Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

TÜRKİYE VE BRICS+: DIŞ BASINDAN ÖĞRENİLEN BAŞVURU

Bloomberg’in Eylül başındaki haberinde Türkiye’nin, BRICS grubuna katılmak için resmen başvuruda bulunduğu haberi Türk kamuoyuna tam anlamıyla “sürpriz” olmuştu. Bu haberin arkasından da Rusya’dan dikkat çeken bir açıklama geldi. Açıklamada Kremlin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 22-24 Ekim’de Rusya Tataristan Cumhuriyeti’nin Kazan kentinde düzenlenecek BRICS zirvesine katılacağını duyurdu. Dönem başkanı Rusya’nın ev sahipliğinde düzenlenecek 16. zirveye ilişkin Rus basınına açıklamalarda bulunan Rusya Devlet Başkan Yardımcısı Yuriy UŞAKOV, “Teklif Türk tarafına iletildi ve Erdoğan kabul etti” dedi.[1]

ABD merkezli Bloomberg’in iddiasına göre Türkiye, birkaç ay önce BRICS’e üyelik başvurusu yaptı. Bu iddia, kısa süre içinde Rus medyasında da yer buldu ve BRICS’in X platformundaki resmi hesabında, Türkiye’nin örgüte resmi başvuru yaptığına dair bir paylaşım yapıldı. Kremlin Sözcüsü Dimitri PESKOV, Türkiye’nin BRICS’e katılma niyetine ilişkin soruları yanıtlarken, “’Evet, gerçekten de Türkiye BRICS’e katılmaya ilgi gösteriyor, bunu uzun zamandır duyurdular” ifadeleri ile yanıt verdi.[2]

Yapılan başvurunun hazırlıklarına gelince; bu çerçevede Türk Dışişleri Bakanı Hakan FİDAN’ın 3-5 Haziran tarihlerinde Çin’i, bir hafta sonra 10-11 Haziran’da Moskova’da düzenlenen BRICS+ toplantısına katılmak üzere ise Rusya’yı ziyaret ettiğini anımsamak gerekir. Her iki ziyarette de,  Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusunda bulunacağının iki ülke (Türkiye-Çin ve Türkiye-Rusya) siyasî yetkilileri tarafından görüşülmediği düşünülemez. Dolayısıyla, üyelik başvurusunun zemininin bu ziyaretler vasıtasıyla hazırlanmış olduğu varsayılabilir.

Konuyla ilişkili olarak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey LAVROV, Türkiye’nin BRICS’e tam üyelik başvurusunun “ciddi niyetlere” dayandığını belirterek, “NATO üyesi olması sorun değil” dedi. Rus RBC televizyonuna verdiği röportajda Lavrov, “Bir ülkenin yönetimi belirli bir adım attığını söylediğinde, bunun ciddi niyetlere dayandığını varsayıyorum” ifadesini kullandı. Lavrov ayrıca, “Türkiye’nin neredeyse 70 yıldır sahip olduğu NATO üyeliği ve AB adaylık statüsüne gelince, belirli örgütlere üye ülkelerin BRICS’le ilişkisi olamayacağına dair bir kural yok” diye ekledi.[3]

  • Yabancılardan Al Haberi

Türk halkı, Türkiye’nin BRICS’e yaptığı başvuru gibi dış politikada ülkenin geleceğini tümden değiştirme potansiyeline sahip gelişmeleri, son zamanlarda yabancı medya kuruluşlarından öğrenmeye başladı. Yani, daha önce Türk ekonomisinde atılacak pek çok kritik adım ve gelişmeleri Reuters’ten, “adını açıklamayan bir Türk kaynaktan” duyan Türk kamuoyu, son olarak Türkiye’nin BRICS grubuna üyelik başvurusu yaptığını Bloomberg’den öğrenmiş oldu.

Ankara konu ile ilgili resmi açıklama yapmadı ve yazımızı hazırladığımızda baktığımız Türk Dışişleri Bakanlığı resmi sitesinde Bakan veya kurumsal bir açıklama görmedik. Bu konuda ancak, yukarıda değindiğimiz Rusya Devlet Başkan Yardımcısı Uşakov’un, Kremlin sözcüsü Peskov ve Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un, söz konusu başvuruyu doğrulayan açıklaması ile yetinmek durumunda kalındı.  Kısacası, Türkiye’nin dış politika yönelimini değiştirebilecek bir hamle hakkında Türk kamuoyu, Moskova’nın açıklamaları ve bunu bizlere aktaran Türk ve yabancı medya yoluyla bilgilendi.

