HANİYE SUİKASTI VE UÇURUMUN EŞİĞİNDEKİ ORTADOĞU
İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan’ın yemin töreninin ardından İran topraklarında gerçekleşen suikast sonucu İsmail Haniye’nin öldürülmesi yeniden üçüncü dünya savaşı söylemlerini artırmıştır. İran topraklarında geçen yıllarda da İranlı bilim insanlarına ve birçok üst düzey yetkiliye yönelik saldırılar, İsrail’i şüpheli durumuna düşürmüştür. Haniye suikastının ardından İsrail’in “İran’ın vekil güçlerine ağır bir darbe indirdik” yönünde açıklama yapması şüpheleri artırmıştır.
Hamas’ın üst düzey yöneticilerine yönelik saldırılar ilk değildir. Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz Rantisi, Halid Meşal bunlar arasında sayılabilir. Haniye’ye 2003 ve 2006 yıllarında da suikast girişimlerinde bulunuldu. 2003 yılındaki suikast girişimi Şeyh Ahmet Yasin ile birlikteyken gerçekleşmiştir. Nisan ayında da Haniye’nin 3 oğlu ve 4 torunu öldürülmüştür. 7 Ekim 2023’teki saldırının ardından İsrail’in “savaşa neden olan Hamas yetkililerinin cezalandırılacağı” yönünde sözlerine bakıldığında bu suikastların devam edeceği öngörülebilir.
Haniye’ye suikast saldırısının olduğu gün Hasan Nasrallah’ın sağ kolu ve Hizbullah’ın kurucularından üst düzey komutanı Fuad Şükür’e Golan Tepelerinde saldırı düzenlenmesi ve ardından ABD’nin Irak’ta Haşdi Şabi’ye saldırısı da eklenince Lübnan-İran-Irak hattında neler oluyor sorularını akla getirmiştir. Suikastın İran topraklarında ve yeni cumhurbaşkanının yemin töreninin ardından olması İran’da bir hareketlilik istendiğini düşündürmektedir.
Olay, güçlü İran istihbaratında kırılma olarak da değerlendirilebilir. Zira bu durum başlı başına önem taşımaktadır. Haniye’nin güvenliğinin sağlanamadığı eleştirilerine maruz kalınmış, İran ile ilişkili örgüt veya devlet yetkililerine “İran sizi ancak bu kadar koruyabilir” mesajı verilmiş ve bu durum doğal olarak İran halkını rahatsız etmiştir. Tüm bu gelişmeler bir darbe niteliği taşımaktadır. Çünkü İran, İsrail ile bir gerginlik yaşamak istemese de bu suikasta cevap vermek isteyecektir. Ancak ABD ile dolaylı müzakerelerin yapıldığı ve Netanyahu’nun ziyaretinin de buna denk geldiği bir dönemde İran’ın, İsrail’e doğrudan yanıt vermesi mantıklı olmasa da vekil güçleri üzerinden yanıt vermesi mümkündür. Gerçi İran ve Hizbullah gerilimin tırmanmasını istemediklerini sürekli olarak yinelemektedirler.
Aslında İsrail’in ısrarlarına rağmen ABD’nin de bölgede bir savaş durumu istemediği görülmektedir. Pezeşkiyan’ın seçim propagandasında da Batı ile müzakereye sürekli vurgu yapması önemlidir. İsrail’in ABD desteği olmadan İran’a yönelik doğrudan bir savaşa girmesi de şu aşamada çok net görünmemektedir. Ancak Donald Trump ABD’nin yeni başkanı olursa durum biraz farklılaşabilir.
Haniye’nin öldürülmesi uluslararası bir olay haline gelmiş durumdadır. Şöyle ki, Hamas siyasi büro şefi olan Haniye askeri olmaktan çok siyasi yönden daha etkili bir figürdür. İsrail-Gazze arasındaki barış görüşmelerinde önemli bir isimdir. Her ne kadar Haniye, Hamas için önemli bir isim olsa da asıl Gazze Savaşı’na karar veren Yahya Sinvar olduğundan Haniye’nin ölümünün büyük bir darbe olduğu söylenemez. Hamas’ın veya Hizbullah’ın önemli isimlerine geçmişten beri düzenlenen saldırılara bakıldığında aslında bu suikastın da çok şaşırılacak bir durum olmadığı görülmektedir. Bu yüzden Hamas’ın mücadelesinde de bir kesinti olmayacağı geçmiş dönemlerdeki örneklerle açıklanabilir. Ancak, İsrail’in ABD ziyaretinin ardından Haniye’ye yönelik suikast ile Gazze Savaşı’nı sonlandıracak barış girişimlerinin nasıl etkileneceği belirsizleşmişken, yakın zamanda bir barış olamayacağı, rehinelerin bırakılmayacağı hatta İsrail’in Gazze Savaşı’nı Lübnan-Suriye-Irak’ı da içine alan bölgeye yayma çabası içinde olduğu görülmektedir. Aslında İsrail’in Ortadoğu’da savaşın yayılacağını sürekli olarak dillendirmesi şüpheleri de beraberinde getirmektedir.
