Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

(Sayın Hüseyin Macit YUSUF’un müsaadeleriyle)

        Geçtiğimiz hafta iki günlüğüne KKTC’ye gittim. Memlekette ortalık toz duman.Neredeyse birçok konuda/sorunda her kafadan bir ses çıkmakta.Toplumsal uzlaşı bir yana insanımızın birbirine karşı sabrı,hoşgörüsü,saygısı,sevgisi neredeyse bitmiş, tükenmiş.İnanılmaz bir güven bunalımı ve gelecek endişesi dorukta.Hepimizi üzen bir trafik kazasında yitirilen öğrencilerimiz üzerinden bile siyaset yapabilme gafletindeki bazı sendikaların,siyasilerin fırsatçı bir tutumla Anavatan Türkiye’ye saldırmaları inanılır gibi değil.Bozuk yollarımızdan Türkiye sorumlu tutulabilmekte.
             Kış saati uygulamasına geçilmemesi nedeniyle Güney Kıbrıs’la bir saatlik farkı ve sabah karanlığında işe/okula gidilmesini kazalara mazaret olarak gösteren çevreler,kazaların nedenini buna bağlayarak  hükümete veryansın ediyor,Türkiye BüyükelçiIiği ve Meclis önünde gösteri yapıyor.Türkiye’nin yıllardır alt yapı üst yapı tüm yatırımlara destek olduğu gerçeği ortadayken bu nankörlüğün sebebi nedir?Türkiye’den asrın projesi ile getirilen ve milyonlarca dolara mal olan büyük nimet Anadolu suyu için bir teşekkürü çok gören zavallı vefasızlar neyin peşindedir?Bu nankörlüğün nedeni nedir?Ülkemizin yıllardır sistemsel bozukluk nedeniyle doğru yönetilemediği ortadadır.Sorunların çözülemediği ve beceriksizliğe kurban edilen halkımızın sıkıntı çektiği doğrudur.Son 40 yıldır yapılanlar yanında yapılamayanların, eksikliklerin var olması,tekrar edeyim,KKTC’nin kötü yönetilmiş olması,insanlarımızın binbir meşşekkatle kurduğumuz devletimiz KKTC’ye olan bağlılığını ve güvenini yitirmesine neden olmamalıdır. Haddini bilmezlerin Türkiye’ye saldırmaları ise tamamen bir soysuzluk ve kendini bilmezliktir.
                    Özellikle sol iktidarlar döneminde Türkiye karşıtlığı ön plana çıkmış ve ülke gelişmesi bu dönemlerde daha da kötüye gitmiştir. Emperyalist batının içimizdeki piyonları,dıştan beslenen affederiniz piçler,akılları sıra KKTC’nin altını oymaya çalışmaktadır.Kıbrıs müzakerelerinde son safhada, bu kritik süreçte, halkımızın devletine, hükümetine, Anavatanına olan güvenini sarsmak için belirli çevreler her fırsatı değerlendirmekten kaçınmamaktadır. Yaşamakta olduğumuz hiçbir sorun bizim devlete olan bağlılığımızı hiçbir şekilde etkilememelidir. Vatandaşı bezdirerek,Devleti’ne karşı soğutarak sürdürülmekte olan müzakerelerde ortaya çıkacak ödünlerle dolu belgeye “evet” denmesi planlanmaktadır. Sözde KKTC’den ve Türkiye’den soğutulmuş vatandaşlarımız içeriğine bakmadan olası bir anlaşmayı,lanet olsun diyerek  onaylaması ve geleceği Rumda/AB’de görmesi için algı operasyonları yürütülmektedir.
                 I.-II.Mont Pelerin Zirve’lerinde sonuç alamayan KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ve faşist Anastasiadis geçtiğimiz Perşembe akşamı (1 Aralık) BM’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin organize ettiği yemekte buluştular. Yemek sonrası yapılan  açıklamada, “Liderler, 9 Ocak 2017’de Cenevre’de bir araya gelmeyi kararlaştırdılar. Taraflar, 11 Ocak 2017’de kendi haritalarını sunacaklar. 12 Ocak’ta da garantör ülkelerin de katılacakları uluslararası konferans toplanacak. Gerekli görülmesi halinde ilgili diğer taraflar da konferansa davet edilecek.” ifadelerine yer verildi.
                     Ocak ayında yapılacak toplantılardan da herhangi bir sonuç çıkmayacaktır.Emperyalist batı destekli Rum-Yunan,kafalarında tezgahladıkları oyuna devam etmektedir.
                        Üzücü olan,Anastasiadis’in,müzakerelerde çözüm için samimi enerji harcayan KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ve ekibini,kendi kötü niyeti için kullanmasıdır. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı Rum tarafının beklentileri nasıl boşa çıkardığını çok iyi görmüş ve yaşamıştır.Önce New York’ta sonrasında da Mont Pelerin’de Anastasiadis’e güvenilemeyeceği ve sürecin çözümle sonuçlanması için samimi olmadığını,kötü niyetli olduğunu Cumhurbaşkanı Akıncı artık anlamış olmalıdır.Akıncı’nın ”Mont Pelerin’de anlaşmaz isek ve 2016 sonu itibarı ile çözüme varılmazsa KKTC ile yolumuza devam ederiz” dedikten sonra yeni bir sürece onay vermesi maalesef yeni riskleri beraberinde getirecektir.
                       Rum tarafı toprak ve diğer konularda,maksimalist diye nitelendirilen aşırı isteklerinden vaz mı geçmiştir ki yeni bir sürece yeşil ışık yakılmıştır? Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis’in “geçici bir süre garantileri kabul edebiliriz” açıklaması beklentilerimizi tatmin edecek nitelikte midir ki görüşme kapısı aralanmıştır? Yunanistan Cumhurbaşkanı geçtiğimiz hafta yaptığı bir açıklamada Kıbrıs sorununa değinerek “bunun uluslararası ve Avrupai bir sorun olduğunu yineleyerek, AB üye devleti olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğinin, işgal birlikleri ve garantiler olduğu takdirde, tam/bütün olamayacağını”  ortaya koymuşken Cenevre’ye yeniden niye gidiliyor?Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocas ortaya koyduğu “non paper” çerçevesinde “Türkiye’nin garantörlükten vazgeçmesi ve askerini çekmesi” talebinden vaz geçmiş midir ki müzakerelere kaldığı yerden devam edilecektir? Kapalı kapılar ardından belirli dolapların döndüğü başımıza yeni çorap örme girişimlerinin doruğa çıktığı apaçık ortadadır.KKTC’deki mevcut hükümet ve milli güçlerin oynanmakta olan oyuna karşı uyanık olmaları,ses vermeleri,milli dava etrafındaki birliğimizi yıkmaya çalışan  bir avuç vefasız nanköre hadlerini bildirmeleri şart olmuştur.