Kısacası, Moskova açıklamasa haberimiz olmayacaktı; yani Rusya’dan al haberi.

  • Belirsizlik/Muğlaklıkla Yönetilen Dış Politika

Yukarda özetlemeye çalıştığımız önemli bir karar için uygulanan süreç ve bu kararın TBMM’de görüşülmeden, kamuoyu ile paylaşılmadan alınması, her şeyden önce konunun “demokratik” niteliğini ve “hukuk devleti” kavramını zedelemektedir. Son örnekte Türkler, ülkelerinin bir ekonomik oluşuma resmi olarak başvurduğunu başka bir ülkenin Devlet Başkan Yardımcısı’ndan öğrenmiş oldular.[4] Bir başka anlatımla, tek kişi karar ve imzasıyla, istendiği vakit “İstanbul Sözleşmesi” gibi anlaşmalardan çıkılmakta veya ülkenin geleceğini etkileyebilecek kuruluşlara katılmak için başvuru yapılmaktadır.

Bu başvurunun Türk kamuoyundan gizlenmiş olması ve kamuoyunun bunu ilk plânda dış basından ve Rus üst düzey yetkililerin ağzından duyması doğal ve yaygın bir uygulama değildir. Dolayısıyla, başvuru süreci dahi şeffaflıktan uzak bir ortamda sürdürülmüş ve toplumun önüne bir emrivaki olarak getirilmiştir.

Böylesi bir dış politika yönetiminin tezahürdeki niteliği de, başlıkta da adlandırdığımız gibi ancak “muğlaklık/ belirsizlik” olmaktadır. Gözlediğimiz kadarıyla, bir süredir ülke dış politikası da “muğlaklık” üzerinden yürütmeye çalışılmakta; resmi açıklama yapılmadan, medya kuruluşlarının kulağına fısıldanan “AB tarafına ‘BRICS’e üye oluruz” sopası gösterilirken, BRICS üyelerinin de, Türkiye’yi dâhil etmek konusunda nabızları tutulmaktadır.

Bu “belirsizlik” üzerine kurgulanan dış politika ülkeyi nereye kadar götürülebilir? İşte asıl işin belirsiz yanı da budur.

  • Kritik Zamanlama

Bloomberg’de Ankara’nın BRICS’e resmî olarak üye olmak için başvurduğuna ilişkin haberi, Dışişleri Bakanı Hakan FİDAN’ın Türkiye’nin 5 yıl sonra davet edildiği AB dışişleri bakanlarının Gymnich adı verilen gayri resmi toplantısına katılmasından çok kısa bir süre sonra gündeme geldi.

Ankara 5 yıl sonra Gymnich’e davet edilmesini AB üyelik süreci için olumlu bir adım olarak değerlendirirken, Dışişleri Bakanı’nın Brüksel’e gitmesinden 4 gün sonra BRICS’e resmî üyelik başvurusuyla ilgili haberlerin basına yansıması da, zamanlaması bakımından dikkat çekicidir.

Brüksel’deki AB temaslarından Fidan’ın beklediğini pek bulamadığı bir gerçektir. Şöyle ki, Türkiye vize serbestisi ve Gümrük Birliği’nin geliştirilmesini koyduğu masadan – beklendiği üzere- hiçbir olumlu gelişme çıkmadığı bilinmektedir. Beklenenin aksine Fidan, Kıbrıs sorununda Rum tezlerini bu kez Avrupalı meslektaşlarından dinlemek zorunda kaldı. Kısacası, sonuçsuz bu toplantıdan hemen sonra BRICS meselesi gündeme getirildi.

