Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Toros Dağları silsilesinin en güneyindeki bölümünü oluşturan Amanoslar, kuzeyde Kahramanmaraş’tan başlayıp güneye doğru uzanarak, Asi Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü Samandağ Deltası’nda sona erer. En yüksek noktası Mığır Tepe (2262 m.) olan Amanos Dağları’nın büyük bir kısmı Hatay ili sınırlarındadır. Amik Ovası ile Akdeniz’i birbirinden ayırır.

Amik Ovası’ndan söz açılmışken hakkında biraz daha bilgi sahibi olmak bölgeyi daha iyi analiz edebilmek açısından önemlidir.

Tamamı Hatay ili sınırlarında bulunan Amik Ovası ülkemizin en verimli topraklarındandır. Asi Nehri, Karasu ve Afrin Çayı ile beslenen Amik Ovası’nda bulunan Amik Gölü ise DSİ tarafından 1968 yılında başlayıp 1974 yılında tamamlanmış çalışmalarla kurutulmuş, bunun sonucunda elde edilen zirai verimi yüksek topraklar çiftçilere dağıtılarak tarıma açılmıştır. Batısında Akdeniz’den ayıran Amanos Dağları, doğusunda ise “Zeytin Dalı” uzattığımız Afrin bölgesi bulunmaktadır.

Amik Ovası ile ilgili asıl ilginç olan ise, İslam eskatolojisinde [teoloji (dinbilim) ve felsefenin tarihin son olaylarıyla veya insanlığın nihai kaderi ile ilgilenen kısmıdır.] Melhame-i Kübra olarak bilinen ya da Hristiyan inanışına göre Armageddon olarak adlandırılan, kimilerine göre de bir anlamda III. Dünya Savaşı olarak isimlendirilen savaşın Amik Ovası’nda yapılacağına inanılmasıdır.

Bu konunun detaylarını teologlara bırakarak Atatürk’ün mirası ve emaneti Hatay’a göz dikenlere karşı verilen günümüz mücadelesinde bölgenin önemine biraz daha değinelim…

Afrin

1 yıl öncesinden dikkat çektiğimiz Afrin, örgütün lojistik ve insan kaynağının önemli ölçüde sağlandığı, yoğun eğitim ve örgütlenme faaliyeti yürütülen bir bölge olarak kendisini gösteriyor.

Suriye’de rejim karşıtı halk hareketlerinin başladığı 2011 yılı ve ardından gelen iç savaş döneminde, terör örgütü PYD/PKK’nın en fazla yuvalandığı sahalardan olan Afrin, Türkiye’nin sınır illerini, Fırat Kalkanı ve İdlib bölgelerini de tehdit ederken, örgütün gelecekte Akdeniz’e çıkış için sıçrama noktası olma potansiyeli taşıyor. Afrin, PYD/PKK için günün birinde Akdeniz’e çıkış umudunu koruduğu bir uç nokta durumunda. Aynı zamanda ana hedef Hatay’ın bir adım ötesinde.

ABD’nin yoğun askeri desteğiyle Fırat’ın doğusunda hızla büyüyen örgüt hâlihazırda, Suriye-Türkiye sınırının da yüzde 65’ini işgalinde tutuyor.

Silah Deposu

Güvenlik kaynakları, Afrin’den Amanoslar’a sızdırılanlar arasında tanksavar, roketatar, Doçka tipi ağır makineli tüfek ve Kaleşnikof ve Amerikan yapımı M16 piyade tüfekleri gibi silahlar ile uçaksavar mühimmatlarının yer aldığını ifade etmektedir. (ABD, Nisan 2016’dan bu yana PYD/PKK’ya sağladığı silah ve araçlar arasında çok namlulu roket atarlar ve füze rampaları, 80 ve 120 mm havanlar, MK19 bomba atar, M4 Cabrine ve M16 piyade tüfekleri, ABD yapımı BGM-71 TOW-Anti tank füzeleri, Humwee tipi askeri araçlar, Cougar tipi zırhlı personel taşıyıcılar, insansız hava gözlem araçları ile Türkiye’nin çeşitli kereler talep etmesine rağmen satmaya yanaşmadığı FGM-148 Javelin Anti-tank füzeleri bulunduğu iddia ediliyor.)

