak istediğine dair bilgi sahibiydik” ifadelerinde bulunan Danek son olarak, StB’nin geleceğin ABD Başkanı ile ilgili elindeki bilgileri Sovyet istihbarat servisi KGB ile paylaşıp paylaşmadığının sorulması üzerine doğrulamak ya da yalanlamaktan kaçınmış ve “Size daha fazla ayrıntı anlatmak istemiyorum. Bu unutmak istediğim bir mazi. Sorun çıksın istemiyorum” demişti.[1]

Sputnik’in 29.10.2018 tarihinde yayınlanan ve 10.08.2021’de güncellenen haberinde Trump’ın, 1980’lerin sonunda ABD Başkanı olma arzusunu dışa vurmaya başladığı, bu amaçla ABD’nin önde gelen gazetelerinde siyasi reklam niteliğinde makaleler yayımlattığı, Oprah Winfrey’in programı da dâhil talk şovlara çıktığı, buralarda ticaret ve dış politikayla ilgili şimdikinden bir farkı olmayan görüşlerini açıkladığı belirtilmişti.

Bütün bunlara ilave olarak “Donald Trump’ın kızı Ivanka Trump ile birçok planının olduğu hatta birçok şeyi Ivanka Trump’ın yürüttüğü, Ivanka Trump’ın Donald Trump’ın başkan olmadığı dönemde Rusya’da bulunmasının nedeni hakkında iddialar öne sürüldü. Demokratlar Trump’ı üstü kapalı olarak Rus ajanı ilan ederken Ivanka Trump’ın Vladimir Putin ile aşk yaşadığı iddia edilen Wendi Deng ile tatile çıkması Donald Trump ile Vladimir Putin arasında olduğu iddia edilen gizli ilişkiyi bir kez daha gündeme getirmiş ve Ivanka’yı manşetlere taşımıştı.”[2] Bu sözlerle medyaya da yansıyan ve çok yönlü şekilde temeli atılan şüphe şüphesiz ABD istihbarat kurumlarının da dikkatini çekmişti. Bu konuyu burada noktalayalım ve gelişmeleri ilave bir bakış açısıyla incelemeye çalışalım. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren Çin’in küresel bir ticari aktör olarak sahneye çıkmasıyla ve Rusya’nın yeniden küresel politikalara dönmesiyle başlayan çok kutuplu dünya düzeni yeni jeopolitik hamlelere zemin hazırlamıştır. 2010’lu yıllardan itibaren ABD’nin küresel hâkimiyeti tartışılmaya başlanmış ve ekonomik açıdan yükü giderek artan ABD’nin politika söylemlerinde öze dönüş düşünceleri seslendirilmeye başlanmıştır. İlk olarak 1980 başkanlık kampanyası sırasında Ronald Reagan’ın kullandığı  ‘MAGA’ (“Make America Great Again /Amerika’yı Yeniden Büyük Yap) sloganı 2016 ve 2024 seçimlerinde Trump tarafından kampanya sloganı olarak yeniden öne çıkarılmıştır. ABD’nin kaynaklarını dıştan çok içe yönlendirme iddiasıyla yeniden başkan seçilen Trump seçim kampanyası esnasında dahi savaşları bitirmek üzere geliyorum ifadesini kullanmıştır. Burada bahsedilen ilk savaş doğal olarak Rusya-Ukrayna Savaşı olacaktır. Savaşın başından bu yana üç yıllık süre içinde ABD Kongresi beş adet ‘ek ödenek yasası’ çıkararak Ukrayna için 174,2 milyar dolar fon tahsis etmişti. Bazı kaynaklar rakamı biraz daha yüksek olacak şekilde 182,8 milyar dolar olarak vermişlerdi. 182,8 milyar dolarlık kaynağın sadece 83,4 milyar dolarının ödenmiş olduğu, geriye kalan 99,4 milyar doların ya henüz taahhüt edilmemiş ya da ödeme için henüz onaylanmamış olduğu ifade edilmişti. Trump ise başkanlık görevini devraldıktan sonra bu rakamın çok daha yüksek olduğunu ifade etmişti. Trump’a göre ABD’nin Ukrayna‘ya yardımı 350 milyar doları bulmuştu ve konu hakkında sarf ettiği “…350 milyar harcadık (…) Onlara daha yeni verdik, 300 mü 350 milyar mı, kimse gerçekten bilmiyor. Bana bunun cevabını bile söyleyemiyorlar, muhtemelen bundan daha fazlası anlamına geliyor.”[3] sözleri oldukça önemliydi. Trump yapılan devasa yardımların karşılıksız kalmayacağını da belirtmiş ve             1 trilyon dolar değerinde olabileceğini söylediği maden anlaşması yoluyla Amerikan vergi mükelleflerinin “paralarını geri alacaklarını” ifade etmişti. Konunun yeni ABD Yönetimi yönünden görüntüsü böyle: Yardımları Kongreye sunan ve bir bölümünü de gönderen eski ABD Yönetiminden oldukça farklı bir bakış açısını yansıtıyor. Eski Yönetimde Avrupa’nın güvenlik gereksinimlerinin ve klasik Anglosakson politikalarının etkisi çok daha fazla hissediliyordu. Trump Yönetiminin, ABD’nin jeopolitik reflekslerine getirdiği yeni bakış açısının ABD halkında da karşılık bulduğunu ifade etmekte fayda var. Kongre’nin her iki kanadında çoğunluğu elde eden ve mutlak bir kazanım sağlayan Trump’ın dış politikada yürütmeye başladığı farklı politik tarzın Avrupa’da yarattığı olumsuz etkiyi ABD iç kamuoyunda da beklemek biraz saflık olur. Anketler de bu durumu teyit ediyor. Farklı üslubuna rağmen Trump’ın “MAGA” politikalarının ABD iç kamuoyunda destek bulmaya devam edeceği görülmektedir. 

