Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Bu makalede aslında bir istihbarat analizcisi ile sohbet ediyoruz. Ama göreceli olarak devlet adamlarına, politika yapıcılara ve nihayet dünyada işlerin nasıl döndüğünü anlamak isteyen sizlere de önemli şeyler anlatacağız. Devlet adamı normal olarak durumu kontrol edemez, durum onu kontrol eder. Ama kontrolü sağlama derecesi ile ilgili bazı fikirlerimiz var. Devlet adamları, karşılaştıkları gerçekler ve kurumların getirdikleri sınırlar içinde hareket ederler. Dış politika siyasetçinin istediği şekilde değil, gerçekte ne olduğu ile şekillenir. Gücünüz ne olursa olsun beklenmeyen ve istenmeyen şeyler olur, sonuçtan emin olamazsınız. Yaşanan büyük başarısızlıkların nedeni, güç kullanımını bilmemektir. Bununla beraber, devlet adamı hata yapmadığını, her şeyi bildiğini sanır. Lazım olanları zaten istihbaratçıların ona söylediğini düşünür. Hâlbuki istihbarat, hikâyeler yaratmak veya revize etmek üzerinedir.

İstihbarat Analizcisi

İstihbaratçı, kariyer peşindedir. Örneğin 1970 ve 80’lerde Sovyetler için yaratılan hikâye hep yayılmacı niyetleri üzerine idi. Kimse dağılmakta olduklarını anlayamamıştı. Bu, Sovyetler Afganistan’ı işgal etmeden ve Yıldız Savaşları projesinden önce de böyleydi. Yapılan iş; Sovyet tank, gemi ve uçaklarını saymak, buradan bir hikâye düzmekti. Gerçeği ilk gören istihbaratçılar değil, İngiliz köşe yazarı olan Bernard Levin oldu[1]. Eylül 1977’de Sovyetler Birliği’nde değişimin aşağıdan değil, yukarıdan geleceğini yazdı. CIA ise Sovyet ekonomisinin yavaşlamasını takibe odaklanmıştı. Yapılan değerlendirmeler, Sovyet savunma harcamalarının azalacağını söylemekten öte anlamlı bir sonuç üretmedi. Peki, istihbaratçının sorunu neydi? Sovyetler Birliği’nin çöküşü bir bulmaca değil ‘sır’dı. Kimse bir cevap bulamadı.  

İstihbarat analizinin yapılmasında dört çeşit bilgi söz konusudur; açık, gizli, sahte ve henüz sır olan bilgiler. Analiz; açık bilgilerin toplanması, gizli bilgilerin ortaya çıkarılması ve sahte veya yanlış bilgilerin tanımlanması ve ayıklanması ile istihbarat kullanıcılarına istenen bilginin sağlandığı, diğer yandan hala cevaplanması gereken veya çözülememiş bilgilerin tespit edilerek resmi yetkililerin uyarıldığı bir süreçtir. İstihbarat analizcisinin işi hava tahmincisine benzemez. Analizcinin işi sübjektiftir ve muhtemel bir öngörüde bulunacaktır. İstihbarat, bilim gibi hipotezlerle çalışır ve doğasında yanılma payı çoktur. Genellikle belirsizlik, şüphe, tartışma ve yarım cevaplar ile yürütülen bir sürecin sonunda eksik bilgiler ve sıcak tartışmalar ile şekillenir[2]. Örneğin bir istihbarat analizcisi belirli bir durumun neden A ülkesinde meydana geldiğini açıklamaya çalışırken, bununla ilgili veri yoksa raporun başına şunu yazar;

“Niçin olduğunu bilmiyoruz”.

Yöneticisine gider ve o da bu cümleyi sildirir çünkü analizci asla bir şeyi bilmediğini itiraf etmemelidir.

Ancak, akıllı karar vericiler istihbaratçının neyi bilip bilmediğini bilir. Bu konuda Colin Powell’ın meşhur sözü hatırlayalım; “Bana ne bildiğini söyle, ne bilmediğini söyle, ne düşündüğünü söyle[3].”

Eksik olan parçaları tamamlayacak öngörüyü çok disiplinli düşünen akademik bir bakış açısı sağlayabilir. Uzun süre CIA’da analitik metotlar üzerinde çalışmış Jack Davis şöyle demektedir; “Eğer yönetici hangi bilim adamının bileceğini bilse idi, karar verici için çok önemli olan o ilk cümle silinmezdi.”