  • Başvuru Sonrası Gelen Bazı Açıklamalar

Türkiye’nin BRICS’e katılmak üzere başvuruda bulunduğu dile getirilen haberinde, Ankara’nın “Batı’nın ötesinde ittifaklar kurmak” için böyle bir yol izlemek istediğini yazılmıştı. Haberde, Türkiye’nin, AB’ye katılma çabalarında ilerleme kaydedilememesinden duyduğu “hayal kırıklığı” nedeniyle BRICS’e başvurduğu ifade edilmişti.

ABD ve Çin’den iddialarla ilgili açıklamalar gelmekte gecikmedi. Rus haber ajansı RIA Novosti’nin aktardığına göre; Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao NİNG, “Çin, diğer BRICS üyesi ülkelerle birlikte BRICS’in “açıklık, kapsayıcılık ve karşılıklı yarar” sağlayan iş birliği ruhunu sürdürmeye ve BRICS iş birliğine benzer düşünen daha fazla ortağın katılımını desteklemeye hazırdır” açıklamasında bulundu.

VOA Türkçe’den iddialarla ilgili sorulan soruya yanıt veren ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John KİRBY ise, “ABD tüm ülkelerin ilişki kuracağı ülke ve grupları kendilerinin seçebileceğine inanmaktadır. Sizi plânları konusunda Türkiye hükümetine yönlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin BRICS’e resmi üyelik başvurusunda bulunduğuna ilişkin haber ve tartışmalar, ABD Dışişleri Bakanlığı’nda geçtiğimiz hafta Salı günü düzenlenen günlük basın toplantısında da gündeme gelmişti.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew MİLLER konuya ilişkin bir soru üzerine bu haberler konusunda “Türkiye’nin ABD için çeşitli konularda birlikte çalıştığı önemli bir müttefik olmaya devam ettiğini söylemekten başka bir yorum yapmayacağını” belirtmişti.

IMF Sözcüsü Julie KOZACK, Türkiye’nin BRICS’teki temasları ile ilgili olarak, BRICS veya diğer ülke gruplarının derinleşen bağlarının, üyeler arasındaki parçalanmayı azaltmayı ve ticaret ile yatırım maliyetlerini düşürmeyi amaçladıkları takdirde teşvik edilmesi gerektiğini dile getirdi ve bu tür girişimlere katılmanın her ülkenin kendi kararı olduğunu vurguladı.[5]

  • Peki BRICS Nedir?

Adının kısaltması, üyeleri Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın İngilizce isimlerinin ilk harflerinden oluşan topluluk BRICS, 2001’de dönemin Goldman Sachs’ın baş ekonomisti Jim O’NEİLL tarafından kaleme alınan ve Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in büyüme potansiyellerini değerlendiren bir araştırma makalesinden alınan ilham katkısıyla oluşturuldu.[6]

İlk başta Güney Afrika’nın üye olmadığı grup, 2009’da ABD ve Batılı müttefiklerin dünya düzeni hegemonyasına karşı veya alternatif bir platform oluşturmak amacıyla, Rusya’nın girişimiyle kuruldu. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve 2011’de katılan Güney Afrika‘nın oluşturduğu BRICS, üye ülkeler arasındaki ekonomik ve ticari iş birliğini teşvik etmeyi amaçlayan bir “uluslararası iş birliği platformu” şeklindedir.

Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan (yılbaşından sonra) ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise bu yılın başında BRICS’e üye olmuştur. BRICS’i önemli hale getiren ana unsur, Çin ve Rusya’nın yanı sıra Brezilya ve Güney Afrika gibi kendi coğrafyalarında önemli ülkelerin de içerisinde yer almasıdır.

  • BRICS İşbirliğinin Giderek Genişlemesi

Bilindiği gibi dünya ekonomisi ve ticareti 2023’ten bu yana giderek daralmakta ve sürecin bir süre daha bu şekilde devam edeceği tahmin edilmektedir. Dünya ticaretinin giderek daralması, iklim değişikliği gibi sorunlar ülkeleri yeni “birliktelik” ve “dayanışma oluşumları” içerisinde yer almaya itmektedir. BRICS’in giderek büyümesinin temelinde yatan başat olguyu da bu şekilde açıklayabiliriz.

BRICS, yeni dünya düzeninde AB’nin yanı sıra ABD’ye karşı da alternatif anlamda bir “ekonomik güç” olma iddiasındaki yeni bir bloklaşmanın adresi olarak durmaktadır.

