Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Trump’ın İran’a dönük sert tutumu, Münih Güvenlik Konferansı’nın gündemindeydi. Suudi Arabistan ve İsrail, İran tehdidine karşı ABD ile daha yakın işbirliğine gidilebileceğini söyledi. İran’ın Körfez ülkelerine yaptığı ‘ortak forum’ çağrısı ise yanıtsız kaldı.

Münih Güvenlik Konferansı sona erdi. Konferansın bu yılki gündemini, yeni ABD Başkanı Donald Trump’ın dış izleyeceği dış politika belirledi. NATO’yu, AB’yi eleştiren ve daha içe dönük bir politikanın işaretlerini veren Trump yönetiminden de bakanların katıldığı konferansta NATO’ya olan desteğin sürmesi, AB ile ilişkilerin geliştirilmesi vurgusunun yanı sıra, Trump’ın İran’a yönelik sert tutumu da eleştirildi.

Konferans boyunca düzenlenen oturumlarda Batı ülkelerinden gelen siyasiler ve liderler, İran’la Obama döneminde imzalanan nükleer anlaşmanın sürmesi ve gerilim yaratılmaması çağrısı yaptı.

Ancak bölge ülkelerinin tutumu tamamen farklı oldu. Konferansın son gününde Ortadoğu konulu oturumda konuşan Suud, İsrailli ve Türk bakanlar, İran’ın bölgedeki politikalarını eleştirdi. Suud ve İsrailli bakanlar, Trump yönetimiyle bölgede İran’a karşı bir işbirliği yapılacağının sinyalini verdi.

Trump döneminde İran’a karşı işbirliği 

ABD’nin yeni başkanı Trump, İran konusunda nükleer anlaşmayı imzalayarak İran’a yönelik yaptırımların kaldırılmasının önünü açan Obama’dan çok farklı bir politika izliyor. İran için ‘bir numaralı terör destekçisi’ diyor. İran’ın bölgedeki en büyük rakibi olan Körfez ülkelerine İran’a karşı işbirliğini artırma yolunda sinyaller veriyor.

Obama döneminde İran’la sağlanan uzlaşma sonrası hem Körfez ülkeleriyle, hem İsrail’le ilişkiler gerilmişti. Çünkü İran, Filistin’i işgal eden İsrail’e yönelik Hizbullah ve Hamas saldırılarını destekliyor. Aynı zamanda İsrail’in en büyük endişesi, İran’ın nükleer silah geliştirerek ülkeye saldırması. İran’a karşı sert bir dil kullanan Trump, İsrail’le ilişkilerde de çok daha pozitif bir tutum izliyor. Filistin devletinin kabul edilmesini öngören bir barıştan vazgeçilebileceğini bile dile getiriyor.

Hem İsrail hem İran’dan Körfez’e diyalog çağrısı

Tüm bunların yansıması olarak Ortadoğu konulu toplantıya İran’a yönelik eleştiriler hâkim oldu. Öyle ki; İsrail Savunma Bakanı Liberman, “Bölgedeki en büyük sorunumuz İran” diyerek Körfez ülkelerine ‘diyaloğa açığız’ çağrısı yaptı.

Çavuşoğlu, İran ve Rusya’yla yürütülen Astana süreciyle ilgili olarak ‘ateşkese odaklanalım, siyasi çözümün yeri Astana değil’ dedi. Suriye’de geçiş dönemini konuşmak için ABD ve Avrupa ülkelerinin de katılacağı Cenevre’yi işaret etti. İran’ı da mezhepçilikle suçladı.

Oturumdan önce konuşma yapan İran Dışişleri Bakanı Zarif, bölgede yalnız kalma endişesi sebebiyle tarihî düşmanları olan Körfez ülkelerine ‘bir forum oluşturma ve bölgede güvenliği birlikte kurma’ çağrısı yaptı.

Ancak Zarif’ten sonra kürsüye gelen Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Cubeyr, Yemen ve Suriye’de yürütülen vekâlet savaşlarını hatırlatarak “İran, dünyadaki en büyük ve tek terör destekçisi ülke olmaya devam ediyor” dedi.

