Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Sivas Kongresi, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın en anlamlı ve en görkemli sayfalarından biridir.

22 – 23 Haziran 1919 tarihli “Amasya Tamimi” ile “ulusun bağımsızlığını, yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır” inancı dile getirilmiş, Erzurum Kongresi ile başka bir devletin “manda ve himayesi”nin kabul edilmeyeceği açıklanmış, 4 – 11 Eylül 1919 tarihleri arasında çalışmalarını sürdüren Sivas Kongresi ile Amerika Birleşik Devletleri’nin “manda ve himayesini” savunan gerici ve işbirlikçi güçler, kesin olarak yenilgiye uğratılmışlardır.

Ulusal güçlerin Mustafa Kemal Paşa önderliğinde örgütlenmesi karşısında, Osmanlı Sadrazamı Damat Ferit Paşa, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını “ittihatçılık” ve “bolşeviklik” ile suçlamaktaydı. O günlerle ilgilibazı belgelere kısaca gözatmakta yarar vardır.Damat Ferit’in bu çabalarını Atatürk şöyle anlatır:

– İşte Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde saptanan bu ilkeler çevresinde bütün ulusumuz bölünmez bir bütün halinde toplanmıştır. Bu kutsal amacın gerçekleştirilmesine uğraşıldığı bir sırada, Ferit Paşa engel olmaya çalıştı. Bu davranışları yurt içinde kötülemeye çalıştı. “İttihatçılık” iftirasını savurdu. İçte ve dışta da tutmadı. Yeni bir yalana başvurdu: Bolşeviklik diye tutturdu. Resmi telgraflarında “Bolşevikler, takım takım Karadeniz kıyılarından Samsun’dan, Trabzon’dan içeriye doğru sızıyorlar, ülkeyi altüst ediyorlar” diye yaygara kopardı… (Söylev ve Demeçler, c:2, S: 12; Bugünün Diliyle Atatürk, S: 19)

Sivas Kongresi tutanaklarında, bu “bolşeviklik” suçlamalarının, Damat Ferit tarafından bir “dış müdahale”ye yol açmak için ortaya atıldığı, yurtsever üyelerce belirtilmiştir. (Sivas Kongresi Tutanakları, Uluğ İğdemir, Türk tarih Kurumu, S: 85)

Yine Atatürk, bu suçlamaya karşı İstanbul’da Kerim Paşa ile telgraf başında yaptığı görüşmede şunları söyledi:

– Memleketimize takım takım bolşevikler girdiğini ve harekat-ı milliyenin bolşevik harekatı olduğunu, resmen ilan ve ifşa eden bu bedbahtlar… (Nutuk, Cilt 3, S: 1029).

Sultan Vahdettin İngiltere Yüksek komiserine Mustafa Kemal ve arkadaşlarını nasıl gördüğünü şöyle anlatıyor:

– İnançları ve politikaları bakımından onlar, bolşevikten başka birşey değillerdir… (İngiliz Belgeleri, C. Jeaschke, S: 137, Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, Cilt I, S: 207)

“Bolşeviklik” suçlamaları Padişah’tan, Damat Ferit’ten basına da geçiyor. İstanbul basını Ulusal Kurtuluşçu örgütlenmeler karşısında şu başlıkları atıyor:

– Kızıl Tehlike… (Açıksöz, 22 Şubat 1920)

– Ankara Hükümeti bolşevikliği seçmiştir… (Alemdar, 27 Mayıs 1921)

– Ankara Nereye Gidiyor? Moskova ile Antlaşmaya… (Adana Postası, 12 Haziran 1921)

Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ve ilk Büyük Millet Meclisi, Atatürk’ün “tam bağımsızlık” yolundaki kutsal adımların görkemli kilometre taşlarıdır. Bu kilometre taşlarında, ulusal inançların kutsallığı kadar, ihanetlerin çirkin iskeletlerine de rastlanmaktadır. Ve bu ihanetler o günden bu güne, bir “İhanet Zinciri” gibi uzayıp gelmektedir.

“Tam bağımsızlık!” ve “mandacılık!..” Sivas Kongresi’nden bu yana kavgalar, hep bu iki kavramın çevresinde sürdü.

Atatürk’e inanmak, milliyetçiliğin, yurtseverliğin ve devrimciliğin gereğidir. “Tam bağımsızlık” tan yana olmak ise Atatürkçülüğün temel ve şaşmaz ölçüsüdür.

Mandacılık… O ise Sivas Kongresi’nden bugüne, hep aynı ihanetin kara etiketidir.

UĞUR MUMCU