Platformun daha da genişlemesinin 22-24 Ekim tarihlerinde Rusya’nın Kazan kentinde yapılacak bir zirvede ele alınması beklenmektedir. Malezya, Tayland ve Türkiye’nin yakın müttefiki Azerbaycan, gruba katılmak isteyen diğer ülkeler arasında yer almaktadır.

BRICS’te ortak dış politika hedefi olmadığı için oluşumdaki üye ülkelerin Batı ile ilişkileri değişiklik göstermektedir. Bu bağlamda İran, Rusya ve Çin; ABD ve Avrupa ile kötü ilişkilere sahipken, diğer üye ülkeler Batı ile iyi ilişkilere sahip. Bu nedenle BRICS’in tümden AB veya G20’nin karşıtı olduğunu söylemek mümkün değildir.

Grubun genişletilmiş hali için herhangi bir isim açıklanmadı. Büyük bir olasılıkla grubun yeni adının “BRICS +” olacağı konuşulmaktadır.

  • BRICS’in Ekonomik Gücü

BRICS ülkeleri dünya toplam nüfusunun yüzde 40’ına sahiptir. Batı nüfusunun giderek yaşlandığı, ekonomik verimliliğin azaldığı bu süreçte BRICS, büyük çoğunluğu 35 yaş altı genç nüfustan oluşan önemli ve etkin bir oluşum haline geldi.

ABD’nin başat rakibi olan Çin, BRICS’in en gelişmiş ekonomisine sahip olup, ABD’den sonra dünyada ikinci sırada yer almakta ve 2023’te yaklaşık 18 trilyon $’lık bir GSYİH‘ye sahiptir. Küresel GSYİH’nin yaklaşık yüzde 17’sini ve “küresel imalâtın” yaklaşık yüzde 29‘unu temsil etmektedir. Ülkenin 2023’teki GSYİH’sı, 2022’nin yüzde 3’lük büyüme oranının önünde yüzde 5,2 büyüdü.

Hindistan’ın 2023’te 3,6 trilyon $ olan GSYİH‘si onu “dünyanın beşinci büyük ekonomisi” yapmaktadır. 2023 yılında sağladığı yüzde 7,6 büyümeyle, BRICS ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke oldu. Dünya Bankası verilerine göre Brezilya dünyanın dokuzuncu büyük ekonomisine sahiptir. GSYİH’si 2,2 trilyon $ ve 2023’te yüzde 2,9 büyüdü.

Rusya‘nın ekonomisi 2 trilyon $ ile dünyanın en büyük 11. ekonomisidir. 2022’deki sekizinci sıradan düşmüş olsa da GSYİH büyüme oranı yıllık bazda yüzde -2,1’den yüzde 3,6’ya iyileşmiştir.

Dünyada 40. sırada yer alan Güney Afrika’nın ekonomisi, 2023’te yüzde 0,6 büyüdüğünde 377,8 milyar $ ile BRICS ülkeleri arasında oldukça küçük kalmaktadır. Etiyopya, sadece 163,7 milyar dolarlık GSYİH ile genel olarak en küçüğüdür.

Ayrıca BRICS ülkeleri, dünya ham petrolünün yaklaşık yüzde 45’ine sahiptir.

  • Oluşumun Önemi ve Görünür Erekleri

BRICS’in “önemini” aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:

-Yeni katılmalarla birlikte dünya nüfusunun yüzde 40’ını ve küresel GSYİH’nın yüzde 28’ini temsil etmektedir. (Yaklaşık 30 trilyon $) Bloomberg Economics’in hesaplamalarına göre BRICS 2040’a kadar küresel üretimin yarısını gerçekleştirecektir. Bu rakam G7 ülkelerinin iki katına karşılık gelirken yüzyılın başından itibaren ivmenin BRICS ülkelerine doğru kaydığına işaret etmektedir.[7]

Genişlemekte olan 5 büyük ülkeyi kapsamına almaktadır.

“Çok kutuplu küresel sistemi” destekleyen bu işbirliğinin amaçlarını da şu şekilde özetleyebiliriz:

-Ekonomik işbirliği ile toplam milli gelirlerini ve bu yolla pasta paylarını artırmak.