Nasıl Şırnak ve Hakkari bölgesindeki terörü, Irak’taki PKK’nın terör yığınağı Kandil besliyorsa, benzer bir şekilde Amanoslar ve Amanoslar üzerinden Akdeniz’e etki etmek isteyen PKK’nın kullanmış olduğu alanların başında Afrin ve Suriye’deki terör alanları geliyor.

Afrin’in 15 km. kadar kuzeyinde yer alan Meydanke Kasabası ise bu bölgede çift taraflı sevkiyatın ana toplanma noktasıdır. Güvenlik güçlerinin son dönemde sınır bölgesinde sıkılaştırdığı yol kontrollerini aşmak için özel güzergâhlar kullanan PKK’lı teröristler, ulaşımı ana hatlardan çok tali köy yollarını kullanarak sağlıyor.

Amanoslar Neden Önemli?

AFRİN, PKK’nın Hatay Amanos dağlarından başlayıp, Osmaniye üzerinden Pazarcık’a uzanan, Ekinözü-Nurhak hattından Sivas-Tokat ve Karadeniz’e açılan bir yayı besleyen ana üs bölgesi durumundadır. Bu hat 1993 yılında PKK’nın Karadeniz’e açılım stratejisinin ana güzergâhlarından biriydi. Bir dönem (2012-2015) bu bölgeyi boşaltan örgüt, yaklaşık 3 yıl önce Amanoslar’da yeniden yuvalanmaya başladı. Zira Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Güneydoğu sınırında artan operasyonları ve artan tedbirler nedeniyle, Türkiye-Suriye bağlantısı büyük oranda çıkmaza giren terör örgütü PKK, Türkiye’ye giriş kapısı olan Amanoslara tekrar yerleşmiştir ve oluşturduğu bu terör hattını ABD’nin Fırat’ın doğusundaki yardımı ile Afrin bölgesinden desteklemektedir.

AMANOSLAR aynı zamanda örgütün “Akdeniz Açılımı” kapsamında da giriş kapısıdır. Adana, Kahramanmaraş, Hatay ve Osmaniye kırsalında, Amanos örgütlenmesini tamamlayan örgüt “Akdeniz Açılımı” adı verilen faaliyetleri kapsamında Ege ve Akdeniz bölgesinde oluşturacağı silahlı gücüyle, Batı bölgelerini Amanoslar’a kadar uzatmayı hedeflemektedir.  Geçtiğimiz dönemde bu amaç çerçevesinde Muğla bölgesinde eylem arayışına girdiklerini biliyoruz. Bu bölgeye sevkiyatın daha önceki gibi Toroslar üzerinden veya karayoluyla değil de denizyoluyla Lazkiye’den yapıldığını da öğrendik. Terör Örgütünün henüz Akdeniz’e açılamadığı halde Lazkiye üzerinden denizyoluyla terör ihraç ettiğini göz önüne alırsak, ana hedef olarak gördüğü Hatay’ı ele geçirme emelini gerçekleştirmesi durumunda Akdeniz ve Ege bölgelerimiz ve hatta Kıbrıs’ta terörün boyutunun artacağını söylemek hiç de yanlış olmaz.

Son 3 yılda terör örgütü YPG/PYD/PKK kontrolündeki Suriye’nin Afrin bölgesinden patlayıcı ve silah eğitimi alarak Amanoslar’a gelen terörist sayısının giderek arttığını biliyoruz. Ancak Afrin’de 8-10 bin arasında terörist barındığı bilgisini dikkate aldığımızda Hatay, Gaziantep, Osmaniye, Kilis ve hatta Adana başta olmak üzere bu bölgeden kuzeye Karadeniz’e uzanan yay ile Akdeniz boyunca Ege’ye kadar uzanan hattın ciddi anlamda tehdit altında olduğunu söylemek de yanlış olmaz.

Kaldı ki, Amanoslar’daki PKK varlığı Kürt kökenli yurttaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı Adana, Mersin, Osmaniye, Gaziantep gibi illerimizde toplumsal kışkırtmalar açısından da bir baskı unsurudur.

Hatay (Antakya)

Fransa’nın Suriye’ye bağımsızlık tanıması için yapılan çalışmalar üzerine M. Kemal ATATÜRK’ün hastalığına rağmen müdahalesi ile bağımsız Hatay Devleti kurulmuş, Hatay Devlet Meclisi 23 Haziran 1939 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’ne iltihak kararı almıştır. 29 Haziran 1939’da “Hatay” adıyla bir vilâyet olarak Türkiye’ye katılmıştır.

