Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

SOL’UN PORTEKİZ ÖRNEĞİ   

Portekiz’de 6 Ekim’de yapılan genel seçimleri, son 4 yıldır azınlık hükümetiyle iktidardaki Sosyalist Parti (PS)  kazandı. Son seçimlere nazaran oy oranını ve milletvekili sayısını artıran PS, Portekiz’de birinci parti konumuna geldi.[1]

Elde edilen bu sonuçlarla, tek başına yönetmek için az bir milletvekili noksanı olan PS, Avrupa Anakarası’nın güney ucunda estirdiği sol/sosyal demokrasi rüzgârı ile ses getirdi.

Diğer yandan İspanya’da da, önümüzdeki ay yapılacak seçimlerde sosyal demokrat İspanya Sosyalist İşçi Partisi’nin (PSOE) seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılmaktadır. Zira yedi ay önceki seçimi kazanan PSOE, koalisyon görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlanınca ülke yeniden erken genel seçime gitmek zorunda kalmıştı.

Nasıl oldu da İber Yarımadası’ndan “sol esintiler” gelmeye başladı? Aşağıdaki çalışmamızın ereği, özellikle Portekiz örneğinden hareketle bu sorunun yanıtını irdelemek olmuştur.

PORTEKİZ SİYASİ YÖNETİM SİSTEMİ

Avrupa’nın güneybatı ucundaki İber Yarımadası’nın batısında yer alan Portekiz Cumhuriyeti, hem Atlas Okyanusu, hem de Akdeniz boyunca uzanan uzun bir kıyı şeridine sahiptir. Portekiz, bugün Avrupa’nın periferisinde kalan küçük bir devlet konumunda bulunsa da, geçmişte öncüsü olduğu coğrafi keşiflerle dünya tarihinin seyrini değiştirmiş bir ülkedir.

Yeni ülkeler, denizler ve ticaret yollarının keşfiyle 15. yüzyılda bir imparatorluk düzeyine erişen Portekiz’in bölgedeki geçmişi üç bin yıl öncesine dayanmaktadır.

Portekiz, 1976 yılında kabul edilen anayasaya göre demokratik bir cumhuriyettir. Ülkenin yönetim sistemi, başbakanın yönetimin başı olduğu, yarı başkanlık sisteminin ağırlık kazandığı, üniter ve temsili demokratik bir yapıdır. Çok partili sistemin hâkim olduğu ülkede yasama gücü, hükümet ve Cumhuriyet Meclisi tarafından birlikte kullanılmaktadır.

Portekiz’in yakın siyasi geçmişine baktığımızda, ülkenin 1926 yılında General Antonio de Fragoso Carmona başkanlığında bir askeri darbe ile karşılaştığı ve Carmona’nın 1928 yılında Antonio de Oliveira Salazar’ı maliye bakanı olarak atadığını görmekteyiz. 1932’de başbakan olan Salazar bu pozisyonunu 36 yıl boyunca korumuş ve “otoriter bir politik rejim (Estado Novo/Yeni Devlet)” kurmuştur. 1936 yılında İspanya’da yaşanan iç savaşta Salazar, İspanya diktatörü General Franco’yu desteklemiştir. 1968 yılında geçirdiği felç sonunda görevini bırakan Salazar sonrasında yerine Marcelo Caetano geçti.

25 Nisan 1974’te ‘Karanfil Devrimi’ adı verilen “kansız bir solcu askeri darbe”, ülkede demokratik rejimin kurulmasına öncülük etmiştir. Darbe sonrasında ayrıca Portekiz’in Afrika’daki sömürgelerine bağımsızlıkları verildi. Yeni rejimle birlikte siyasi ve ekonomik istikrar yakalayan Portekiz, 1986’da Avrupa Birliği’ne (AB) üye oldu.

2002 Mart’ında yapılan ve sosyalistlerin yenildiği erken genel seçimlerden sonra, sosyal demokrat lider Jose Manuel Durao Barroso merkez sağ koalisyon hükümetini kurdu.