Küresel sistemde daha fazla söz sahibi olmak.

Uluslararası kurumlardaki etkinliklerini büyütmek.

-Gelişmekte olan diğer ülkelere destek olmak.

-Gelişmiş Batı ülkelerince konulmuş “mevcut finansal sistemi” değiştirmek ve Güney Ülkelerinin çıkarlarını öncelemek.

De-dolarizasyon: Kur krizlerinden ve yaptırımlardan korunmak amacıyla uluslararası ticarette USD yerine daha çok yerel para birimi kullanılmasını ve ülkelerin uluslararası döviz rezervlerinde” USD payını azaltmak. Kısaca uzun vade hedeflerinden en önemlisi, Amerikan Doları’na meydan okuyacak bir “ortak para birimi” oluşturmaktır.[8]

  • Batı Sistem ve Kurumlarına Alternatif mi?

Grup bünyesindeki ülkeler 2014’te, kalkınma projelerine destek vermek için yeni adıyla Yeni Kalkınma Bankası (NDB)’nı kurmuştu. Eski adıyla BRICS Kalkınma Bankası olan NDB, küresel sistemde IMF ve Dünya Bankası (DB)’na alternatif bir aktör olarak öne çıkmaktadır.

Merkezi Çin’in Şanghay kentinde bulunan NDB, 100 milyar $ başlangıç sermayesiyle kuruldu ve bu zamana kadar toplam 98 proje için 32,4 milyar $’lık fon sağladı. Bu projelerden 280 milyon kişinin yararlanması öngörülüyor.

BRICS’in genişlemesi büyük ölçüde, geleneksel olarak ABD ile müttefik olan ülkelere kur yaparak küresel nüfuzunu arttırmaya çalışan Çin tarafından yönlendirilmektedir.

  • BRICS ve Avrasya Yönünden Önemi

Daha öncede belirttiğimiz gibi, BRICS’in oluşumunda yatan temel argümanlardan biri de ABD ve Batı etkisine karşı “alternatif ekonomik bir güç” oluşturmak arzusudur. Dünya nüfusunun neredeyse yarısına yakın bir demografik sayı, Avrasya açısından da önemli bir olgudur.

Son dönemlerde AB üyesi Fransa ile ilişkilerde sorunlar yaşayan Azerbaycan’ın da kısa bir süre önce BRICS’e resmî başvuruda bulunması Rusya için önemlidir. Keza, Ankara’nın üyelik başvurusuna somut destek veren Rusya’nın, bir yandan eski Sovyet coğrafyasındaki etkisini yitirirken diğer yandan bu kaybını tamamlamaya çalıştığını izlemekteyiz. Azerbaycan gibi ekonomik açıdan daha gelişmiş ülkelerin BRICS’e üyeliği ile Rusya’nın, Ermenistan’daki kaybını Azerbaycan ile gidermeye çalıştığı görülmektedir.

Ulaşım, alt yapı ve enerji koridorlarıyla ilgili mücadelelerinin yaşandığı bir dönemde BRICS’in Avrasya coğrafyası için önemi daha da belirginleşmektedir. Özellikle Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projesinin güzergâhı açısından da bu bölgenin önemi büyüktür. Yine enerji kaynaklarının transferi açısından da BRICS önemli bir potansiyel barındırmaktadır.

  • Batı’dan Beklentileri Karşılık Bulmayan Türkiye ve BRICS

Ankara’nın BRICS’e yaklaşımını, Batı dünyası ile ilişkilerde bir “alternatif arayışı” olarak değerlendirilmesi yerinde olur. Çünkü Türkiye’nin Batı ile dış politikada ortak alanlar kadar ayrıştığı konular da çok fazla. Kısacası Türk Dış Politikasını yönetenler ve kamuoyunun önemli bir kısmı, Batı dünyası ile inişli-çıkışlı bir ilişki yürüten ülkenin, uzun zamandır hak ettiği desteği Batı’dan görmediğini düşünmektedir.