Antakya, tarihi boyunca kıtalar ve bölgeler arası ticarette önemli rol oynamış, yolcu ve hacı kervanları için bir konaklama yeri ve çeşitli bölgelerden gelen insanlar için bir kültür alışverişi merkezi olmuştur. İskenderun ise tarihi boyunca Mezopotamya’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun ithal ve ihraç limanı olarak öne çıkmaktadır.

Ayrıca tarihi misyonunu devam ettiren Hatay’da İslam, Hıristiyanlık ve Musevi inançları iç içe yaşamakta, cami, kilise ve havra yan yana varlıklarını ve fonksiyonlarını sürdürmektedir. Toplumun sahip olduğu ortak kültür nedeniyle inanç farklılıkları Hatay’da hiçbir zaman problem olmamış, bu farklılıklar kültürel yapının bir zenginliği olarak kabul edilmiştir.

Kısaca, kültürlerin ve inançların barış içinde yaşadığı, verimli toprakların beşiği, tabiat harikası Amanos’ları ile Akdeniz’in incisi, Anadolu’nun güney kapısıdır HATAY.

Sadece PKK değil, göz dikeni çoktur Hatay’ın…

Hatay’ın Kalesi

Amanoslar örgüt için Akdeniz, Ege ve Karadeniz’e açılımın kapısı olduğu kadar, oluşturulmaya çalışılan Kürt Koridorunun önündeki tek engel olan Hatay’ın da “kalesi”dir.

“Amanoslar’ı tutan Hatay’ı kontrol eder.”

İşte bu nedenledir ki, Terör Örgütü Amanoslar’da tekrar yapılanmasına hız vermiştir. Fırat’ın doğusunda ABD yardımı ile elde ettiği silahları bu alana kaydırmaya çalıştığı, bir kısmını aktardığı bilgisi de istihbarat birimleri tarafından teyit edilmiştir.

Örgütün bir sonraki aşamada Hatay bölgesini ana hedef aldığını gösteren bir diğer bilgi ise Amanoslar’da güvenlik güçlerimizce ortaya çıkarılan kenevir tarlalarıdır. Sık ormanlık ve sarp yapısı nedeniyle Amanoslar’da barınan örgütün, özellikle dağ köylerindeki bazı kişileri parayla kandırarak Hint keneviri ektirdiği, kolay para kazanmak amacıyla kendisine söylenenleri yerine getiren köylülerden bazılarının da, örgüt üyelerine başta gıda olmak üzere diğer yaşam malzemeleri de temin ettiği biliniyor artık.

Ama Hatay’a yönelik büyüyen tehdit sadece dışarıdan değildir.

Sadece Amanoslar’daki kenevir ekiminden elde edilen kolay para da değildir toplumun yapısını bozan. Hatay’ın demografik yapısının gizli ve planlı bir şekilde değiştirilmesine yönelik faaliyetlerin de tehdidin boyutlarını artırdığını atlamayalım.

Nitekim örgütün stratejisi doğrultusunda nüfus kaydırması, kendi adamlarını bu bölgelere yerleştirmesi, üye ve sempatizanlarını sistematik olarak Hatay’daki üniversitelere yerleştirmesi ve Suriye iç savaşı ile birlikte artan kontrolsüz göçler nedeniyle terör örgütü sempatizanlarının Hatay’daki varlığının arttığı bir gerçektir. Zira terör örgütü destekçisi siyasi partinin oyları diğer bölgelerde gerilemesine rağmen son yıllardaki genel seçimlerde Hatay’da ve bazı ilçelerinde ciddi anlamda artmıştır. Demografik yapının örgüt lehine değişmesi, oyların yükseldiği ilçelerdeki uyuşturucu trafiğinin arttığına ilişkin emniyet raporları ve Amanoslar’da tespit edilen kenevir tarlaları da dikkate alındığında tehlikenin sınırın hemen ötesinde Afrin’de büyüdüğü kadar içeride de büyüdüğünü görmemiz ve tedbir almamız gerekiyor.

Oysa…

Atatürk’ün mirası Hatay’a göz dikenlerin çoktan Akdeniz’e dökülmesi gerekiyordu.

Geç kalınan her gün ise emanete hıyanettir.