2005 yılında iktidara gelen Jose Socrates liderliğindeki PS hükümeti, 2009 seçimlerinde parlamentodaki çoğunluğunu kaybetti. 2008’de başlayan küresel ekonomik kriz, Sosyalist Parti’yi giderek ağırlaşan tasarruf önlemlerini uygulamak gibi sancılı bir durumla karşı karşıya bırakmıştı. Hükümetin hazırladığı önlem paketinin Mart 2011’de parlamentoda reddedilmesi üzerine Başbakan Jose Socrates istifa etti.

5 Haziran 2011’de yapılan erken genel seçimlerde Pedro Passos Coelho liderliğindeki “merkez sağ çizgideki Sosyal Demokrat Parti” galip çıktı. Tek başına iktidar olacak oy oranına ulaşamayan Sosyal Demokrat Parti’nin Halkçı Parti ile kurduğu koalisyon hükümeti, 21 Haziran 2011 tarihinde göreve başladı.

2015 Kasım’ındaki genel seçimler sonrasında bu kez, sıkı ekonomik önlemleri bir parça gevşetmek ve halkı rahatlatmayı amaç edinen PS lideri Antonio Costa başbakanlığında “merkez sol çizgide” bir azınlık hükümeti oluşturuldu.[2]

Daha önce de belirttiğimiz gibi, 6 Ekim 2019’da yapılan genel seçimleri, son 4 yıldır azınlık hükümetiyle iktidarda olan PS kazandı. Son seçimlere nazaran oy oranını ve milletvekili sayısını artıran PS, Portekiz’de birinci parti konumuna gelmiş oldu ve Antonio Costa yeni hükümeti kurmakla görevlendirildi.[3]

SON DÖNEM PORTEKİZ EKONOMİSİ

Portekiz’in bazı makro ekonomik göstergeleri aşağıda özetlenmiştir:

Nüfus: 10.3 milyon; Satın alma gücü paritesine göre hesaplanmış GSYH: 313.4 milyar $; Büyüme hızı: %2,7 (son beş yıllık ortalama: %1,25); Kişi başı GSYH : 30.420 $; İşsizlik oranı: %8,9; Enflâsyon: %1,6.[4]

Avrupa’yı sarsan 2008 mali krizinden Yunanistan, İtalya ve İrlanda ile beraber en çok etkilenen ülke olan Portekiz, dış borçları ve işsizlik gibi kırılganlıkları nedeniyle son on yıldır ekonomik sıkıntılar yaşamaktadır. Şimdilerdeki kamu borçları ülkenin ulusal gelirinin 1,25 katıdır.[5]

Portekiz’in dış ekonomik ilişkilerinde başta İspanya olmak üzere AB ülkeleri öncelikli yere sahiptir. Ülkenin toplam ihracat ve ithalat hacminin yüzde 75’ini AB ülkeleri oluşturmaktadır.

Portekiz’e giren yabancı yatırımların büyük çoğunluğu da yine AB kaynaklıdır. Bu yatırımlarda Almanya, İspanya ve Fransa başı çekmektedir. AB dışından ise Brezilya ve İsviçre Portekiz’de yatırım yapan ilk iki sıradaki ülkeler olarak yer almaktadır. Portekiz sermayesi ise en çok Lüksemburg, İspanya, Hollanda, Angola ve Brezilya’da yatırım gerçekleştirmektedir.

AB ve IMF’nin desteğiyle krizden çıkmaya çalışan ülke, 1986 yılındaki AB üyeliğiyle birlikte ekonomik büyüme ve kalkınma hamlesi gerçekleştirerek, başta enflâsyon, işsizlik gibi kalemler olmak üzere, temel ekonomik göstergelerini hızla düzeltmişti. Ancak yaşanan söz konusu ekonomik dönüşüm, ülkeyi Euro Bölgesi’ndeki krizden kurtarma bağlamında yetersiz kalmıştır.

2008 global kriz sonrası uygulanan “sıkılaştırıcı mali politikalara” ilk halk tepkisi 2010 Mart’ında “kamu çalışanlarından” geldi. Kamu çalışanları, kamudaki ücret dondurulması plânına karşı bir günlük genel grev yaptılar. Çalışanların bu tür tepkileri 2012 ve sonrası yıllarda da  artarak sürmüştür.

