Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Türkiye’de Beyaz Saray’ın her 24 Nisan’da yaptığı açıklamada Ermeni tehcirine ‘soykırım’ (genocide) diyecek mi demeyecek mi sorusu gündeme gelmektedir. 9 Aralık 2017 tarihinde bu köşede yayınlanan Donald Trump Kudüs Açıklamasının Ardından 24 Nisan’da Türkler Ermenilere Soykırımı Yaptı Derse Ne Olur? başlıklı yazımda, ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasıyla ilgili açıklaması üzerine “Türkiye’nin bu konuda gösterdiği sert tepki ve Ermeni lobilerinin baskısıyla 24 Nisan’da sözde Ermeni soykırımını ‘genocide’ kelimesini kullanarak tanıyabilir” görüşümü okurlarla paylaşmıştım.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 20 Nisan’da açıkladığı 64 sayfalık 2017 yılı Türkiye İnsan Hakları Raporu’nda Türkiye’ye çok sert eleştiriler yöneltilmiştir. (https://www.state.gov/documents/organization/277471.pdf ) Rapor’da; keyfi tutuklamalar, tutukluluk koşullarındaki usulsüzlükler, işkence, ifade, basın ve internet özgürlüklerinin kısıtlanmaları öne çıkmıştır.

24 Nisan’dan 4 gün önce yayınlanan rapordan sonra Başkan Trump’ın sözde Ermeni soykırımını önceki başkanların aksine “soykırım” kelimesini kullanarak tanıma ihtimali vardır. Türkçedeki “delidir ne yapsa yeridir” özdeyişini unutmamak gerekir.

ABD Başkanı Donald Trump göreve geldikten sonraki ilk 24 Nisan açıklamasında 1915 olaylarıyla ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada, “Bugün, 20’nci yüzyılın en büyük toplu katliamlarından olan Meds Yeghern’de acı çekmiş olanların anısını hatırlıyoruz” ifadesini kullanmıştı. 24 Nisan yaklaşırken ABD Temsilciler Meclisi’nden 80 üye Trump’a mektup göndererek Başkan’dan 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlamasını istemiş, geçmişte Cumhuriyetçi başkanlardan Ronald Reagan’ın 1981’de soykırım ifadesini kullandığı belirtilmiştir.

Geçen yıl Trump 1915 yılından itibaren 1,5 milyon Ermeni’nin sınır dışı edildiği, öldürüldüğü ya da tehcir edildiğini söylemiştir: “Masum hayatlarının yasını tutmada ABD’de ve dünya genelinde yaşayan Ermeni toplumuna katılıyorum. Pek çok Ermeni ABD’de yeni bir yaşam kurdu ve ülkemize kalıcı katkılar yaptı. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için tarihin hatırlanması gerekiyor. Daha adil ve hoşgörülü bir geleceğin altyapısını inşa etmede kritik bir eşik olan bu sancılı maziyi kabul etme ve onunla hesaplaşma yolunda Türklerin ve Ermenilerin gösterdikleri çabaları memnuniyetle karşılıyoruz.” 

Trump’tan önce iki dönem başkanlık yapan Barack Obama, seçim kampanyasında 1915 olaylarını soykırım olarak tanıyacağına söz vermesine rağmen başkanlık yaptığı dönemde 24 Nisan açıklamalarında soykırım sözü yerine Ermenice Büyük Felaket anlamına gelen Meds Yeghern ifadesini kullanmıştı. Trump’tan önceki son Cumhuriyetçi Başkan George W. Bush da görev yaptığı iki dönemdeki açıklamalarında soykırım yerine, “Tarihin-20’nci yüzyılın- en büyük -en korkunç- trajedilerinden biri” ifadelerini kullanmayı tercih etmişti.

24 Nisan öncesinde gerekli önlemleri almaz, tarafları bilgilendirmez, Türkiye’deki başta Taner Akçam, Hülya Adak, Zeynep Türkyılmaz, Cem Özdemir, Garo Paylan, Canan Kaftancıoğlu gibi sözde Ermeni soykırımı muhiplerine gerekli cevabı vermez, dünya kamu oyunda gerekli aydınlatmaları yapmazsanız, ABD Başkanı ne diyecek diye ağzına bakmaktan başka seçeneğiniz olmaz.

