Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasıyla ilgili açıklaması, Birleşmiş Milletler kararlarını açıkça ihlal eden ve barışı dinamitleyen bir gelişmedir. Trump Türkiye’nin bu konuda gösterdiği sert tepki ve Ermeni lobilerinin baskısıyla 24 Nisan’da sözde Ermeni soykırımını “genocide” kelimesini kullanarak tanıyabilir.

New York Times (NYT), Trump’ın Kudüs kararını alırken iç siyasette kendisini destekleyenleri dikkate aldığını açıklamıştır. Trump seçimlerde ABD’deki Yahudi lobisi ve Evanjelik Hıristiyanlara Kudüs’ü başkent olarak tanıma sözü vermiştir. ABD’de Evanjelikler, Hz.İsa’nın geri dönmesi için Kudüs’ün İsrail hâkimiyetinde olması gerektiğine inanmaktadırlar. ABD’de kumarhane patronu Sheldon Adelson, Trump’tan bu sözü başkanlık koltuğuna oturmadan önce aldığını ve bunu Amerika Siyonist Organizasyonu Başkanı Morton Klein’e ilettiğini açıklamıştır.

Hürriyet Gazetesi’nin NYT’den yaptığı alıntıya göre Adelson, Trump’ın kampanyasına 20 milyon dolar bağışlamıştır. Trump, 2016’nın Mart ayında ABD’nin güçlü lobi grubu Amerikan Halkla İlişkiler Komitesi’nde yaptığı konuşmada, “Amerikan elçiliğini Yahudi halkının ebedi başkenti Kudüs’e taşıyacağız” demişti. Cumhuriyetçi Yahudi Komitesi de, New York Times gazetesine Trump’ın Ağlama Duvarı’nda dua ederken göründüğü bir ilan vermişti. İlanda, “Söz verdin. Yerine getirdin” yazılıydı.

Benzer gelişmeler 24 Nisan öncesinde olabilir. Çünkü ABD’de güçlü bir Ermeni diasporası ve lobisi vardır. Son olarak 6 Kasım’da ABD’nin Indiana Eyaleti Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın Ermenilere soykırım yaptığını kabul eden tasarıyı onaylamıştır. Böylece ABD’de sözde Ermeni soykırımını kabul eden eyalet sayısı 48’e yükselmiştir.

Kararı açıklayan Indiana Valisi Eric J. Holcomb, 6-12 Kasımı Ermenilerle ilgili bilgilendirme ve aydınlatma haftası ilan ederek Amerikalılara soykırım sebebiyle düzenlenen etkinliklere katılım çağrısı yapmış, Osmanlıyı; 3 milyon Ermeni, Yunan, Asuri ve Suriyeli’yi katletmekle suçlamıştır: “The governor adopted a declaration saying that the Ottoman Empire deliberately killed almost 3 mn Armenians, Greeks, Assyrians and Syrians. He also proclaimed that November 4-12 will be the days of Armenia Awareness Week. Подробнее: https://eadaily.com/en/news/2017/11/06/indiana-recognizes-the-armenian-genocide

Amerika-Ermeni Ulusal Kongresi-Doğu Bölgesi (ANCA-ER) İletişim Şefi Artur Martirosyan da “Bu karar sadece Indianalılara değil yüz yılı aşkın gerçekleri rehin tutan inkârcı Türk hükümetlerine bir hatırlatmadır” demiştir. Indiana Valisi Holcomb cahil bir Amerikalıdır. Yunanlı ve Ermenilerin yanına Asurileri ve de Suriyelileri de eklemiştir. Acaba dünyada Suriyeli ya da Asurlu ırkı var mıdır?

ABD başkanları 24 Nisan’da genellikle “büyük felaket, tehcir ve katliam” gibi ifadeler kullanmışlardır. Trump, göreve geldikten sonraki ilk 24 Nisan açıklamasında selefi Barack Obama gibi 1915 olayları için Ermenice büyük felaket anlamına gelen “meds yeghern” ifadesini kullanmıştır. Trump, ABD’deki Yahudi lobisinin etkisi altında kalarak Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımıştır. Benzer şekilde ABD’deki Ermeni lobisinin etkisiyle 24 Nisan’da “meds yeghern” yerine “soykırım” (genocide) diyebilir.