Bilindiği üzere bir süredir Türkiye, dış politikada müttefiklerini çeşitlendirmeye özel bir özen göstermektedir. Bu tutum ve politikalar Türkiye’nin müttefik sayısının zaman zaman değişmesine yol açmaktadır. Bu bağlamda Türkiye, özellikle AB’ye üyelik konusunda karşılaştığı ayrımcılığın daha fazla “sürdürülebilir olamayacağı” konusunda Batı’ya da bir mesaj vermeye çalışmaktadır. Bu nedenle Ankara’nın BRICS’i aslında Batı’ya karşı bir “manevra alanı” olarak da değerlendirmek istediğini söyleyebiliriz.

Kuruluşundan bu yana çok kısa bir süre geçmiş olmasına karşın, söz konusu yapının etrafında yer alan ülkelere bakıldığında, “ekonomik olarak” iyi bir gelecek vadettiğini ve görünür süreçte de “genişlemesinin güçlenerek devam edeceğini” söyleyebiliriz.

Her geçen gün jeopolitik risklerin daha da artmaya başladığı bir coğrafyadaki Türkiye, jeopolitik konumu nedeniyle bu risklere en fazla maruz kalan ülkelerden birisidir. Sonuçta Ankara, mevcut konumunun kendisine sağladığı olanakları artık iki bloğa karşı da kullanabileceği bir sürece girecek gibi durmaktadır.

Tüm bu iyimser tabloya karşın BRICS çatısı altındaki devletlerin, AB’de olduğu gibi siyasi ve ekonomik konularda tam bir fikir birliğinin olmadığını da unutmamak gerekiyor. İngiltere’nin Brexit süreci AB’ye önemli bir darbe indirmiş, birlik çatısı altında fikir ayrılıklarının ne kadar derin olduğu Brexit ile gün yüzüne çıkmıştı.  BRICS üyesi devletlerin de hem birleştiği hem de ayrıştığı çok fazla başlık bulunmaktadır.

Oluşumun çeşitli çevrelerce değerlendirilmesine baktığımızda, bazı kesimlerin AB’ye alternatif olarak görürken bazı kesimlerin ise tarihi Doğu – Batı çekişmesinin yeni bir boyutu olarak algıladığını izlemekteyiz.

BRICS’e üye ülke sayının her geçen gün daha da artması, Doğu ve Batı dünyasının tıpkı Soğuk Savaş dönemindeki kutuplaşmasıyla benzer bir yapıya doğru ilerlediğini akla getirmektedir. Burada önemli olan husus, NATO üyesi bir ülke olarak Türkiye’nin BRICS’e üyeliği konusunda nasıl bir yol izleyeceğidir.

Hatırlanacağı üzere Türkiye’nin NATO’ya üyelik sürecinde, dünyadaki kutuplaşmanın Türkiye üzerinde önemli etkileri olmuştu. Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı dünyası arasındaki mücadele, İkinci Dünya Savaşı’na girmemiş olmasına rağmen Türkiye’yi ciddi anlamda etkilemişti. Türkiye modern Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren dış politikada Batıcılık ilkesini izlemiş ve sonrasında İkinci Dünya Savaşı’nın ardından da bazı güvenlik kaygıları nedeniyle tercihini Batı’dan yana kullanmıştı. Günümüzde ise BRICS’e üye olması halinde tüm bu politikalardan koparak yepyeni bir eksen kaymasına neden olabilir.  Ancak böyle bir adım Türkiye’nin içinde bulunduğu uluslararası kurum ve kuruluşların yapısıyla da örtüşmeyeceği için beraberinde yeni sorunlar da doğurabilir.

Diğer yandan ilk beş ülkenin ve sonra katılan-katılması plânlanan ülkelerin yönetim sistemlerine baktığımızda, BRICS üyesi çoğu ülkenin “demokrasi” ve “insan haklarına saygı” bağlamında parlak sicilleri olmayan “otokrat” biçimde yönetilen ülkeler olduklarını bilmekteyiz. Tabii ki bu bağlamda Türkiye yönünden ilk akla gelen kaygı, 100 yılı aşkın bir zamandır “Batı yönetim sistemi ve değerlerini” hedefleyen ülke için bu katılımın, bu amaçlar için bir engel oluşturup oluşturmayacağı olmaktadır.