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Garo Paylan, 20 Nisan 2018’de 1915 ve devamında olanların Ermeni soykırımı olarak tanınması, faillerin isimlerinin kamusal alandan kaldırılması ve mağdurların ailelerine Türkiye vatandaşlığı verilmesi için kanun teklifi vermiştir. (Garo Paylan, an Armenian member of Turkey’s Grand National Assembly, has called upon the Turkish authorities to recognize the Armenian Genocide. http://www.tert.am/en/news/2018/04/20/genocide/2667656 )

CHP’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da 24 Nisan 2012 tarihinde “Tarihte Bugün: Ermeni Soykırımı başladı. Katledilen Ermeni vatandaşlarımızı anıyoruz, 19:15’te Taksim’de” ifadelerini kullanmıştı.

İstanbul’da 22 Eylül 2017 tarihinde Bilgi Üniversitesi tarafından AB-Türkiye İlişkileri konusunda bir Konferans düzenlenmiştir. Konferans’ta Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, sözde Ermeni soykırımını ağzından düşürmeyen Ermenistan ile Türkiye’nin Avrasya Ekonomik (Gümrük) Birliğinde yer almasının mümkün olmadığını söylememden rahatsız olmuş ve beni kınamıştır. Beni kınayan diğer bazı katılımcılar da Türklerin 1,5 milyon Ermeni’yi katlettiğini söyleyerek bir adım öteye geçmişler, içlerinden birisi hızını alamayarak 500 bin daha ekleyerek rakamı 2 milyona çıkarmıştır.

Fransa, Osmanlı İmparatorluğunu tarihe gömen Sevr (Sevres) Anlaşması’nın imzalandığı Paris’in Sevr banliyösündeki seramik müzesinin önüne Ermeniler tarafından 8 Mart 2001 tarihinde Ermeni soykırım anıtı açılmasına izin vermiştir. Anıtın üzerinde “1915’te Jön Türk Hükümeti tarafından Birinci Dünya Savaşı’nda soykırıma uğratılan 1,5 milyon Ermenin anısına” yazılıdır.

Bu ifade Auschwitz-Birkenau toplama kampının önünde  vardır. Bir farkla. 1,5 milyon Yahudi 1,5 milyon Ermeni olarak değiştirilmiştir. (…where the Nazi’s murdered about one and a half million men, women, and children, mainly Jews from various countriess of Europe. Auschwitz  Birkenau 1940-1945) 1,5 milyon rakamı uluslararası intihaldir.

Berlin’de 14-17 Eylül 2017 tarihlerinde Potsdam Üniversitesi’nde sözde Ermeni Soykırımı konulu bir Çalıştay yapılmıştır. Avrupa Akademisi ve Lepsiushaus Potsdam Üniversitesi’nin Ermeni Soykırımı İçin Avrupa Yaklaşımları (Past in the Present European Approaches to the Armenian Genocide) konulu çalıştayın en önemli özelliği, Ermeni soykırımı yoktur diyen karşıt görüştekilerin toplantılara alınmamasıdır. Toplantıyı haber alınca katılım başvurusunda bulundum ama sonuç alamadım. Gerekçe ise çok komik: Yer darlığı. Bana gelen cevap aşağıdadır.

“[WATS 2017 – Past in the Present: European Approaches to the Armenian Genocide] Registration Roy Knocke [knocke@lepsiushaus-potsdam.de]  05 Eylül 2017 Salı 10:2

Dear Sir or Madam,

Unfortunately, due to some space problems and therefore limited number of participants, the WATS-organizing committee cannot enable your registration. We apologize for the inconvenience and refer to the video captured presentations of the panels. Kind regards, Roy Knocke, Wissenschaftlicher Mitarbeiter Lepsiushaus Potsdam,Große Weinmeisterstraße 45 14469 Potsdam, Telefon: 0331 – 58164511 und 0176 – 76527624Fax: 0331 – 58164519, Email: knocke@lepsiushaus-potsdam.de Web: http://www.lepsiushaus-potsdam.de/index.php?page=roy-knocke”

Michigan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ronald Grigor Suny, Prof. Dr. Fatma Müge Göçek ve Prof. Dr. Gerard Libaridian’ın katkılarıyla Ermeni-Türk Çalışmaları Atölyesi (Workshop on Armenian-Turkish Scholarship: WATS) ilk defa 2000 yılında düzenlemiştir.