Konuya bir de Avrupa ülkeleri açısından bakalım. Rusya-Ukrayna Savaşı başladığında Rusya’nın 2008’de Gürcistan’da olduğu gibi kısa sürede mutlak zafer elde edeceğini düşünen İngiltere dışındaki Avrupa ülkeleri Ukrayna’ya büyük çaplı destek vermekte fazlaca tereddüt içindeydiler. Öyle ki Ukrayna’nın talep ettiği askeri yardımlar çerçevesinde ironik şekilde çelik başlık vb gibi düşük profilli malzemeleri kapsayan askeri destekler verilebileceği yönünde açıklamalar yapılıyordu. Finlandiya ve İsveç ise NATO üyelik sürecinin başlatılması girişimlerinde son derece itidalli davranmaya çalışıyordu. Ne zaman ki Rusya’nın askeri harekâtın planlanmasındaki ve icrasındaki inanılmaz hataları ve politik ve askeri hedeflerin birbiriyle uyumsuz olduğu görüldü işte o andan itibaren Avrupa ülkelerinin söylem ve yöntemlerinde değişiklikler başladı. Rusya’nın savaşın başlangıcındaki hatalarını “Rusya’nın Harp Prensiplerini Ve Temel Askeri Kuralları İhlal Eden Beklenmeyen Hataları” başlıklı makalemde sizlere sunmaya çalışmıştım (http://ankaenstitusu.com/rusyanin-harp-prensiplerini-ve-temel-askeri-kurallari-ihlal-eden-beklenmeyen-hatalari/). 

Avrupa ülkeleri muhakkak ki Rusya’nın Doğu Avrupa’daki eski arka bahçesine dönebileceği endişesini taşıyor. Henüz risk kategorinde bulunan endişelerinin tehdit boyutuna evrilmemesi için önceden tedbir almak istiyorlar. Fakat bir gerçek var ki bu arzuları uğruna Ukrayna devletini ve halkını savaştırarak yıpratmayı da göze alıyorlar. Zelenski de Avrupa’nın kullanacağı elverişli bir enstrüman olarak görülüyor. Avrupa ülkeleri tarih boyunca mevcut refahını, uygarlığını korumak ve kollamak için başka ülkeleri maharetle kullanabilmiş, savaşları başka topraklara yaymaya çalışmıştır. Avrupa’dan uzak bölgelerdeki savaşları desteklerken savaş kaçkınlarını ve göçmenleri Avrupa’dan uzak tutmak adına rüşvet kokan gayrı ahlaki ikili anlaşmalar yapabilmişlerdir. Suriyeli, Afrikalı göçmenlere kapılarını sıkı sıkıya kapatırken Ukraynalı göçmenlere de çok büyük imtiyazlar vermemiş, fedakârlık yapmaları için eski Doğu Avrupa ülkelerini öne sürmüştür. Ukrayna ve Suriye örneklerinde her zaman olduğu gibi tam bir ikiyüzlü politika örneği verilmiştir. Avrupa ülkeleri refahlarını korumak adına haklı olabilirler, fakat bu duyarlılığı başka bölgelerdeki savaşları heyecanla desteklemeyerek göstermeleri gerekmez mi?