Bu sebeple yumurta kapıya gelmeden, iş işten geçmeden şimdiden tedbir alınmasında yarar vardır. Türkçede bir deyim vardır: “Delidir, ne yapsa yeridir.” Bir insanın deli olduğu için beklenmeyecek şeyler yapabileceğini, dolayısıyla kendisinden sakınılması gerektiğini bildiren sözdür.

Anadolu Ajansı’ndan Erkan Avcı’nın 23 Nisan 2015 tarihinde yaptığı bir değerlendirmeye göre ABD başkanları 1915 Ermeni tehciri konusunda 1993 yılından bu yana açıklama yapmaktadırlar. ABD’de 1977-1981 yılları arasında 39’ncu başkanı olan Jimmy Carter, 1915 tehcirine ilişkin ilk açıklamayı yapan başkandır. Carter, 16 Mayıs 1978’de Beyaz Saray’da ABD’de yaşayan Ermeniler onuruna verdiği resepsiyonda “Ermeni halkından daha fazla acı çeken bir toplumun bulunduğundan şüphe duyarım” demiştir.

ABD’nin 40’ıncı başkanı Ronald Reagan (1981-1989) ise 1915 yılı olayları için “soykırım” (genocide) kelimesini kullanmıştır. Reagan, 22 Nisan 1981 tarihinde Holokost Müzesi’nin kurulması sebebiyle yayımladığı açıklamada, Yahudi ve Kamboçya soykırımlarından söz ederken Ermenileri de bu kapsamda değerlendirmiştir.

Reagan’dan sonra başkan olan George H. W. Bush 1915 tehciri ile ilgili olarak 20 Nisan 1990 tarihinde Ermenilerin birçok trajediyle karşı karşıya kaldığını açıklamıştır. 1988 yılında büyük yıkıma yol açan depremi hatırlatarak Ermenilerin “1915-1923 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu altında acılar çektiğini” ifade etmiştir. Bush, “1 milyondan fazla Ermeni’nin kurban olduğu katliamları” andığını açıklamıştır.

ABD’de Bill Clinton’ın başkan olmasıyla (1993-2001) her yıl 1915 ile ilgili açıklama yapma geleneği başlamıştır. Clinton’dan önceki başkanlar tehcire ilişkin düzenli açıklama yapmamışlardır. Başkanlığı döneminde 7 görüş belirten Clinton, 1915 olaylarını içinde bulundukları yüzyılın “en kederli dönemlerinden biri” olarak tanımlamıştır. Son açıklamasında, “Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında yaklaşık 1,5 milyon Ermeni’nin tehcir ve katliama uğradığını” iddiasında bulunmuştur. Clinton 1995 yılında Azerbaycan ile Ermenistan’a Dağlık Karabağ konusunda barışçıl siyasi bir çözümün sağlanması için çaba harcamaları çağrısı da yapmıştır.

ABD’nin 43’üncü başkanı George W. Bush da selefi Clinton gibi ABD başkanlarının 1915 yılı olaylarına ilişkin her yıl açıklama yapma geleneğini sürdürmüştür. Oğul Bush, “1,5 milyon Ermeni’nin çoklu ölümlere maruz kaldıklarını ve sürgüne zorlandıklarını” ifadesini kullanmıştır.

Önceki başkan Barack Obama, 2008 yılındaki başkanlık seçimleri kampanyasında, seçildiği takdirde Ermenilerin 1915 yılı olaylarına ilişkin iddialarını tanıyacağı sözünü vermiş olmasına rağmen, başkan seçildikten sonra önceki başkanların geleneğini sürdürmüştür. Obama, “meds yeghern” ifadesini kullanmıştır. Obama 2009 yılında “Türkiye ile Ermenistan’ın olaylara ilişkin açık, yapıcı ve dürüst şekilde çalışmaları gerektiğini” ifade etmiş, iki ülkenin ilişkilerini normalleştirme çabalarını güçlü şekilde desteklediğini açıklamıştır. 2010 yılında “1915 yılının Ermeni halkının tarihindeki yıkıcı bir bölüm olduğunu, 1,5 milyon insanın katledildiğini ve ölüme yollandığına” vurgu yapmıştır. Obama; 2011, 2012, 2013 ve 2014 yıllarında da benzer ifadeler kullanmıştır.