Bu sorunun yanıtını vermek için zaman henüz erkendir. Diğer yandan, mevcut ülke yönetiminin, kendi dünya görüşü çerçevesinde BRICS üyeliğini de, özellikle “Batı’yı dengelemeye” dayalı bir yaklaşım doğrultusunda formüle edebilir korkusu da yaygındır.

Diğer yandan BRICS’in, özellikle iki ana aktörüyle (Rusya ve Çin)  olan ticareti bariz şekilde Türkiye’nin aleyhine işliyor bulunsa da, Türkiye’nin BRICS üyelerinin ekonomi-ticaret-finans-yatırım alanlarında sunabileceği fırsatlardan çoklu bir çerçevede olabildiğince yararlanma fırsatına sahip olacağı da güçlü bir olasılıktır.

Ankara’nın üyeliğe kabul edilmesi halinde Türkiye, BRICS grubundaki ilk NATO ülkesi olacaktır. Sonuçta olarak BRICS’in, müttefik sayısını artırma çabası içinde olan Türkiye için, pek çok ülke yönünden olduğu gibi önemli fırsatlar potansiyelini taşıdığını göz önünde bulundurmakta fayda görmekteyiz.

  • Peki Türkiye’nin BRICS Üyeliği Kabul Görür mü?

Türkiye’nin BRICS üyeliği konusunun gerçekleşmesi, bu oluşuma dâhil tüm ülkelerin onayını gerektirmektedir. Nitekim Kremlin Sözcüsü Peskov bu konuda şöyle demiştir: “BRICS grubunun genişlemesinin sınırları vardır. Ve üye ülkeler, kaç ortağa sahip olmak istediklerine kendileri karar verir.”

Kurucu üyelerden Rusya, hemen her fırsatta Türkiye’nin BRICS’e katılması konusunda olumlu görüş bildiriyor. Ancak bunun NATO’yu karıştırmak için diplomatik hamle mi, yoksa ciddi bir yaklaşım mı olduğunu, ancak üyeliğin resmileşmesinden sonra anlamak mümkün olabilecektir.

Yine kurucu üyelerden Çin ve Hindistan sessiz durmaktadır. Son dönemde Çin’in, ekonomik çıkarları için öncelikli gördüğü Afrika’da karşısında sürekli Türkiye’yi görmeye başlaması, Pekin açısından bir “sıkıntı” görünümündedir. Bir de Hükümet’in hiç bahsetmediği ancak Türk halkının büyük hassasiyetle izlediği Uygur sorunu bulunmaktadır. Bu durum Pekin’in Ankara’nın önünü kesmesine varır mı, şimdiden bir şey söylememiz olanaklı değil.

Hindistan’da ise, Müslüman nüfusa karşı sürekli yeni ayrımcı yasalar uygulamaya koyan Hindu Milliyetçisi Başbakan Modi ile Türkiye’deki Hükümet arasının pek de iyi olmadığını söylemek yanlış olmaz. İsimlerinin baş harflerini oluşuma veren diğer iki üye, Brezilya ve Güney Afrika’nın ise büyük bir sorun çıkarması pek beklenmez.

BRICS’e bu yılbaşından itibaren üye olan ülkelere bakıldığında da sorun çıkabileceği düşünülebilir. Mısır, bir dönem “katil” ve “darbeci” diye anılan Sisi’nin Ankara’da ağırlanmasının ardından “çantada keklik” olarak görülebilir mi? Çünkü Türkiye ile Mısır arasında Libya’dan, Müslüman Kardeşler meselesine, Doğu Akdeniz’in paylaşılmasına kadar hâlâ çözülmemiş pek çok sorun ve görüş ayrılığı bulunmaktadır.

Diğer yeni üyelerde İran ve Etiyopya üzerinden sorun çıkabilir. Türkiye son günlerde Afrika’da, Etiyopya’nın sıcak çatışmanın eşiğinde dolaştığı Somali’yle ilişkilerini her geçen gün derinleştirmektedir. Keza Ankara’nın Somali ve Etiyopya’yı barıştırmak için yaptığı girişimler de boşa çıkmış görünmektedir. Eylül’de “yeni tur barışma görüşmesi” plânlayan Ankara, bizzat Somali Cumhurbaşkanı’nın yaptığı “Etiyopya ile masaya oturmayacağız” açıklamasının değişmesini sağlayabilecek mi?