Planlı bir olay olduğu belli olan suikastta İsrail, İran’a “biz istersek cumhurbaşkanını da dini lideri de vururuz” mesajını vermiş oldu. Bu mesaj aynı zamanda bize karşı olan herkesi vurabiliriz mesajı olarak da değerlendirilebilir.
İsrail, İran ve direniş cephesine sert mesaj vermiştir. Asıl önemli mesajı ise korku duvarını aştım, korkmuyorum olmuştur. Diğer yandan İran’ın sabır sınırını da sınamış oldu. Yani, İran savaşa girmeden ne düzeyde bir karşılık verecek?
Haniye’nin öldürülmesi İsrail iç politikasında kamuoyunu rahatlatma adına kullanılacaktır. İsrail’in üst düzey bir kişiye yaptığı saldırının sonuçlarının ne olacağını bilmemiş olması çok gerçekçi görünmemektedir.
Asıl merak konusu İran’ın nasıl bir tepki vereceğidir. İran sert tepki verirse İsrail istediği amaca ulaşacak yani bölgesel savaşın çıkmasını sağlayacaktır. Tepki vermezse İsrail kazandım mesajını dünya kamuoyuna vermiş olacaktır. İsrail’in bu konuda çok kararlı olduğu söylenebilir.
İran’da ise hem vereceğimiz mesaj etkili olsun hem de savaşa girmeyelim çabası olduğu gözlenmektedir. Benim öngörüm, İran öncelikle uluslararası örgütlere ve İslam İşbirliği Teşkilatına (İİT) başvurarak diplomatik yollarla savunma hakkını kullanmaya çalışacaktır. İran ve direniş örgütü İsrail’e misilleme yaptığında ise İsrail buna ağır şekilde cevap vereceğini zaten açıklamıştı: İran’ı vuracağız. Bölgede gerilim bu düzeye ulaşırsa uluslararası örgütler, Çin, Rusya ve Arap devletlerinin tüm bu gerilimi engellemeye çalışacağı muhtemeldir.
Burada dikkat çekici olan konu ise İsrail her ne kadar ABD’nin desteğine güvenerek hareket ediyor olsa da ABD’nin asıl mesajı “İran’a saldırırsan destek veririm” yerine “sana saldırı olursa savunmana destek veririm” olmuştur.
Yaşanan gelişmeler gerginliği tırmandırmaya devam etmektedir. İran ve direniş cephesinin olası ortak operasyonu ile bölgesel bir savaş mümkün olsa da şu dönemde buna bölge devletlerinin ihtiyaç duyacağını söylemek çok gerçekçi değildir. Suikast, İran ile İsrail arasındaki gerginliği artırmıştır ancak iki devlet de doğrudan bir savaştan kaçındıkları için vekil örgütlerini destekleyerek bir çatışma oluşturulması muhtemeldir. Bunun yanında, geçtiğimiz aylarda İsrail ve İran’ın birbirlerine yönelik doğrudan saldırı denemesi yapmaları da dikkate alınmalıdır.
Olayların bir bölgesel savaşa dönüşmesi durumunda ise küresel ekonominin olumsuz etkileneceği, petrol fiyatlarında önemli artışlar olacağı, 1 galon benzin bugünlerde 3,80 dolar iken 5 doları geçebileceği de beklenmektedir.
Olası bir savaş çok can kaybına yol açacaktır. Gazze savaşında can kaybı 39 bin iken bölgesel bir savaşta bu rakamların çok daha da artması muhtemeldir.
- HANİYE SUİKASTI VE UÇURUMUN EŞİĞİNDEKİ ORTADOĞU - 2 Ağustos 2024
- REİSİ’NİN ÖLÜMÜ VE İRAN’IN GELECEĞİ - 23 Mayıs 2024
- İRAN’IN NÜKLEER SİLAH POTANSİYELİ - 7 Mayıs 2024
- VEKÂLET SAVAŞI SICAK SAVAŞA MI DÖNÜŞÜYOR? - 20 Nisan 2024
- AFRİKA’NIN IRAK’I SUDAN - 10 Mayıs 2023
- KADININ ÖZGÜRLÜĞÜ ULUSUN ÖZGÜRLÜĞÜ - 1 Aralık 2022
- İRAN SEÇİMLERİNE BİR BAKIŞ - 8 Temmuz 2021
- ABD’NİN İRAN’A YÖNELİK SAVAŞ PLANI GERÇEKÇİ Mİ? - 21 Haziran 2019
- İRAN’IN KALBİ DEVRİM MUHAFIZLARI ABD TERÖR LİSTESİNDE - 9 Nisan 2019
- TÜRKİYE İLE İRAN’IN YILAN HİKÂYESİNE DÖNEN PKK OPERASYONU - 19 Mart 2019