Daha sonra 2000-2013 döneminde Şikago (2000), Michigan (2002), Minnessota (2003), Salzburg (2004), New York (2005), Cenova (2008), Kaliforniya (2010) ve Amsterdam’da (2013) yapılmıştır. 9’uncusu, Türkiye’de Ermeni Soykırımı’na Eleştirel Yaklaşımlar: Tarih, Siyaset, Estetik başlığı ile 1-4 Ekim 2015 tarihleri arasında Sabancı Üniversitesi’nin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilmiştir.

ABD’de çok kuvvetli bir Ermeni diasporası vardır. Onlardan biri Henry Morgenthau’nun torunu Robert M. Morgenthau’dur. Henry Morgenthau Başkan Wilson tarafından Osmanlı Devleti ile özellikle Ermeni olayları sebebiyle bozulan ilişkileri düzeltmek için 1913 yılında İstanbul’a gönderilmiştir. Kendisi, 1916’ya kadar bu görevini sürdürmüştür. Bu dönemde Türk ve Alman düşmanlığı yapmıştır. Heath Lowry, Türkçe’ye Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsünün Perde Arkası (The Story Behind Ambassador Morgenthau’s Story) adı ile çevrilen kitabında Morgenthau’nun amacının ABD’nin savaş propagandasına kamuoyu nezdinde destek kazandıracak kurgu bir kitap yazmak olduğunu savunmuştur.

Aradan yüzyıl geçtikten sonra torun Robert M. Morgenthau 25 Ocak 2018 tarihinde The Wall Street Journal’da (WSJ) “Trump, Ermeni soykırımı hakkında gerçeği söyleyecek mi?” başlığı ile bir yazı yayınlamıştır. (Will Trump Tell the Truth About the Armenian Genocide? He recognized the reality that Jerusalem is the capital of Israel. Such daring is needed again. By Robert M. Morgenthau Jan. 25, 2018) Morgenthau’nun yazısından 1,5 ay önce 9 Aralık 2017 tarihinde Turkish Forum’daki “Donald Trump Kudüs Açıklamasının Ardından 24 Nisan’da Türkler Ermenilere Soykırımı Yaptı Derse Ne Olur?” başlıklı yazımda bu konuya dikkat çekmiştim:

“Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasıyla ilgili açıklaması, Birleşmiş Milletler kararlarını açıkça ihlal eden ve barışı dinamitleyen bir gelişmedir. Trump Türkiye’nin bu konuda gösterdiği sert tepki ve Ermeni lobilerinin baskısıyla 24 Nisan’da sözde Ermeni soykırımını ‘genocide’ kelimesini kullanarak tanıyabilir. ABD’de güçlü bir Ermeni diasporası ve lobisi vardır. Son olarak 6 Kasım’da ABD’nin Indiana Eyaleti Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın Ermenilere soykırım yaptığını kabul eden tasarıyı onaylamıştır. Böylece ABD’de sözde Ermeni soykırımını kabul eden eyalet sayısı 48’e yükselmiştir. Bu sebeple yumurta kapıya gelmeden, iş işten geçmeden şimdiden tedbir alınmasında yarar vardır.