Şu tavsiye edilebilirdi; “Bizim düşüncemize göre” ile başlayacak şekilde görüşünü yaz. Ama bu görüşün ne bilimsel değeri ne de inanacağınız bir kanıtı vardır. Eğer sınırlı bilgiler ile birkaç alternatif görüş varsa en iyi tahmini yazmanız istenebilir.  

İstihbarat analizcisi artık bulmaca çözmüyor, sırlarla uğraşıyor hatta işleri karmaşıklıklar içinde kehanette bulunmaya kayıyor. Şimdi, daha detaylı anlatabiliriz.

Belirsizlik ve Komplolar

Çağdaş güvenlik sorunlarının üç temel özelliği; yayılganlık, karmaşıklık ve belirsizlik (çeşitli olasılıklara açık olma) olarak kabul edilmektedir[4]. Yayılganlık, karmaşıklık ve belirsizlik; güvenlik ortamında derin değişimler kadar küresel güvenliğe bilimsel yaklaşımlarda da düşünce devrimi öngörmektedir. Kötü yayılganlığı iyi olana çevirmek için alınması gereken tedbirler alınmalıdır. Belirsizlik, mevcut durumu ve geleceği anlamlandırmak konusundaki karmaşıklığı ifade eder; tamamen yok edilemez, sadece ortam hakkında değerlendirme yapılabilir ve sonra belki yönetilebilir. Belirsizlik ve güvenlik çelişkisi uluslararası ilişkilerin merkezinde yer alan iki temel olgudur. Belirsizlik, politika yapıcıların güvenliğimize zarar verecek olan aktör ve trendlerin gelecekteki davranışları ve niyetleri hakkında emin olamamaları durumudur.

Adsız

Şekil 1: Belirsizliğin Dört Seviyesi

Kaynak: Estelle Metayer, 50 Competitive Intelligence Analysis Techniques, (7 October 2013). McKinsey http://66.147.244.90/~stratey0/portfolio-view/framework-of-the-week-40-four-levels-of-uncertainty/

Analizci temel olarak iki tür analiz peşindedir; stratejik ikaz ve niyet analizi. Stratejik ikaz da analizci ve politikacı birbirine çok uzaktır, yapılan ikazlar genellikle önlem alınmadığı için başarısız olur. İkaz, aşk gibidir yani karşılıklı anlamaya ve güvene ihtiyaç vardır. İkaz edenler, ikaz edilenin zor ikna olacağını ve ima ile ikaz edilmeyeceğini bilir ve ikazı güçlü bir şekilde verir. İkaz edilen ise ikaz edenin abartma eğiliminde olduğunu düşünür ve gerçekçiliğini sorgular. İkazların sahte alarm olduğu ortaya çıkınca ikaz edenin itibarı azalır. İkaz haklı çıkarsa da “düşündüğün kadar kötü değildi” denir. Bu mutsuz psikolojik ilişki sürer gider.

Niyet analizinde rakibin muhtemel hareket tarzını belirlemek için zaman çok azdır ve ortak sonuca gitmek için yeni bilgi yoktur. Üstelik çok yakın ilişki kurmak zorunda kalmanın tehlikeleri ortaya çıkar. Analizci ve politika yapıcı arasındaki entelektüel rekabet üç tür kavram üzerine yoğunlaşır[5];

– Bilinebilir ve bilinenler (gerçekler),

– Bilinebilir ve bilinmeyenler (gizli, sırlar),

– Bilinemeyenler (gizem, kehanet).

Bunlardan son ikisi entelektüel yapıya bağlı olarak geliştirilen değerlendirmeye tabidir. Bu yüzden genellikle istihbaratın pratik yönü ile bilimsel (akademik) yönü arasındaki açığın başarısızlığa yol açtığı bilinmez.

Geleceğin okunamadığı, çeşitli senaryolar bile yazılmasının zor olduğu durumlarda komplo teorileri yani istihbaratçının büyük hikayeler uydurduğu durumlar devreye girer. Komplo teorisi, gelecekte bir faaliyete ilişkin tasarım hakkındadır. Algılanan gerçeği istenen şekilde değiştirmek için yapılan gizli bir çalışmadır. Bazı büyük komplo teorileri yıllar hatta yüzyıllar sürebilir. Çok az kişi bunların içeriğini ve beklenen sonuçları anlayabilir. Bunların başında dünyayı yönetme iddiası ile haklarında hikâyeler yazılan İllüminati, Masonluk ve 1903 yılında ilk defa Rusya’da yayınlandığı iddia edilen Siyonist Protokolü sayılabilir. Bunların bir kısmı doğru ya da gerçek olabilir. Amaç, kamuoyunun anlamakta zorluk çektiği konuları kendi hikâyesi ile açıklayarak algı yaratmaktır.

