Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

KAYBOLAN TANRI

 “Kuralların olmadığı bir dünyada, her şey mümkündür.”

Bir yandan Ukrayna’daki savaş, Çin ile patlaması beklenen Üçüncü Dünya Savaşı, hızla yükselen silahlanma, dünya üzerinde patlamaya hazır kriz bölgelerinin çoğalması, diğer yandan artan küresel kuraklık ve kıtlık, ulusal ekonomilerin içinde olduğu umutsuz durum, pandemi ve doğal felaketler insanlığın geleceğini karartıyor. Artık her şeyi olağanüstü dönem standartlarına göre yaşamaya başladık; felaket kapitalizmi, savaş ekonomisi enflasyonu, boşalmış merkez bankaları, iflasın eşiğinde şirketler, açlık sınırında yaşam, hiç bitmeyen işsizlik. Bu büyük girdapta, pek çok ülkenin lideri kendini sanki tarihin en önemli figürü ve tanrının seçtiği kutsal biri zannediyor. Farkında değilsiniz ama Tanrı bizi çoktan bıraktı. İnsanlığın yarattığı Aşk, Şarap, Bereket tanrısı gibi figürlerden sonra bugünkü tek tanrılı dinlere geldik. Tarihte unutulan bir tanrı figürü var; Kaybolan Tanrı. Bu tanrı, insanlara kızdığı zaman ortadan kayboluyordu yani tornistan. Hititlerin Kaybolan Tanrısı (Telepinu), insanlardan rahatsız olduğunda kayboluyor; insanlar bitkin oluyor, ocaktaki ateşler sönüyor, arpa ve buğday yetişmiyor, hayvanlar ve insanlar çiftleşmiyor, otlaklar ve su kaynakları kuruyordu. Kötülüklerin nedeni Tanrının umursamazlığıydı. Sonra insanlar topluca tanrıyı bulmaya çıkıyorlar, ulaklar gönderiyorlardı. Bugün de durum oldukça umutsuz ve benzer. Bu makalede; ABD, Rusya, NATO’nun genişlemesi, Suriye’ye askeri operasyon özelinde Türkiye ile ilgili gelişmeleri değerlendirmeye çalışacağız. Son bölümde bizi terk eden, kaybolan tanrı ile ilgili de sözlerimiz olacak.

NATO’nun genişlemesi ve Türkiye

NATO’ya üye olmakla ABD’nin savunma garantisine girmiş oluyorsunuz. Bu yüzden, ittifak içinde birkaç ülke dışında bırakın yukarıdaki kabiliyetlere kendi milli ordularına dahi yatırım yapmıyor, özellikle eski Varşova ülkelerinin orduları çöp haline gelmiş durumda. Bu nedenle, ABD, uzun zamandır ittifak ülkelerine savunma harcamalarını GDP’lerinin %2’sinin üzerine çıkarmaları için baskı yapıyor. Trump, Avrupalı ittifak ülkelerini ABD’nin otlakçısı olarak görüyordu ve NATO içinde huzursuzluğa yol açmıştı.

NATO üyeliğinin pratikte sonucu ya da ülke savunmanıza katkısı daha çok lider durumdaki ABD tarafından sağlanan ittifak içi savunma imkânları ile ilgilidir;

– Nükleer silahlar,

– Uzaya dayalı kabiliyetler,

– Stratejik istihbarat,

– Alçak, orta ve yüksek hava savunma sistemleri,

– Uzun, orta ve kısa menzilli füzeler,

– Stratejik kuvvet ulaştırma imkânları,

– İsabet güdümlü olmak başta olmak üzere he tür mühimmat,

– Elektronik savaş kabiliyetleri,

– Konvansiyonel savaş desteği (uçak, savaş gemisi, tank vd.).

ABD’nin güçlü yanları özellikle devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı esnasında ortaya çıktı. Dolaylı yoldan Ukrayna’yı desteklediği bu savaşta uzay ve elektronik savaş kabiliyetleri Rus hava üstünlüğünü engelledi ve istihbarat kabiliyetlerini körleştirdi. Sahne arkasından Rus ordusunun önemli zayiat görmesini sağladı ve savaşın sonucu ne olursa olsun Moskova asıl ekonomik alanda büyük hasar görecek.

Türkiye’ye gelince, 70 yıldır NATO üyeliğimiz Rusya karşısında en önemli güvenlik şemsiyesi olmaya devam ediyor. ABD’nin sağladığı yukarıdaki kabiliyetler dışında, TSK’nın modernizasyonu, araç ve silah ihtiyacı, teknoloji edinimi konusunda NATO ile özelde ABD ile yakın ve dostane ilişkilere ihtiyacımız var.

ABD ile ilişkilerimizin bozulması kısa zamanda Ege ve Doğu Akdeniz’de üstünlüğün siyasi ve askeri olarak Yunanistan’a geçmesinin önünü açtı. NATO içinde pek çok kabiliyet konusunda Türkiye’ye yönelik gizli ambargolar başladı. İlişkilerin bozulması daha da bozulması Suriye ve Irak’ta ülke çıkarlarımız açısından işleri daha da kötü bir boyuta taşıyacak.

NATO’da genişlemesine Türkiye’nin tepkisi nelere mal olabilir?