Başkan Trump 24 Nisan’da eğer “soykırım” kelimesini kullanırsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) İsviçre’yi 28 Kasım 2017 tarihinde mahkûm eden kararını inkâr ederek uluslararası bir mahkeme kararına uymamış olur. (https://hudoc.echr.coe.int/eng#{“itemid”:[“001-178955“] }

Karardan önce Türk vatandaşlarının İsviçre ile uzlasmaya varmış olmalarına rağmen AİHM davaya devam ederek İsviçre’yi 15 Ekim 2015 tarihli Doğu Perinçek Kararı’ndan (Grand Chamber Case of Perinçek V. Switzerland Application no. 27510/08, https://www.legal-tools.org/doc/719085/pdf/, http://www.legal-tools.org/en/doc/719085/ ) sonra ikinci defa haksız bulmuştur. AİHM’nin Doğu Perinçek Kararı, 47 Avrupa Konseyi üyesi devleti doğrudan, diğer devletleri ise uluslararası hukuk açısından bağlamaktadır. AİHM’nin 28 Kasım 2017 tarihli Mercan ve diğerleri kararı, Ermeni diasporasına, Ermenistan’a ve de sözde soykırım severlere yönelik önemli bir şamardır. (Affaire Mercan et Autres C. Suisse, Requête No 18411/11)

Sözde Ermeni soykırımı konusunda mücadele sadece devlete düşmemelidir. Üç Türk vatandaşının kazandığı dava (Mercan ve diğerleri) çok önemlidir. Ayrıca yaşına rağmen bu konuda Şükrü Sever Aya’nın, (Big Lie, Büyük Yalan,Ka Kitap 2017) emekli Büyükelçi Pulat Tacer’in, çok yakında kaybettiğimiz emekli Büyükelçi Ömer L. Lütem’in ve Ferruh Demirmen’in (Respectable EU, European Council, and UN Dignitaries) çabalarını da göz ardı edemeyiz.

Bu kapsamda benim de bir katkım olmuştur. Turgut Özal Üniversitesi, Federal Almanya Parlamentosu 1 Haziran 2016 tarihinde asılsız sözde Ermeni soykırımı iddialarını tanıma kararı alınca, bunu kınayan ilk Türk üniversitesi olmuştur.

O tarihte tarafımdan hazırlanan bildiri, 2 Haziran 2016 Perşembe günü Üniversite Senatosu tarafından yayınlanmıştır:Turgut Özal Üniversitesi Senatosu olarak Almanya Federal Parlamentosunda alınan sözde Ermeni soykırımı iddialarını savunan kararı kınadığımızı Türk ve dünya kamuoyuna ilan ediyor ve alınan kararın amacına ulaşamayacağını başta Almanya olarak bütün ülkelere bir kez daha önemle hatırlatıyor, zamanımızdan 101 yıl önce yaşanan olayların başta tarihçiler olmak üzere konuyla ilgili bilim insanları tarafından araştırılması yolundaki tüm bilimsel çalışmaları destekleyeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.” (https://www.haberler.com/turgut-ozal-universitesi-nden-soykirim-kararina-8493701-haberi/ )

Fransız Yazar Yves Benard, diğer Fransız yazarlarının aksine Aralık 2017’de Fransa’da yayınlanan kitabında “Ermeni soykırımı yoktur” görüşünü savunmuştur. Benard, incelediği tüm belgelerin sözde Ermeni soykırımı iddialarını çürüttüğünü belirtmiştir: “Soykırım yoktur, iki taraf içinde katledilmişler vardır. Şuna ikna oldum ki aslında Türkler, Ermenilerden daha fazla katliam kurbanı olmuştur.” Kitap, Pantheon Yayınevi tarafından Türk-Ermeni Görüş Ayrılığına Yeni Bakış (Divergences Turco-Armeniennes) adı altında (165 sayfa) basılmıştır.

Kitap hakkındaki değerlendirme şöyledir: “Birinci Dünya Savaşı başladığında, her yerde ölümün ve acının hüküm sürdüğü bir dönem başlamıştır. Türkiye her tarafta kuşatılmış durumdadır ve savaşabilecek durumda olan erkekler, kadınları, çocukları ve yaşlıları geride bırakarak savaşa çağrılmışlardır. Ermeni milisler, isyan ederek savunmasız sivillere karşı korkunç, acımasız ve barbarca bir imha gerçekleştirmişledir.”