Hükümet bu gelişmeleri dikkate alarak 24 Nisan için şimdiden tedbir almalıdır. Türk düşmanı Ermeni diaspora lideri Harut Sasunyan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan için açıkladığı sözde iyi niyetinin ardındaki gizli gerçeği yetkililerin anlamasında yarar vardır: “We hope that Pres. Erdogan remains in office as he persists to undermine Turkey’s reputation worldwide!” (http://asbarez.com/169113/erdogan-embroiled-in-new )

Günümüzde Kudüs’ün İsrail’in başkenti olmasına karşı çıkan lider çoktur. Ama bir gerçek vardır. O da Kudüs’e (Filistin’e) sahip çıkan ve “İslamiyet’in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız” diyen ilk lider, Mustafa Kemal Atatürk’tür.  

Atatürk daha İsrail devleti kurulmadan Filistin ve kutsal topraklarla ilgili olarak 1937 yılında TBMM’de bir konuşma yapmıştır. Konuşması, Ankara’da yayınlanan Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yer almıştır. O tarihte Hindistan gazetesi Bombay Chronicle açıklamayı alarak 27 Ağustos 1937 tarihinde Filistin’e El Sürülemez, Kemal Paşa Avrupa’ya İhtar Ediyor başlığıyla yayımlamıştır. Buna ilişkin belge, 20 Ağustos 1937 tarihli İçişleri Bakanlığı Matbuat Umum Müdürlüğü başlığını taşımaktadır. Ankara’da Milli Arşiv’de 030 10 266 793 25 numaralı dosyadadır.

Altemur Kılıç, 9 Şubat 2009 tarihinde Yeni Çağ gazetesinde Atatürk’ün Filistin ile görüşlerini şöyle açıklamıştır: “Arapların Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür. Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez.

Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet’in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki; buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz.

Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet’e lakayt olmakla itham edildik. Fakat bu ithamlara rağmen Peygamber’in son arzusunu, yani Mukaddes Topraklar’ın daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız.

Cetlerimizin, Selahaddin’in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettiği topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında (altında) bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allah’ın inayetiyle kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur.”

ABD ile Gerginleşen İlişkiler ve İslam İşbirliği Teşkilatı’dan Kudüs Çağrısı

ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının ardından olağanüstü gündemle toplanan 57 üyeli İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısına 16’sı lider düzeyinde 48 ülkeden temsilci katılmıştır. Zirveden Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanıma kararı çıkmış, ABD’ye kararından dönme çağrısı yapılmıştır. Başkan Trump’ın kararından dönmesi mümkün olmadığına göre ABD ile süregelen gerginlik daha da artabilecektir. Washington’da Policy Exchange düşünce kuruluşunun toplantısında konuşan ABD Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı General H. R. McMaster, Katar ve Türkiye’yi radikal İslami örgütlere destek vermekle suçlayarak Türkiye’nin Batı’dan uzaklaştığını öne sürmüştür.

ABD ile gerginleşen ilişkilere karşında Türkiye, Avrupa Birliği ile soğuyan ilişkilerini kamu oyununda desteğini de alarak canlandırmalıdır.

Bir dönem yönetim kurulunda bulunduğum İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, kamuoyunda AB algısını ölçen 2017 araştırma sonuçlarını Brüksel’de Türkiye ve AB arasında Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyalog toplantısında açıklamıştır. İKV Başkanı, 18-19 Kasım 2017 tarihlerinde 18 ilde, 1311 kişi ile yüz yüze görüşme metodu ile yapılan araştırma sonuçlarına göre AB üyeliğine olan destek yüzde 78,9’dur. Fakat Türkiye’nin yakın gelecekte AB üyesi olabileceğine olan inanç yüzde 31,2 iken, yüzde 68,8 üyeliğin yakın bir gelecekte gerçekleşeceğine inanmamaktadır.