Zarif’ten Körfez’e ‘ortak forum’ çağrısı

Toplantının başlamasından önce, yani İsrail Savunma Bakanı Liberman salona girmeden önce bir konuşma yapan İran Dışişleri Bakanı Zarif, Trump döneminde Washington ile yakınlaşan Körfez ülkelerine işbirliği çağrısı yaptı:

“Körfez ülkeleri gerçekçi bir bölgesel diyalog yoluna gitmeli. Bir işbirliği forumu oluşturabiliriz. Karşılıklı güvene dayalı böyle bir forum zaman içinde saldırmazlık anlaşmalarına ve mezhepçiliğe karşı güvenliği geliştirme önlemlerine dönüşebilir. İran, bölge ülkeleriyle diyalog geliştirmeye hazır. Bu, ortak yatırımlar ve turizmi de geliştirir.”

Konuşmasından sonra Zarif’e “İsrail de önerdiğiniz bu bölgesel forumda yer alacak mı” diye soruldu. Zarif’in yanıtı “Başlangıç için şimdilik Körfez’deki ılımlı komşularımıza ihtiyacımız var” oldu.

Zarif ardından da İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin bir hafta önce çıktığı Kuveyt ve Umman ziyaretlerini hatırlatarak “Cumhurbaşkanımız bu konuda ilk olumlu adımı attı” dedi.

“Nükleer anlaşma tarihî bir başarı”

Zarif, isim vermeden Trump’ın nükleer anlaşmayla ilgili söylediği “hayatımda gördüğümde en kötü anlaşma” sözlerine de gönderme yaptı.

“Artık dünyada tek bir güç yok. Büyük güçler başkalarını suçlayarak ya da dışlayarak tehditlerle mücadele edebilir mi? Bu, iç politikada kaygıları giderebilir ama gerçek krizlere gerçek çözüm getirmez. Bizi, Müslümanları suçlamak, parmakla göstermek hep en kolay yol olarak göründü.

İran nükleer krizinin çözümü için varılan diplomasinin tarihî başarısı, siyasi çözümlerin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Öncelikle sorunları karşılıklı kabul edilebilir şekilde tanımlamalıyız, böylece iki tarafın kabul edeceği şekilde çözüm bulma yoluna gidebiliriz.”

Yemen, Suriye, Lübnan ve Irak’ta İran Devrim Muhafızları’na bağlı güçler bulundurarak vekâlet savaşlarını sürdüren İran, buralarda güç kazanarak bölgedeki etkisini de artırmayı hedefliyor. Ancak Zarif konuşmasında “Yemen ve Suriye’de askeri bir çözüm olamaz, siyasi çözüm olmalı” dedi ve İran’ın dışarıda bırakılmaması gerektiğini savundu:

“Bölgesel hegemonyacı yaklaşımlara karşı global bir dönüşüm ihtiyacı var. Başkalarının tehlike altında olacağı bir güvenliğe ulaşma anlayışı gerçekçi değil.”

Liberman: İran’ın nihai hedefi Suudi Arabistan’ın istikrarını ortadan kaldırmak

Zarif’in salondan çıkmasından sonra ara verilen toplantı yeniden başladığında, kürsüye ilk çıkan İsrail Savunma Bakanı Liberman oldu. Liberman konuşmasına “Bölgenin üç büyük sorunu var; İran, İran, İran” diyerek başladı:

“İlk sorun nükleer silahlarını geliştirme istekleri. Yemen, Suriye ve Lübnan’a balistik füze yerleştirmeyi hedefliyorlar. İkinci sorun elbette ki bölgedeki tüm ülkelerde istikrarın sona ermesi. Bahreyn’den başlayıp Yemen’e, oradan Lübnan’a ve Suriye’ye kadar bunun örneklerini görebiliriz. Bence İran’ın nihai hedefi, Suudi Arabistan’ın istikrarını ortadan kaldırmak.

Üçüncü sorun da her alanda vekâlet savaşı yürütmeleri. Lübnan’da Hizbullah, Gazze’de Hamas, Yemen’de Hutiler ve Irak’la Suriye’de Şii milisleri var. Elbette ki tüm bu gruplar dünyanın en büyük ve en vahşi terör örgütünün, İran Devrim Muhafızları’nın şemsiyesi altında. Bu örgüt, dünyanın bir numaları teröristi Kâsım Süleymani’nin kontrolünde.”