Dedikodular gibi komplo teorileri de fondaki gürültüler gibi görülse de bu teoriler dünyadaki pek çok gelişmenin ve problemin nedenleri için algı yaratmaktadır. Çünkü bilgiyi kontrol edenler yani devletler açıklama ve eylemleri ile de asıl kaynağı oluşturmaktadır. Komplo ile ortaya atılan ne kadar büyükse o kadar inandırıcı olur. Bunun komplo yani yalan olamayacak kadar büyük bir iddia olduğunu düşünürsünüz. Komplo teorileri ile mücadele etmenin yolu; olaylara, teyit edilmiş bilgi seviyelerine göre düzenlenmiş bağımsız ve doğrulanabilir bilgi bankaları oluşturmaktır. Eski CIA ajanı Philip Giraldi’nin Suriye’deki gelişmeler ile ilgili sözlerini dinleyelim; “İşin içinde bir istihbarat örgütü varsa, misyonu gerçeğin bir versiyonunu yaratmaktır. Bu, yaratılanın gerçek olduğu anlamına gelmez. Ben de bunu yaptım. O yüzden biliyorum[6].” Komplo teorileri ile algı yönetimi devam ediyor, nasıl olsa sıradan insanlar bir şey anlamıyor, anlayanlar ise “komplo teorisyeni” yaftası alıyor.

Bulmacalar,  Sırlar ve Karmaşıklıklar

Geleneksel istihbarat modelinin diğer bir özelliği gizli bilgiler ve sırlar arasındaki farktı. Gizli bilgiler, gerçekti ve bir yerlerde saklı idi. Ancak, yeterince zeki istihbaratçılar onlara nüfuz edebilirdi. Sırlar ise öngörü idi yani henüz olmamış şeylerdi. Örneğin bir ülkenin nükleer silah geliştirme ya da başka bir ülkeye saldırma ihtimali gibi. Sırlar için de analizci değerlendirmeler yapmalı ama bu tahminden kehanete geçmek demekti. Burada devreye yeni bir kategori giriyordu; karmaşıklıklar. Karmaşıklıklar ise sırlardan da ötedir[7]. Bulmacalar ve sırların ikisi de aldatmanın bir çeşididir ama farklıdırlar. Bulmacaların bir cevabı vardır ve cevabı bir kez bulunca bulmacayı çözersiniz. Bulmaca gizli olanı saklar ve siz onu bulursunuz. Sırlar ise sizin hünerinize bağlıdır. Önünüzde bütün bilgiler vardır ve işiniz ne olduğunu anlamaktır[8].

Soğuk Savaş döneminde bilgilerin az olduğu bir dünya vardı ve istihbaratçının işi gizlileri bulmaktı. Bugün teknolojilerin getirdiği bilgi çokluğu sadece gizli olanı bulmayı değil, bütün kaynakları kullanarak dünyayı çok iyi anlamayı gerektiriyor[9]. Usame Bin Ladin’in yerinin bulunması bir bulmaca idi. Anahtar ona yakın birinin izi bulunarak ortaya çıktı ve gerisi tamamlandı. Ancak, Suriye ve Irak’ta ne olacağı bir sırdır. Gerçek ve basit bir cevabı yoktur. Sırlar söz konusu olduğunda işiniz, belirsizliğe hükümler ve değerlendirmeler ile açıklama getirmektedir. Zor olan yanı bilginin çok az değil aksine çok fazla olmasıdır. Bulmaca çözerken işler kötü giderse, hatalı kısmı bulursunuz. Bu bilgiyi veren kişi bellidir. Sırlarda ise pek çok kişi vardır. Bazen bilgi yetersizdir, bazen anlam ifade etmez, bazen de sorular cevap bulamaz. Bulmacalar, tatmin edici bir cevaba ulaşır ama sırlar değil.