Toplamda 1.300.000 askeri personeli bulunan ABD’nin Avrupa ülkelerinde konuşlu asker sayısının 100 bin civarında olduğu bilinmektedir. Bu askerlerin 1/3’ü Almanya’daki üslerde bulunmaktadır. Kıta Avrupa’nın tehditlere karşı güvenliğinde ABD askerleri ve NATO yapılanmasının etkisi tartışılmaz durumdadır. Avrupa ülkeleri bu güvence sayesinde özellikle son 20-25 yılda savunma harcamalarını dikkat çekecek ölçüde azaltarak bütçelerini başka alanlara kaydırmışlardır. Trump 2016 seçimi sonrasındaki ilk başkanlık döneminde bu konuya özellikle vurgu yapmış ve Batı cephesindeki Avrupa ülkelerinin ve Kanada’nın bedava güvenlik hizmeti aldıklarını ifade ederek savunma bütçelerinde artış yapmalarını istemişti. NATO ülkelerine hedef olarak Gayrı Safi Yurt İçi Hasılanın (GSYH) %4’ünü savunma bütçesi olarak ayırmaları yönünde hedef koymuştu. Aslında birçok Avrupa ülkesinin savunma bütçesi bırakın bu oranı, klasikleşen GSYH’nın %2’sine karşılık gelen kabul oranından bile çok uzaktaydı. Trump kendi açısından haklıydı aslında. Biden döneminde biraz rahatlayan ancak Rusya-Ukrayna Savaşı ile yeniden güvenlik endişeleri yaşamaya başlayan Avrupa ülkelerinden özellikle kuzey kanadını oluşturanlar savunma bütçelerini artırmaya başlamışlardı. Trump’ın daha güçlü bir şekilde göreve başladığı ikinci başkanlık döneminde ise Avrupa bir yandan yeni bir soğuk duş yaşarken diğer yandan tam anlamıyla gerçeklerle yüzleşmeye başladı. Rusya’ya karşı gerçekten güvenlik endişeleri taşıyan Polonya, Estoya, Letonya, Litvanya ve Finlandiya’nın savunma bütçelerinin nispeten daha fazla refah içindeki Avrupa ülkelerine göre çok daha fazla olduğu ve % 2,5 ile % 3,9’ları bulduğu SIPRİ raporlarına yansımış durumdadır. Özellikle 2023 yılında %3.9 oranıyla ABD’yi de geri bırakarak en büyük savunma harcaması oranını yakalayan Polonya’nın %5’i hedeflemesi manidardır. Trump yönetiminin bir yandan Rusya ile düşmanca olmayan ilişkiler geliştirme gayretleri içinde bulunurken diğer yandan Rusya’yı tehdit olarak gören NATO üyesi ülkelerden yüksek savunma bütçeleri talep etmesi çelişki gibi görülebilir. Aslında ABD açısından çelişki değil son derece tutarlı bir politika söz konusudur: Öncelikle Avrupa’yı göreceli şekilde Rusya’nın jeopolitik hamleleriyle karşı karşıya bırakarak sıcak tehdit algısı yaratmakta ve savunma harcamalarının artmasını sağlamaktadır. Burada en fazla kazanan ABD savaş endüstrisi olacaktır. ABD’nin savunma harcamaları da azalabilecektir. Kendi içinde son derece tutarlı bir politika olduğunu söylemek mümkündür.

Zelenski’nin Oval Ofis’te yaşadığı şok diplomasi tarihine geçse de gerek Trump’ın sıra dışı tarzı gerekse dünyanın büyük bölümünde yaşanan düşük politikacı kalitesi göz önünde bulundurulduğunda bu ilginç görüşme diplomasi heybesine atılarak kabul görmüş görülüyor. Özellikle İngiltere, bazı Avrupa ülkeleri ve ABD’nin eski yönetiminin motivasyonuyla Rusya’ya karşı boyunu aşan hamleler yapmak isteyen Zelenski Yönetimi son tahlilde çok acı bir reçete ile karşı karşıya kalmış durumdadır. Küresel bir güçle mücadele yürütüyorsanız bölgesel güçlerin desteği size yetmez. Ne İngiltere, ne Fransa ne de Almanya ve diğer Avrupa devletlerinin desteği Rusya’ya karşı savaşı kazanmanıza yetmez. Zelenski harp kıyafetleriyle çıktığı sanal gösteri sahnesinden inip salt gerçeklikle karşı karşıya kalacaktır. Geri adımların sinyalleri alınmaya başladı zaten. Oval Ofis’teki sıra dışı görüşmeden hemen sonra Avrupa’nın çeşitli devlet yönetimlerince Ukrayna için yapılan destek açıklamaları diplomatik sırt sıvazlamaların ötesinde fazla bir şey ifade etmemektedir. Açıklamalarla savaş kazanılmaz. Üstelik destek açıklaması yapan devletlerin birinci önceliği kendi ülkelerinin bekası ve refahıdır. Ukrayna’nın savaşa devamla Rusya’yı yıpratması ya da Ukrayna ve Avrupa’ya keskin garantiler verilmesi asıl hedefleridir. Tüm bunlar için mutlaka ABD’ye ihtiyaçları vardır. Diğer taraftan Ukrayna’da bulunan nadir elementler rezervlerinin paylaşımında ABD’nin küçük ortağı olmak isteyen Avrupa ülkeleri de olacaktır. Hiçbir şey salt etik gerekler ve göreceli güvenlik ihtiyaçlarından ibaret değildir.