İran ise, Ortadoğu’da sessiz bir “etkinlik rekabeti” içinde olduğu Türkiye’nin önünü açar mı? Bu da yanıtlanması zor bir soru.

Yukarda sıraladığımız “siyasi sıkıntıların” yanında işin bir de ekonomik yanı bulunmaktadır. ABD öncülüğünde Batı cephesinin kurduğu ekonomik düzeni değiştirmek üzerine politika üreten BRICS, ekonomik kriz içindeki, kronik cari açıklarla boğuşan Türkiye’yi oluşuma dâhil etmek ister mi? Keza, Türkiye’nin kırılgan ekonomik yapısı BRICS’i küresel ekonomik alanda daha mı güçlü yapar, yoksa zayıflatır mı?

Diğer yandan Türkiye tercihini BRICS’e tam üyelik yönünde kullanırsa bunun, AB ile ekonomik ilişkilere nasıl bir etkisi olacak? AB ile üyelik süreci tıkanmış olsa da, büyük ölçüde işleyen bir Gümrük Birliği bulunmaktadır. BRICS platformu üyeliği, Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği’nden vazgeçmesinin maliyetini karşılayabilir mi? Bu sorunun yanıtını verirken, BRICS’in en büyük iki ekonomisi Rusya ve Çin’le Türkiye’nin ekonomik ilişkisine baktığımızda, Türkiye’nin Çin ve Rusya ile ticaretinin sırasıyla 1/10 ve 1/8 “açık” verdiğini görmekteyiz. Gümrük Birliği’nden vazgeçip, bu açıkları Türkiye lehine kapatmak sadece kısa değil, orta ve uzun vadede bile pek olanaklı durmamaktadır.

Ersin Dedekoca                                                                                          17 Eylül 2024

Kaynakça:

[1] “Rusya: Türkiye’nin BRICS’e tam üyelik başvurusunu değerlendireceğiz”, BBC News Türkçe, 4.09.2024, https://www.bbc.com/turkce/articles/cy54v7rxledo

[2] “Turkey seeks to join the BRICS bloc of emerging economies, a Kremlin official says”, AP News, 4.09.2024, https://apnews.com/article/russia-turkey-brics-bloc-developing-economies-525b68836de1301187c5805ead872b65; “Kremlin welcomes Turkey’s reported desire to join BRICS”, Reuters, 4.09.2024, https://www.reuters.com/world/kremlin-welcomes-turkeys-reported-desire-join-brics-2024-06-04/

[3] “Lavrov: Türkiye’nin BRICS konusunda ciddi olduğunu görüyoruz”, Sputnik, 6.09.2024, https://anlatilaninotesi.com.tr/20240906/lavrov-turkiyenin-brics-konusunda-ciddi-oldugunu-goruyoruz-1087711706.html

[4] “Rusya: Türkiye BRICS’e tam üyelik başvurusu yaptı”, Bloomberg HT, 4.09.2024, https://www.bloomberght.com/rusya-turkiye-brics-e-tam-uyelik-basvurusu-yapti-2359582

[5] “IMF’den Türkiye için BRICS üyeliği açıklaması”, Habertürk, 13.092*24, https://www.haberturk.com/imf-den-turkiye-icin-brics-uyeligi-aciklamasi-3719533-ekonomi

[6] “Building Better Global Economic BRICs”, Goldman Sachs- Global EconomicsPaper No: 66  Jim O’Neill, 30.11.2001, https://www.almendron.com/tribuna/wp-content/uploads/2013/04/build-better-brics.pdf

[7] “BRICS Zirvesi’nde ana gündem dolar hegemonyasından kurtulmak”, Bloomberg HT, 22.08.2023, https://www.bloomberght.com/brics-2336983

[8] Jennifer Sor, “BRICS countries could swing an ‘economic wrecking ball’ at dollar dominance even without a shared trade currency, former White House economist says”, Business Insider, 26.12.2023, https://markets.businessinsider.com/news/currencies/dedollarization-brics-currency-wars-dollar-international-trade-central-bank-reserves-2023-11