Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

“… Cumhuriyete bağlı olduğunu söyleyen bizler de, utanmadan ve sıkılmadan “devrim şehitlerimizi” sadece ölüm yıldönümlerinde hatırlamaya devam edeceğiz; neye can verdiklerinin nedenini sorgulamadan, hesabını sormadan…”  Dr. Necip HABLEMİTOĞLU KÖSTEBEK kitabı Dipnot: 67

(28 Kasım 1954, Ankara – 18 Aralık 2002, Ankara), Türk tarihçi, yazar.

Evinin önünde uğradığı suikast sonucu 18 Aralık 2002 tarihinde hayatını kaybetmiştir. Bu suikastın failleri halen bulunamamıştır.

Evli ve iki kız çocuğu babası olan Necip Hablemitoğlu Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar yapmıştır. Orta Avrupa ve Balkanlar’da Türk eserleri, Türk azınlıkları ve Türk şehitlikleri konularında alan çalışmaları yürütmüş ve bu konularda çeşitli projelerde aktif rol almıştır. Çalışma alanına ilişkin çok sayıda kitap ve makalesi bulunan Hablemitoğlu, öldürüldüğü 18 Aralık 2002 tarihine kadar Ankara Üniversitesi’nde doçent doktor öğretim görevlisi olarak yirmi yıl süresince Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi derslerini verdi.

Hablemitoğlu’nun vasiyeti…

Fethullahçı yapılanmaya karşı ancak devlet erkiyle yürütülebilecek mücadele yapılmayıp, bu görev sadece bir avuç Cumhuriyet aydınına, gönüllüsüne bırakılacak olursa, ödenecek kişisel bedeller de giderek ağırlaşacaktır. Bu taktirde, kişisel olarak ödemekte olduğum bedeller geometrik düzeyde artacaktır.

Örneğin:

Yine, aleyhime açılmış yüzmilyarlarca liralık tazminat davalarına yenileri eklenecek;

Yine, işyerimde düzmece soruşturmalar açılacak ve yargı kararlarına rağmen üniversitedeki görevime son verilecek;

Yine, fethullahçı yayın organlarında kişilik haklarıma saldırıda bulunulacak;

Yine, sırf tâciz ve “göz korkutma” amaçlı olarak polis ekibi bir ihbarı (!) değerlendirerek evime operasyon düzenleyerek gözaltına alma işlemi yapacak ve sonra özür dileyecek;

Yine, fethullahçı istihbaratçılar tarafından ilgili tüm istihbarat birimlerinde, “ileride kullanılmak üzere” şahsımı karalayan, zan altında bırakan raporlar kaleme alınacak ve saklanacak;

Yine, aynı ekip tarafından sahte belgeler tanzim edilmeye ve kamuoyuna maledilmeye devam edilecek;

Yine, otomobilim kimliği meçhul kişiler tarafından saldırıya uğrayacak, içindeki her türlü matbu evrak gaspedilirken, ekonomik değer ifade eden eşyalara hiç dokunulmayacak. Ayrıca, tehdit ve hakaret içeren telefonların, mektupların, faksların, posta kutusuna bırakılmış imzasız notların ve elektronik postaların ardı arkası kesilmeyecek;

Yine, başta T.S.K. olmak üzere, belirli kurum ve kişilerle ilgili sorular sorarak, sahte itiraflarda bulunarak, amiyane deyimle “zarf atarak”, “gizli çekim” yapmaya çalışanlar, dolaylı rüşvet önerenler eksik olmayacak;

Yine, telefonlarım dinlenmeye devam edecek;

Yine, İçişleri Bakanlığı ya da benzeri bir kurumu tahkir ve tezyiften Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılacak;

Yine, yine, yine…

Üniversitem, bunca yıldır şahsıma –zorunlu olmasına rağmen- bırakın bir odayı ya da masayı, sandalye bile vermemeye devam edecek.

Belki de bir yenilik teşkil etmek üzere, Çağdaş Eğitim Vakfı örneğinde olduğu gibi, evimde yasal arama yapılacak ve suç (!) delilleri (!) bulunacak…

Sonuç olarak geldiğimiz nokta şu ki, devleti yıkmaya, devleti ülkesi ve ulusuyla parçalamaya, Cumhuriyete kastetmeye, Atatürk ilke ve devrimlerini, laik hukuk sistemini yok etmeye çalışanlar ve tüm bu ihanetleri dış ülkeler adına gerçekleştirenler, devlet gücünü, devleti savunanlara karşı kullanma aşamasındalar…

Bunlara karşı olmak, onaylamamak artık yetmiyor… Her gerçek kamu görevlisinin mağdur olma pahasına, elini taşın altına koyması; devletimizin, tam bağımsızlığımızın geleceği açısından inisiyatif kullanırken canının yanmasını, bedel ödemesini göze alması gerekiyor.

Çoğunluk seyrettikçe, mücadele etmek yerine mücadele eder gibi yaptıkça, faraza Fethulllah Gülen’den, Müslüm Gündüz’den, Metin Kaplan’dan daha çok cesur ve namuslu olmadıkça, bilelim daha çok Asteğmen Kubilaylar, Uğur Mumcular, Ahmet Taner Kışlalılar, Bahriye Üçoklar, Muammer Aksoylar, aramızdan yitip gidecekler.

Cumhuriyete bağlı olduğunu söyleyen bizler de, utanmadan ve sıkılmadan “devrim şehitlerimizi” sadece ölüm yıldönümlerinde hatırlamaya devam edeceğiz; neye can verdiklerinin nedenini sorgulamadan, hesabını sormadan…

Dr. Necip HABLEMİTOĞLU

KÖSTEBEK kitabı
Dipnot: 67

Doç. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: 

http://ankaenstitusu.com/doc-dr-necip-hablemitoglu/