Peki bundan sonra ne olacak? ABD-Avrupa ittifakı çatırdayacak mı? NATO sarsılacak mı? Rusya-Ukrayna Savaşı nasıl etkilenecek? Yer kürede yeni ittifak arayışları olacak mı? Duru akılla analizler yapıp bazı öngörülerde bulunabiliriz. Öncelikle söylemek gerekirse ABD Yönetiminin Çin’le yaşadığı rekabeti öne çıkararak kürenin geri kalanında sıkı bir ticari savaşa gireceğini düşünüyorum. Devleti bir şirket mantığıyla yöneten Trump’ın Grönland, Panama Kanalı, Kanada ve Gazze için dile getirdiği söylemler salt güç kullanımı niyeti değil birer pazarlık başlangıcı olarak görülmeli. “Geldiğimde savaşları bitireceğim” söylemi her savaş bölgesinde bir şekilde var olan ABD açısından gereksiz harcamaların önüne geçme niyetini göstermektedir. Trump mevcut Rusya yönetimi ile var olan güçlü iletişimini kullanarak kazan kazan mantığıyla Ukrayna savaşında final yapmak istemektedir. Olağanüstü gelişmeler olmazsa Zelenski ve Avrupa’nın buna karşı çıkma olasılığı yok denecek kadar azdır. Avrupa’daki sanal çatlak ise Trump’a yakınlığı bilinen İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin inisiyatif almasıyla ve İngiltere’nin başrol oyunculuğunu kaptırmamak için yapacağı diplomatik dönüşle ve Almanya’nın desteği ile onarılacaktır. ABD’den bağımsız bir “Avrupa Savunma Gücü” oluşturulmasını çok isteyen Macron Fransa’sı ise bu dönüşe uyum sağlamak durumunda kalacaktır. İngiltere başta olmak üzere bazı başat Avrupa ülkelerinin tarihte çok kez görüldüğü üzere son Londra zirvesindeki gibi sadece ihtiyaç olduğunda Türkiye’yi hatırlamalarını Türkiye açısından bir fırsat şeklinde değerlendirmek fazlasıyla saflık olur. Türkiye son derece sakin kalmalıdır.

ABD devlet yapısında ve müesses devlet nizamında da bazı huzursuz başlangıçlara neden olan Trump’ın bir suikastla karşılaşmaması durumunda, elde edebileceği ekonomik ve politik kazanımlarla ve anketlere yansıyan halk desteği ile konumunu sağlamlaştırabileceğini, yarattığı tartışmalı diplomatik dönüşümle Ukrayna ve Avrupa’ya yönelik planlarını uygulayabileceğini düşünüyorum. Diğer küresel gelişmeleri ve ABD açısından olası yeni ittifakları ve proje ortaklıklarını müteakip makalelerde ele almak dileğiyle.  

 

[1] https://tr.sputniknews.com/abd/201810291035890612-cekoslavak-gizli-polisi-trump-i-ivana-ile-evliligi-doneminde-fislemis/   

https://www.respekt.cz/tydenik/2018/44/donald-trump-v-hledacku-stb

https://www.theguardian.com/us-news/2018/oct/29/czechoslovakia-spied-on-trump-to-exploit-ties-to-highest-echelons-of-us-power

[2] https://www.ntv.com.tr/galeri/dunya/ivanka-trump-wendi-dengle tatilde,yTecSTIWA0WBtUV_AA55GQ/_uCfU0HBkUGI0BA3s5aI8w

 https://www.dailymotion.com/video/x4p0971

[3] https://tr.euronews.com/my-europe/2025/02/26/baskan-trumpin-abdnin-ukraynaya-mali-destegine-iliskin-iddialari-dogru-mu