İttifak ve Türkiye arasındaki karşılıksız güvensizlik pek çok merkezde tartışılıyor. Bazı Amerikalılar Türkiye’nin artık güvenilir bir müttefik olmadığını, NATO üyeliği için gerekli kriterleri taşımadığını ancak ittifak dışına çıkarılamayacağı için tıpkı Pakistan gibi dost/düşman (frenemy) kategorisine alınmasını istiyorlar. ABD Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) başkanı olan Richard N. Haass, ABD’ni Türkiye’den nükleer silahlarını çekmesini, askeri üslerine bağımlılığını azaltmasını, istihbarat paylaşımı ve silah satışını sınırlamasını istiyor.

Türkiye, dışarıdan ve kararsız NATO üyesi olarak adlandırılıyor. ABD, Türkiye’yi çoktan müttefik listesinden çıkardı;

– Türkiye yerine Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya’ya kuvvet kaydırarak, Rusya’yı çevrelemeye başladı.

– İzmir’deki NATO Karargâhından sonra İncirlik Üssü’nü de büyük ölçüde boşalttı. İncirlik’in görevlerini Ürdün ve Suudi Arabistan’daki üslere dağıttı.

– Irak ve Suriye’nin kuzeyine yerleşerek kurduğu devletçikler ile Ortadoğu Planı’na devam ediyor.

ABD, Rus S-400 savunma sistemlerinin alınması nedeniyle Türkiye’yi F-35 programından çıkarmıştı. ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) çerçevesinde Türkiye’ye silah satışı fiilen durduruldu. Türkiye’nin elindeki F-16 filosunun modernizasyonu ve yenilerinin alımını öngören paket de Kongre engeline takıldı. Türkiye F-35 programına dönme şansını yitirse de F-16’larla ilgili düğümün çözüleceğine dair umudunu canlı tutuyor.

Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç konusunda ki vetosu devam ettiği takdirde, NATO’nun yapabilecekleri;

(1) Türkiye’yi bazı NATO faaliyetleri ve projelerinden dışlamak, davet etmemek,

(2) Gizli ambargonun devamı, Türkiye’yi izole edici diğer eylemler (toplantılara çağırmamak vb.),

(3) NATO içinde yeni oluşumlar teşkil ederek, Türkiye’yi dışarıda bakmak,

(4) De facto olarak, NATO içinde başka bir pakt kurmak,

(5) Türkiye’ye rağmen “Pending” statüsü ile uygulamalara devam etmek,

(6) NATO’daki oylama sisteminin ve üyelik statüsünün değişmesini gündeme getirmek.

Peki, çözüm ne olabilir? Konuşulan Türkiye’ye F-16’ların verilmesi için ABD Kongresi’nin onay vermesi. Aksi takdirde, ceza olarak Türkiye’nin bazı NATO planlama ve tatbikatlarına katılımın engellenmesi gündemde olabilir. NATO için tehlikeli görülen bu iki ülkenin üyeliği değil, ittifak dayanışmasının erozyonu, Türkiye’nin uzun vadede ittifakı zayıflatması olarak öngörülüyor.

Türkiye’nin Suriye’ye Olası Operasyonu

Esat yönetimi, Türkiye’nin harekâtını kendi toprak bütünlüğü ve egemenliğine karşı olarak değerlendiriyor. Esat, harekete geçti, tank ve asker yığıyor.

Emareler, Ankara’nın Münbiç ile Afrin’in güneyindeki Tel Rıfat ve İdlib arasındaki bir bölgeyi askeri hedef alacağını gösteriyor. Tel Rıfat ve Münbiç için hazırlıkların tamamlandığına dikkat çekilirken operasyonun her an başlayabileceği söyleniyor.

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş dolayısıyla Rus güçleri Tel Rıfat’tan ayrıldı. Türk ordusu ve Suriye Milli Ordusu şu an hazırlıklarını tamamladı ve her an operasyona başlanabilir. Ruslar, Halep yakınlarındaki üslerini de İranlılara terk ettiler.

Ankara’nın stratejisi, Rusya ile kafa kafaya gelmeden İdlib’deki statükoyu korumayı ve savaşı Kürtlerin bulunduğu bölgelere yönlendirmek.

Ankara, Türkiye’nin kontrolündeki yerlerin asla Suriye devletine bırakılmayacakmış gibi davranıyor. Çatışmaların kesilmediği, çözümün bulunmadığı, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla tutulan bölgelere yarın ne olacağına dair belirsizlik devam ediyor. Ankara; Cerablus, Azez, El Bab, Afrin, Tel Abyad, Rasulayn ve İdlib’in asla Suriye devletinin kontrolüne geçmeyecekmiş gibi hareket ediyor.

Peki, Türkiye’nin Suriye ile ilgili gerçek niyeti ne? Türkiye’nin hedefinin PKK ile mücadelenin ötesine geçtiği, bölgede kalıcı olmak istediğine dair emareler gösteriliyor. Türkiye, İdlib’ten Barış Pınarı bölgesine kontrol ettiği bölgelerde sivil yönetim yapıları oluşturdu ve buralarda demografi çalışmaları yani nüfus kontrolü yapılıyor.

Ankara, Kürtlerin öncülüğündeki özerk yapıya son verecek bir ortaklıkla yeni sayfa açmayı umarken; Şam, Türk askeri varlığının bitirilmesi ve silahlı gruplara desteğin kesilmesini istiyor. Yani ne Ankara radikal bir değişime hazır ne de Şam 2023 seçimi öncesi iktidarı ödüllendirecek bir yola girmeye istekli. Dönüş, çatışmaların bitmesi, güvenliğin temini ve geçim kaynaklarının sağlanmasına bağlı.

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;

https://www.academia.edu/80760263/Kaybolan_Tanrı