Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Üç gün sonra, Lozan Antlaşması’nın 60. yıldönümünü kutlayacağız. İsviçre’nin Lozan kentinde, 60 yıl önce imzalanan bu antlaşmayla Türkiye, Kurtuluş Savaşı’nın sonuçlarını bütün dünyaya onaylatmıştı.

Altmış yıl sonra İsviçre’nin aynı Lozan kentinde, “Dünya Ermeni Kongresi” düzenleniyor. Bunun özel bir anlamı olsa gerek. Bunun anlamını değerlendirmekiçin Kurtuluş Savaşı öncesine kısaca göz atmak ve o yıllarda Ermeniler’le Rumlar’ın kimlerce nasıl desteklendiklerini anımsamak gerekir.

Kurtuluş Savaşı öncesinde, emperyalist güçlerin, Türkiye toprakları üzerinde Rum ve Ermeni devletleri kurma ve bunları kendi güdümlerine bağlama girişimleri, Kurtuluş Savaşı’yla boşa çıkartılmıştır. Türkiye’yi de “manda” adı verilen yönetim biçimiyle kendine bağlamaya çalışan Amerika, Türkiye toprakları üzerinde kurulacak bir Ermenistan devletinin de “vesayetini” üzerine alma amacındaydı.

Erzurum ve Sivas Kongreleri, Türk toprakları üzerinde dış destekli Ermeni ve Rum devleti kurma planlarına karşı ulusal bilinci eyleme geçirmiş ve Kurtuluş Savaşı’nın antiemperyalist kavgası, bu kongrelerde biçimlenip, yönlendirilmiştir.

Yakın tarihimizden bu yana, emperyalist güçler, Türkiye’de hep ayrımcı güçleri örgütlenmek ve desteklemek istemişlerdir. Amaç aynı amaç, plan aynı plandır. Kurtuluş Savaşı öncesindeki bu çabalar, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan hemen sonra da sürdürülmüş, etnik kökenli ve dış destekli isyanlarla karşılaşılmştır.

Bunları unutmuş değiliz.

Amerikan misyonerlerinin ve Anadolu’da kurulan misyoner okullarının, Kurtuluş Savaşı öncesinde, Ermeni ve Rum toplulukları üzerinde nasıl bir ayrımcı siyaset izledikleri bugün belgelerle sabittir. Ermeniler’e, o tarihte Amerikalılar tarafından silah yardımı yapıldığı ve doğu illerimizin, Ermeniler’e güvence vermek gibi yapay gerekçelerle Amerikan ve İngiliz gizli belgeleriyle kanıtlanmış durumdadır. Yeter ki tarih arşivindeki bu belgeleri okumayı ve yorumlamayı bilelim.

Lozan Konferansı’nda Amerikan delegelerinin, “Ermeni yurdu projesi” getirdikleri ve kongrede sonuna dek bu projeyi savundukları, Lozan görüşmelerinin tutanaklarında yazılıdır. Amerika’nın ünlü Devlet Başkanı Wilson’un “Ermeni devleti” önerileri de aynı yakın tarihin arşivindedir. Amerikan hükümetinin Lozan Antlaşması’nı onaylamamasının nedenlerinden biri, Ermeni devleti kurma projesinin başarısızlığa uğramış olmasıydı.

Bunları da unutmuş değiliz.

1974 “Kıbrıs Barış Harekatı”ndan sonra başlatılan ve yer yer Rum desteğiyle sürdürülen Ermeni siyaseti ve törörü, bugün de hiç şüphesiz, değişik amaçlı ve çokuluslu desteklere sahiptir. Fransa’nın Ermeni terörü konusundaki utanç verici tutumu, Amerika’da dikili Ermeni anıtları, bu yeni “Haçlı zihniyeti” ile ilgilidir. Yanılmayalım; Ermeni terörü yalnızca eylemci teröristlerle ilgili bir sorun değildir. Önemli olan, Ermeniler’in dünya çapında kurdukları ilişkiler, sağladıkları destekler ve bunların siyasal nitelikleridir. Ön plana çıkartılması gereken, siyasal desteklerdir.

Terörün yıllardır Türkiye’yi, “destabilizasyon” adı verilen anarşi ve iktidar boşluğu ortamına sürüklemeyi amaçladığı, gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Ve gün geçtikçe, tıpkı Kurtuluş Savaşı öncesinde olduğu gibi Ermeni-Rum ve öteki ayrımcı güçlerin çokuluslu desteklerle biraraya geldikleri de görülüyor.

Amaç, Lozan Antlaşması’nı hükümsüz sayıp Sevr Anlaşması’nı yürürlüğe sokmaktır.

Türkiye, emperyalizmin bu eskimiş kirli oyununu dün olduğu gibi bugün de elbet tarihin çöplüğüne atmasını bilecektir.

Bu “kurt kapanı” karşısında Kurtuluş Savaşı’mızın o kutsal “Kuvayı Milliye ruhunu” diriltmek, Atatürk’ün “tam bağımsızlık” inanç ve siyasetini bir bayrak gibi dalgalandırmak tek seçenektir. Emperyalisti yenecek güç ulusal birlikten geçer. Bu oyunları tek tek aydınlığa çıkaracak ve ulusça üstesinden geleceğiz.

Yeter ki, “tam bağımsızlık” ruhunu ve bilincini yeniden diriltelim ve “Kuvayı Milliye türküleri”nde ulusça biraraya gelelim…

Uğur Mumcu