Liberman’dan da Körfez’e çağrı

Zarif’in diyalog çağrısının ardından Suudi Arabistan’a yönelik en büyük tehdidin İran olduğunu söyleyen Liberman da Körfez’e çağrı yaptı:

“İlk kez bölgedeki Sünni rejimler en büyük güvenlik tehdidin İsrail değil İran ve onun vekâlet savaşları olduğunu fark ediyor. Bölgede diyaloğa biz de açığız. Ancak Zarif’in tarif etiği gibi bir dayol değil, tamamen farklı bir şekilde.

Bölgenin asıl problemi Yahudiler, Müslümanlar değil, ılımlıların karşısında duran radikallerdir. Bu sebeple bölgedeki ılımlılar bir araya gelmeli.”

Cubeyr: İran, terör destekçisi tek ülke

Çağrıların bir numaralı muhatabı Suudi Arabistan’ın Dışişleri Bakanı Cubeyr de aynı toplantıdaydı. İsrail’in çağrısına yönelik olarak “İsrail-Arap barışını sağlamalıyız” dedi. Zarif’in işbirliği çağrısına ise konuşmasının tümünde İran’ı sert sözlerle eleştirerek yanıt vermiş oldu. Trump yönetimiyle işbirliği konusunda da çok iyimser olduğunu söyledi:

“İsrail ve Arap ülkeleri arasında barışın sağlanması için çalışmalıyız. Umuyorum ki 2017’deki bölgedeki sorunların sona ereceği, Yemen’deki sorunun çözüleceği, Arap-İsrail sorununda ilerleme sağlanacağı ve Suriye’deki krize siyasi çözüm bulunacağı bir yıl olacaktır.

Trump yönetimi konusunda son derece pozitif düşüncelere sahibim. Trump bir iş adamı, pratik bir sorun çözücü. DAEŞ’i yok etmeye, stratejik müttefiklerle birlikte çalışmaya inanıyor, biz de bunlara inanıyoruz. Gerçekçi bir Amerikan dış politikası görmeyi umuyoruz. Bugüne kadarki temaslarımız çok olumlu oldu, bölgedeki sorunlarla işbirliği halinde nasıl baş edebiliriz, bunu konuştuk.”

“İran El Kaide ve DAEŞ’in saldırmadığı tek ülke, neden?”

‘ABD ile işbirliğine gidilecek bölgesel sorunlar’ ifadesinden sonra Cubeyr, İran’ı sert bir dille eleştirdi:

“İran, diğer ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesine inanmıyor. Lübnan, Kuveyt, Bahreyn, Yemen, Suriye, Irak, Pakistan ve Afganistan’da bunu görüyoruz. İran, dünyadaki en büyük ve tek terör destekçisi ülke olmaya devam ediyor.

ABD, El Kaide’ye 2001’de Afganistan’da savaş açtığında El Kaide’nin bütün liderleri İran’a gitti ve orada hayatını sürdürdü. İran bugüne kadar IŞİD’in de El Kaide’nin de saldırmadığı tek ülke. Bu durum da ‘neden’ sorusunu akla getiriyor. Aralarında, İran’a saldırılmasını engelleyen bir anlaşma mı var?

İran ‘geleceğe bakalım, geçmişi unutun’ diyor, harika! Peki bugünü ne yapacağız? İran’a yeterince baskı yapılırsa ancak değişim görebiliriz.”

Çavuşoğlu da İran’ı ‘mezhepçilik’ konusunda uyardı

Liberman’dan sonra konuşmasına başlayan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, konuşmasına İsrail’in son dönemde artırdığı yasa dışı yerleşimleri eleştirerek başladı. Ardından İran’a mezhepçilik eleştirisinde bulundu:

“Türkiye her türlü ayrışmaya karşı, dini ya da mezhepçi ayrışmalara karşıyız. Cumhurbaşkanım Erdoğan da bunu Nisan ayında İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde söylemişti. “Ben Sünni ya da Şii değil, Müslümanım” demişti.

İran, Suriye ve Irak’ı iki Şii devleti haline getirmeye çalışıyor. Bu çok tehlikeli. Bu eğilime son vermeli, bölgede güvenlik ve istikrar ancak o şekilde sağlanır.”

Çavuşoğlu, İran ve Rusya ile işbirliği halinde Astana’da yürüyen Suriye toplantıları için de “Astana sadece ateşkese odaklanmalıdır. Suriye’deki geçiş sürecinin ve siyasi çözümün konuşulabileceği tek yer Cenevre’dir” dedi.

 

Kaynak: http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/munihte-oklar-irana-dondu