Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

 …

MİLLÎ BİRLİK ANCAK “DİL BİRLİĞİ” İLE SAĞLANIR

Türk Milletinin en değerli varlığı, “Millî Birliktir.”

Millî birliğimizin temeli Atatürk ilke ve devrimleri ile atılmıştır.

Türk Devleti, Türk Milleti ve ülkesinin birlik ve bütünlüğüne ve millî egemenliğe ve tam bağımsızlığa dayanır.

Millî birlik ve beraberlik, Türk Milletini diğer milletlerden ayıran en önemli özelliktir.

Millî birlik ve beraberlik, aynı zamanda Türk Milletinin bir ve bütün olması, içinde hiçbir bölücü, ayırıcı unsura yer vermemesi demektir.

Millî duygu ile dil arasında ki bağ çok kuvvetlidir.  Dilin millî ve zengin olması millî duyguların gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil bilinçle işlensin.

Türk Milletinin dili Türkçedir. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.

Millî birlik ve beraberliğin sağlanmasında “Millî Eğitimin” önemi yadsınamaz.

Bu demektir ki, millî birlik ve beraberlik eğitimde “dil birliği” ile sağlanır.

Atatürk’ün eğitim dili konusunda şu sözü çok değerlidir: “Kesinlikle bilmeliyiz ki, iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır. Bu bakımdan eğitim dili tek olmalıdır. Çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri eğitim ve öğretimin sınırı ne olursa olsun, ilk önce ve her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, millî geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir.” [1]

Ana Dilde Eğitim Talebi İdeolojik Dayatma Şeklinde Olmaz

Ana dilden başka farklı bir dilde eğitim dayatması, her şeyden önce millî birliğimizi sarsacak hareketlerin başında gelir.

Esasen, bu dayatmayı kabul edenler milletimizin büyük çoğunluğuyla ters düşmüş olurlar.

Millî birliğin sarsılması ve zedelenmesi ise, ülkeyi bölünmeye götürür.

“Türklüğün vicdanı bir, dini bir, vatanı bir, lisanı birdir’’ der, merhum Ziya Gökalp.

Kanaatimizce Gökalp’in bu sözü üzerinde ciddî ciddî düşünmemiz gerekir. Dilde bir gedik açıldı mı gerisi çorap söküğü gibi gelir. Gökalp’in çok güzel ifade ettiği gibi din birliği, vicdan birliği ve nihayet vatan birliği ancak “dil birliği” ile sağlanır. [2]

Ana Dilde Eğitim Tartışmaları Önceden De Vardı

Ana dilde eğitim talebi yıllar öncesine dayanır.

DEM isimli bir partinin bebek katili terörist başı Abdullah ÖCALAN’dan aldığı talimatla, tartışmalı bir şekilde TBMM çatısı altında tesis edilen sözde bir komisyon marifetiyle, son günlerde “ana dille eğitim” furyası yeniden başladı.

Türk siyasî hayatının önemli simalarından merhum Hasan Celal GÜZEL, 4 Ekim 2010 tarihli “Ana dilde eğitim bölünmenin başlangıcıdır” isimli makalesinde bakın bu konuda neler diyor:

“Yeni Anayasa” hazırlıklarının Kürtçülerin iştihalarını kabarttığı ve demokratik haklar çerçevesinde “çokkültürlülük” oluşturarak “millî birlik ve bütünlüğü” baltalayacak ve ayrılığı körükleyecek uygulamaları başlatmaya çalıştıkları görülmektedir.

İlk nazarda, herkesin ana dilini öğrenme hakkının bulunduğu ve devletin vatandaşlarına bunu sağlama görevi olduğu düşünülebilir. Ancak, “ana dilin öğretilmesi” ile “ana dilde eğitim yapılması” aynı şey değildir. Üniter ve millî devletlerde “resmî dil” vardır ve eğitim bu dille yapılır. Bu, “tek millet” olmanın gereğidir.

Anayasa’nın 3. maddesinde resmî dil “Türkçe” olarak tespit edilmiştir. Ayrıca, Anayasa’nın 42. maddesine göre, “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.”

Ana dilde eğitim yapılması birçok bakımdan imkânsız ve mahzurludur. Şöyle ki:

  1. Ana dilde eğitim, dünyanın her yerinde genellikle “azınlıklar” için geçerli olmuştur. Türkiye’de de gayrimüslim azınlıklar (Rum, Ermeni, Yahudi), ana dillerinde eğitim yapabilmektedirler. Kürtler ve diğer Müslüman etnik gruplar azınlık değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin aslî unsurları ve Türk Milleti’nin parçalarıdır.
  2. “Dil” kriteri, bir azınlığı belirlemede doğrudan bir ölçüt olarak kabul edilmemektedir. Demokratik kültürün olgunlaştığı sistemlerde, mevcut kültür farklılıklarının bir uzlaşma içinde beraberce yaşayabilmesini sağlayan iki genel kabul bulunmaktadır. Bunlardan ilki “çok kültürlülük” modeli; diğeri ise, vatandaşların hukuk sistemini ve birliğini kabul edip kültürel farklılıklar konusunu bireysel haklar çerçevesinde dile getirerek çözüm aranmasını öngören modeldir. Birincisi ayrışmayı, ikincisi ise birleşmeyi doğurur.
  3. Birlik ve bütünlüğünü idame ettiren ülkelerde eğitim sadece resmî dil ile yapılır. Federatif bir sisteme sahip olan ve çeşitli etnik unsurların yaşadığı ABD’de bile eğitimde hâlâ bu çeşit bir ikilik mümkün değildir. Dil konusunda taviz veren ülkeler daima bölünmenin eşiğine gelmişlerdir. İsviçre, Belçika ve Kanada gibi ülkeler, ana dilde eğitim konusunda doğru örnekler değildir. Huntington, millî kültür çerçevesinde ABD’de çokkültürlülüğe karşı çıkmıştı.
  4. “Kürtçe”, eğitim için uygun bir dil değildir. Hâlen Kürtçe’nin “Kurmanci” lehçesi dışında, Irak Kürtlerinin çoğunluğunun konuştuğu “Sorani” lehçesi öne çıkmaktadır. Ancak, Gorani, Zaza Gorani, Zazaca, Dımıli gibi farklı lehçeler de konuşulmaktadır. Araştırmacılar, Kürtçe’nin ayrı lehçelerini konuşanların birbirlerini anlayamadıklarını vurgulamaktadır. Bruniessen’e göre bu lehçeler önemli gramer farklılıkları da gösterirler. Jaba ve Justi gibi Kürdologlar Kürt lehçelerinde kullanılan 8 bin civarında kelime tespit etmişler ve ünlü Kürdolog Minorsky de bunun büyük çoğunluğunun Türkçe, Farsça ve Arapça kelimelerden oluştuğunu belirlemiştir. Özellikle Fransa’nın ve İskandinav ülkelerinin desteklerine rağmen, bugüne kadar Kürtçe yayınlanmış kitap sayısı birkaç yüzü geçmemektedir. Ne yazık ki -tek başına edebiyat gibi takdim edilen Mem û Zin haricinde- henüz bir Kürt Edebiyatı’ndan da söz edilemez.
  1. Kürtçe eğitim neticesinde, bölge halkında fırsat eşitliği bakımından denge bozulacak ve istihdam konusunda güçlükler başlayacaktır. Ayrıca, gerekli sayıda öğretmenin bulunabilmesi de imkânsızdır. Bu durum, Kürt vatandaşlarımız bakımından da yanlış ve kaotik bir uygulamaya sebep olacaktır.
  2. Özetle, ana dilde eğitim konusunda en önemli mahzur, ortak kültür değerlerine sahip insanımız arasında ayrışmaya sebep olmasıdır. Bir millî ve üniter devlette resmî dil dışında eğitim yapılması siyasî bölünmeye temel teşkil eder. Zira eğitim sadece belirli bilgilerin değil, müşterek değerlerin de aktarılmasının yoludur. Eğitim dilindeki ayrılıklar, ortak bir toplumun oluşturulmasını ve yaşatılmasını da imkânsız kılar. [3]

Değerlendirme

Türk Milleti dil, kültür, ideal birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu, doğal, toplumsal, ekonomik ve siyasal bir bütündür.

Millî birliğimizin sağlanması ve millet olarak varlığımızı yükseltecek ve koruyacak niteliklere sahip olunması, ancak dil birliği ile mümkün olur.

Dil, Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biridir.

Türk Milleti birdir ve bütündür. Bu tartışılmaz. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan, Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse bu inandırıcı olmaz. [4]

Her şeyden önce şunu bilmeliyiz ki, bir ülkede iki dillilik parçalanmaya götürür. Zira, merhum siyasetçi Hasan Celal GÜZEL’in dediği gibi, ana dilde eğitim bölünmenin başlangıcını teşkil eder.

‘’Üniter’’ ve ‘’Millî’’ devletlerde ‘’resmî dil’’ vardır ve eğitim tek dille yapılır. Bu, ‘’tek millet’’ olmanın gereğidir. İki dilli ya da çok dilli ülkeler ya bölünmüşler ya da bölünmenin eşiğindedirler.

Sonuç

Özetlersek, ana dilde eğitim konusunda en önemli mahzur, ortak kültür değerlerine sahip insanımız arasında ayrışmaya sebep olmasıdır. Zira eğitim, sadece belirli bilgilerin değil ortak değerlerin de aktarılmasının yoludur. Eğitim dilindeki ayrılıklar, ortak bir toplumun oluşturulmasını ve yaşatılmasını imkânsız hâle getirir.

Kısacası; herkes ana dilini öğrenip konuşmakta hürdür. Lâkin ana dilde eğitime gelince işin şekli değişir. Böyle bir talep iyi niyetle bağdaşmaz. Ana dilde eğitim, bölünmenin resmen ilânı demektir. Kabul edilemez.

“Ana dilde eğitim” konusunda “demokratikleşme” maskesi altında ülkeyi bölmeye çalışanlara taviz verilmemelidir. 

Son söz şairin:

“Bizde ayrılık gayrılık yoktur//Esas olan birlik-beraberlik//Lakin dil birliği sarsılırsa//Ne vatan kalır ne birlik-dirlik.” (Li-müellifihi) [5]

KAYNAKÇA:

[1 ATATÜRK’ÜN GÖRÜŞ VE DİREKTİFLERİ- 3.KİTAP, (Milli Eğitim Basımevi-1984)

[2]https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ana-dilde-egitim-378926h.htm

[3]https://www.gazetevatan.com/yazarlar/h-celal-guzel/ana-dilde-egitim-bolunmenin-baslangicidir-332712

[4] ATATÜRK’ÜN GÖRÜŞ VE DİREKTİFLERİ- 3.KİTAP, (Milli Eğitim Basımevi-1984)

[5]https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ana-dilde-egitim-378926h.htm