Avrupa’da ve Fransa dışında özellikle Almanya’da 24 Nisan yaklaşırken sözde Ermeni soykırımı konusundaki faaliyetler hızlanmıştır. 15 Nisan 2018 tarihinde, Soykırımı Hatırlatma İnisiyatifi tarafından Köln şehrinde Hohenzollern Köprüsü’nün seyir platformuna yasadışı olarak bir anıt dikilmiştir.

Şehir Meclisi’nin kararı olmadan dikilen ve Köln şehrinde Ermeni ve Türk topluluklarının toplumsal huzuruna zarar verecek olan anıt, 57 Türk sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek kurduğu Köln ve Çevresi Türk Dernekleri İnsiyatifi’nin girişimleri sonucunda Köln Belediyesi’nin kararı ile kaldırılmıştır. Anıt üzerinde Ermenice, Almanca ve İngilizce “Bu acı hepimizin” yazıyordu.

Fransa’da ise Ermeni film yönetmeni Artak İgityan sözde Ermeni soykırımını konu alan Anadolu Hikâyesi filminin çekimlerine devam etmektedir. Film, yazar Mark Aren’in Vahşi Güllerin Açıldığı Yer: Bir Anadolu Hikâyesi kitabından uyarlanmıştır.

Avrupa Birliği 15 Nisan 2015 tarihinde Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilen sözde Ermeni soykırımını son ilerleme raporunda yer vermiştir. Ayrıca Almanya Federal Meclisi de 1 Haziran 2016 tarihinde 1915 deki tehcir olaylarını bir soykırım olarak kabul etmiştir. Hollanda Meclisi 22 Şubat 2018 de sözde soykırımı 3’e karşı 142 oyla onaylamıştır.

Ermeni Milletvekili Vartkes Mahdessian 20 Nisan’da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Meclisinde yaptığı konuşmada 103 yıl sonra sözde soykırımın Türkiye tarafından tanınmasını istemiştir. (It was inconceivable that 103 years after the Armenian Genocide there were civilised states that succumbed to Turkey’s pressure not to recognise the ‘extinction plan’ applied by Ankara in 1915, the Armenian Representative at the House Vartkes Mahdessian said on Friday.20)

Armenpress ve Armedia web sitelerinde Ermeni sözde Soykırımı: Mısır Milletvekilleri Parlamentoyu Hollanda Örneğini Takip Etmeye Çağırdı (Armenian Genocide: Egyptian Lawmakers Call on Parliament to Follow Netherlands) başlıklı bir haber yayınlanmıştır. Mısır Parlamentosu’nun siyasi sebeplerle böyle bir karar almayacağını ümit etmekteyim. Sözde Ermeni soykırımını tanıyan iki Müslüman ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülke Suriye Lübnan’dır. Lübnan’da etkili bir Ermeni diasporası vardır. Suriye’nin neden tanığını söylemeye bilmem gerek var mı?

Aslında Mısır Parlamentosu 26 Temmuz 2016’da böyle bir girişimde bulunmuştu. Milletvekili Mustafa Bekri tarafından Parlamento Başkanı Ali Abdulal’a sunulan tasarıda 337 milletvekilinin imzası vardı. Tasarıda yer alan açıklamada parlamentonun, Osmanlı Devleti döneminde 1915-1922 yılları arasında Ermeni halkına karşı yapılanları soykırım olarak tanıması ve bu yönde bir karar çıkarması istenmiştir. 596 milletvekilinin yer aldığı parlamentodan karar çıkmamıştır.

24 Nisan’da Başkan Trump Ermeni tehcirini “soykırım” olarak adlandırırsa, zaten gergin olan ABD -Türkiye ilişkileri kopma noktasına gelebilir. Böyle bir sonuçla karşılaşmamak için herhalde Dışişleri Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı makamı gerekli girişimleri yapmaktadır.

EDİTORYAL NOT: Takip edemeyen okuyucularımızı bilgilendirmek maksatlı belirtmekte fayda var. Trump konuşmasında önceki başkan Obama gibi “Ermenice Büyük Felaket anlamına gelen Meds Yeghern” ifadesini kullanmıştır.