Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Rus savaş uçağının Hatay Yayladağı bölgesinde Türk hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle Türkiye tarafından düşürülmesi sonrasında Türkiye ile Rusya arasındaki krizi tırmanmaya devam ediyor. Özellikle Rusya devlet başkanı Putin ile CB Erdoğan arasındaki söz düellosu Rusya’nın bir şekilde Türkiye’ye bir karşılık vermeye hazırlandığını gösteriyor. Rusya Türkiye’yi yalnızlaştırmaya yönelik söylemleri ve IŞİD’e yardım ediyor iddialarını öne çıkararak Türkiye’nin terör örgütlerine destek sağlayan ülke konumunda görülmesine yönelik hamleleri Türkiye’yi siyasi ve diplomatik alanda sıkıştırmaya ve baskı altına almaya çalışıyor. Bunun yanında ekonomik alanda var olan işbirliği ve proje konularını yavaşlatmak veya iptal etmek yoluyla üstü kapalı bir ekonomik yaptırımı uygulamaya başlamıştır. Bunun yanında Rusya’nın savaş uçağının düşürülmesine yönelik olarak yine askeri alanda bir karşılık vermeyi deneyebileceği de en büyük beklentiler arasına girmiştir. Bu Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de Türk savaş uçakları ile savaş gemilerine yönelik gerçekleşebileceği Türkiye-Suriye sınır hattında sınır birliklerine ya da savaş uçaklarına yönelik gerçekleşebilecektir.

Konuyla ilgili bir önceki değerlendirmemizde Rusya’nın savaş uçağının düşürülmesinin hemen sonrasında Suriye’deki hava savunma ve elektronik harp imkan kabiliyetlerini artırdığını, S-400 füzelerini konuşlandırdığını, S-300 füzesi kabiliyetli bir kruvazörü Lazkiye açıklarında görevlendirdiğini belirtmiştik. Bu nedenle Rusya’nın askeri karşılığın Türkiye-Suriye sınır hattında gerekleşme olasılığının arttığını da ifade etmiştik. Bunun da Türkiye’yi IŞİD’e yönelik olarak Suriye’de yapacağı hava operasyonlarına katılmasını riskli hale getireceğini, bu nedenle yeni bir olumlu gelişmeye kadar Türkiye’nin bu operasyonları yapmaktan imtina edebileceğini söylemiştik. Bizim bu değerlendirmelerimizden sonra Vaşington kulislerinden iyi haber alan Hürriyet gazetesinden Tolga Tanış de Amerikan yönetiminin de Türkiye’nin IŞİD’e yönelik hava operasyonlarının rikli olduğunu değerlendirdiğini yazdıktan sonra gazeteci Deniz Zeyrek Hürriyet Daily News’teki yazısında ismini açıklamadığı Türk yetkililere dayandırdığı haberinde Türkiye’nin Suriye’deki hava operasyonlarını askıya aldığını yazdı. Böylece bu iki haber bizim öngörülerimizi de teyit etmiş oldu.

G-20 zirvesi sürecinde kamuoyuna yansıyan Cerablus-Azez arasındaki 98 km.lik hattın IŞİD’e karşı kapatılması için sınırın Türkiye tarafında Türkiye ve ABD’nin ortak bir operasyon yürüteceği ortaya çıkmıştı. Konuyla ilgili önceki değerlendirmemizde ABD’nin dayattığı bu operasyonun görünürdeki bu amacının yanında gerçekteki amacının (sınırda Türk tarafına konuşlandırılacak Amerikan askeri kontrolünde) Türkiye’nin karadan Suriye topraklarına girmesini önlemek olduğunu ifade etmiştik.

Yine bugüne kadar ki değerlendirmemizde Rusya ile ABD arasındaki perde arkası bir anlaşmayla Suriye kuzeyinin Amerikan nüfuz alanına (Kürt koridorunu tamamlamak üzere), Suriye’nin batısının da Rus nüfuz alanına (Esad rejimini güvence altına almak üzere) bırakıldığını ortaya koymuştuk. Bununla birlikte Türkiye ise daha önceki aylarda Suriye kuzeyinde yeni bir devlet oluşumuna karşı duracağını ve gerekirse müdahale edeceğini söylemiş, sahadaki de facto durumu da mecburen kabullenerek PYD’nin Fırat’ın batısına geçmesini kırmızı çizgi olarak ilan etmişti.