Tablo 1: İstihbaratta Bulmacalar, Sırlar ve Karmaşıklıklar

Konu çeşidi Tanımlama İstihbarat Ürünü
Bulmaca Cevap var ama bilinmiyor Çözüm
Sır Olası cevaplar, bilinmiyor, temel değişkenler (nasıl birleşeceği sezgiye bağlı) tanımlanabilir En iyi öngörü, senaryolar ve değerlendirmeler kullanılabilir
Karmaşıklık Değişen ortama pek çok aktör karşılık vermekte, belirlenmiş bir eğilim içinde tekrar eden davranış yok Algı-yönetimi, istihbarat ve politika arasında yoğun etkileşim

Kaynak. Gregory F. Treverton, Approaching Threat Convergence from an Intelligence Perspective’, in Magnus Ranstrop and Magnus Normark (Eds.), (London, 2009).

Sırlar, sayısız faktöre bağlı olasılıklardır. Bulmacalar ise çok farklı bir istihbarat problemidir. Bir cevap vardır ama biz onu bilmiyoruzdur. Bulmacalar da sırlardan pek çok kez kolay değildir. Usame Bin Ladin’in nerede olduğu bulmacası on yıl sürdü. Üstelik istihbarat bulmacaları kareli bulmacalar gibi doğru cevabı bulduğumuzdan emin olduğumuz bir form değildir. Nitekim Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına sahip olduğu ile ilgili bulmaca doğru cevabı vermedi. Ancak, bulunan cevap, istihbaratın istediği bazı kanıtları sağlamaktadır. Sırlar ise cevabı kesin olmayan sorulardır. Uzmanlığa dayalı sübjektif hükümler gerektirir. Büyük miktarda nispeten küçük aktör durumsal faktörlerin kaydığı ortamda karşılık vermektedir. Bu karşılık daha önce belirlenmiş eğilimler içinde tekrarlanmamakta, klasik yöntemlere bir analiz yapmak, tahminde bulunmak zorlaşmaktadır. Birçok ulusaşan hedef, sizin hassasiyetlerinizi bularak küçük gruplar halinde sürekli yeniden şekillenmekte, yeniden adapte olmakta ve yeni yöntemlerle karşılık vermektedir.

Sonuç

İstihbaratçı bir dünya liderinin sevgilisine ne söylediğini öğrenmek isterse bunu çabuk başarır ama çok önemli bir konuda anlama seviyesinde bilgi gerektiği zaman oldukça zorlanır. İstihbaratçı, geleceği söylemez ama politika planlayıcılara geleceği düşünmek konusunda yardım eder. İstihbarat analizcilerinin işi hep elde edilen bilgi, haber, data, olgu vb. verileri toplayıp, sınıflandırıp, işleyip, analiz edip, anlamlı sonuçlara ulaşmak oldu. Unutulan bir şey vardı. O da analizcinin bu anlamlı sonuçlara ulaşması için “anlama” kabiliyetinin genişlemiş olması idi. Tıpkı ancak tecrübeli bir doktorun başkalarının göremediği bir hastalığı teşhis etmesi gibi iyi analizcide yüz binlerce veri arasından işine yarayacak doğru olan parçaları bir araya getirmek kadar, bunları anlamlandıracak bir kavrama kabiliyetine de sahip olmalıdır. Tecrübesiz analizci resme baktığı zaman sadece bir manzara görür ama anlama kabiliyeti yüksek olan analizci resimde saklı olan kediyi fark eder. Amerikalılar bu tür uzmanları genellikle akademik dünyadan yani çok disiplinli çalışan kişilerden buldular.

[1] Gregory F. Treverton, What Should We Expect of Intelligence? RAND Corporation, (2010).

[2] Loch K. Johnson, Analysis for a New Age, Intelligence and National Security 11, No.4 (October 1996), 661.

[3] Chuck Hagel, Chuck Hagel Weighs in on Iran, U.S. Intelligence, npr.org, (December 13, 2007).

[4] Michael Dilton, Global Security in the 21 st Century, Chatham House, (October 2005), 2.

[5] Jack Davis, Tensions in Analyst-Policymaker Relations: Opinions, Facts, and Evidence, Kent Center Occasional Papers, Volume 2, Number 2, (January 2003).

[6] Tolga Tanış, Potus & Beyefendi, Doğan Kitap, (İstanbul, 2015), 230.

[7] Dave Snowden, Complex Acts of Knowing: Paradox and Descriptive Self-Awareness, Journal of Knowledge Management, (2002: 6), 100-111.

[8] Matthew Stibbe, The Difference Between Secrets and Mysteries, deceptology.com, (7 February 2011).

[9] Gregory Treverton, Reshaping National Intelligence for an Age of Information, RAND Corporation, (California, 2003), 13.