İşte böyle bir ortamda Rusya resmen kabul etmese de Azez bölgesinde Türkiye’den çıkan TIR filolarına 2 kez hava operasyonu ve yine aynı bölgede bir yerleşim bölgesine üçüncü bir hava operasyonu yaptığı haberleri geldi. Bu haberlerle birlikte Azez bölgesinde ve güneyinde Halep kuzeyinde PYD ile ÖSO ve IŞİD arasında çatışmaların (tam teyit edilmemiş) yaşandığı haberleri geldi. Bu gelişme PYD/YPG’nin Cerablus-Azez hattını batıdan doğuya doğru bir hareketle de kontrol etmeye çalışacağının emaresi olarak görülmelidir. Bununla eş zamanlı olarak Cerablus çevresinde de PYD/YPG ile IŞİD arasında çatışmalar olduğu bilgisini veren haber ajansları oldu. Bütün bu gelişmelerin Türkiye’nin havadan Rusya ve karadan ABD tarafından Suriye tarafına geçmesini engelleyen askeri tedbirlerin uygulanmaya başladığı bir döneme denk gelmesi de dikkat çekicidir.

PKK/PYD eğer Cerablus-Azez hattında kontrolü ele geçirmek üzere hareket geçtiyse Türkiye içinde de PKK saldırıların artmasını beklemeliyiz. PKK/PYD’nin Suriye’deki saldırılarına Türkiye’nin müdahalesini önlemek için geri bölgede yani Türkiye içinde terör saldırılarını artırarak Türkiye’nin kendi iç güvenliğine yoğunlaşması hedeflenecektir. Diğer taraftan Cerablus’ta PKK/PYD’nin IŞİD’e karşı saldırı başlattığı haberlerinin PKK terör örgütünün kuruluş tarihi olan 27 Kasım’da yoğunlaşması da simgesel açıdan dikkat çekicidir.

Bu gelişmelerin anlamı şudur: Rusya Türkiye’nin canını yakacak ve bekasını tehdit edecek Kürt koridorunun tamamlanması (Cerablus-Azez hattının PYD kontrolüne verilerek 3 adet PKK/PYD kantonunun coğrafi olarak birleşmesi) projesinde dolaylı olarak ABD ve PKK/PYD’ye destek sağlamayı benimsemiş gözüküyor. ABD de Rus uçağının düşürülmesiyle ortaya çıkan Türk-Rus krizinin bölgedeki Amerikan planlarının hayata geçirmesini memnuniyetle seyretmektedir.

Öngörüsüz dış politikayla Türkiye önce Ortadoğu’dan dışlanmış sonrasında da sınırlarının içine çekilmek zorunda kalmıştır. Son uçak düşürülme olayı ise Türkiye’nin özellikle Suriye bağlamındaki politikasını tam bir açmaza ve çıkmaza sokmuş, Türkiye’nin hareket serbestisini yok denecek seviyeye indirmiştir.
Eğer son 1-2 gündür bölgeden gelen haberler Azez ve Cerablus’taki Rus hava operasyonları ile PYD ve IŞİD arasındaki çatışmalar) doğruysa, işte böyle bir ortamda Türkiye’nin şuanda atacağı adımın geri adım değil ileri adım olması gerekmektedir. Bu ileri adım da her türlü risk (Rus hava tehdidi ve karada ABD’nin değişik bahanelerle engellemesi) alınarak Türkiye’nin Cerablus ve Azez’deki PYD/YPG hareketliliğine askeri müdahalede bulunması olmalıdır.

Bununla birlikte Türkiye aslında Fırat’ın doğusundaki PKK/PYD bölgesindeki PKK’lı teröristlere yönelik operasyonları da eş zamanlı olarak yapmalıdır, aksi halde burada PKK için oluşmaya başlayan güvenli sığınağı da resmen kabullenmiş ve tanımış olacaktır. Eğer Türkiye (haberlerin teyit edilmesiyle birlikte) bu adımı bugün hemen atmazsa bundan sonra sınırın öbür tarafına geçmesi ve bölgenin yeni haritalarının belirlenmesi ve Suriye’nin geleceğinin belirlenmesinde olabilecek her türlü söz hakkını da kaybetmiş olacak, kendi sınırları içine hapsedilecektir.

Sonuç olarak; Rusya savaş uçağının düşürülmesinde belki de ilk somut karşılığını Türkiye’nin bekasına tehdit olarak gördüğü Suriye kuzeyindeki Kürt koridorunun oluşturulmasına yönelik ABD projesine dolaylı destek vererek ve ortam hazırlayarak vermiş oluyor. İşte böyle bir gelişmeye karşı Türkiye’nin yapabileceği askeri müdahalede Türkiye’nin Suriye hava sahasını ve sınırlarını ihlal ettiği gerekçesiyle Rusya’nın Türk askeri unsurlarına karşı bir müdahalede bulunması da çok büyük olasılıktır. Bütün bu karışık ve çok boyutlu tehdit ortamın rağmen siyasi irade kararlı olur ve zamanında gereken direktifi verebilirse TSK sınırın hemen dibindeki oldu bittileri bozabilecek operasyonları yapacaktır, bu imkan ve kabiliyete sahiptir.