Bu dönemde merkezi yönetimlerin aldığı önlemleri, bütçe açıklarını azaltma bağlamında vergilerde artış, kamu harcamalarında kesinti şeklinde sayabiliriz. Mevcut dış borç seviyesinin yarattığı kırılganlıklar, ülkenin kredi notunun düşmesine ve ülke ekonomisine olan güvenin azalmasına yol açmıştır.

Bu dönemde Yunanistan, İspanya ve hatta İtalya ile birlikte bütün bir Akdeniz havzası ekonomik iflasa çok yakın bir konumdaydılar. Neo kapitalizmin yaşadığı “yapısal krizin” en ağır etkilediği ülkelerden biri de Portekiz’di. Lizbon da tıpkı borç krizine yuvarlanan diğer ülkeler gibi, Almanya’nın gözetiminde kemer sıkmaya bel bağlamış ve bu bağlamda önlemlerini sıkılaştırmıştı. Büyük özelleştirmeler ve ücret kesintileri yapılarak, krizin faturası halka çıkarılmaya çalışılmıştı.

Tasarruf önlemleri ve bütçe ödeneklerindeki kesintilere rağmen devam eden yüksek bütçe açıkları ve dış borç, bir yandan uluslararası piyasalarda ülkeye duyulan güveni azaltırken, diğer yandan da dış borç faiz oranlarının artmasına ve Portekiz’in Nisan 2011’de yardım talep etmesine yol açmıştır.

Bu çerçevede, AB ve IMF Portekiz’e 78 milyar Euro tutarında kredi sağlamayı kabul etti. Bu kredi karşılığında ise Lizbon hükümeti, gelecek üç yılda rekabet gücünü artırmayı ve bütçe açığını azaltmayı öngören “sıkı bir tasarruf paketini” uygulamayı taahhüt etmiştir.[6]

Yapılan kamuoyu araştırmaları ve muhalif görüşlerine göre, 2015’de başbakan olan Antonio Costa döneminde eşitlik ve çalışanlar üzerindeki mali yük konusunda çok adımlar atılmıştır. Ancak tüm bunlara karşın, İspanya’da 1.500 Euro olan asgari ücretin ülkede 600 Euro’ya sabitlenmiş olmasının halen sürdüğü belirtilmektedir.[7]

SON PORTEKİZ GENEL SEÇİMLERİNDE GÜÇLENEN SOL

Ekim Ayı’nın ilk hafta sonu yapılan seçimlerde Portekizliler’in genel seçime ilgi göstermediği, ülke demokrasi tarihinde, 1975 yılından bu yana en düşük katılımlı genel seçim olduğu izlendi. Son genel seçimlere nazaran iki puan düşen “seçimlere katılım oranının” yüzde 54 olduğu bildirildi.

Seçim sonuçlarına göre ülkede 230 sandalyeli meclisin dağılımı şöyle oluştu:

Sosyalist Parti (PS) 106, Sosyal Demokrat Parti (PSD) 77, Sol Blok (BE) 19, CDU (PCP- Komünist Parti ile Yeşiller ittifakı) 12, Halk Partisi (PP) 5, Kişiler-Hayvanlar-Doğa Partisi (PAN) 4, Chega 1, Liberal İnisiyatif (IL) 1, Özgür (L) 1.[8]

2015’de yapılan genel seçimlerdeki parlamenter sayısı 86 olan ve ülkeyi son 4 yıldır, Komünist Parti ve Sol Blok’un dışarıdan desteklediği “azınlık hükümeti” ile yöneten PS, hükümet kurmak için önümüzdeki dönemde de dışarından destek aramak zorunda kalacağı anlaşılmaktadır. Çünkü PS, 230 sandalyeli mecliste 106 milletvekili çıkarırken, tek başına iktidar olmak için gerekli 116 sandalyeye ulaşamamıştır.

Başbakan ve PS lideri Antonio Costa, partisinin bu seçimlerden “açık bir şekilde güçlenerek çıktığını” vurgulamış, ülkede kurdukları siyasi istikrarı gelecek 4 yılda devam ettireceklerini söylemiştir.[9]

OY KAYBEDEN SAĞ PARTİLER

Diğer yandan ittifakla girdikleri 2015’teki seçimleri kazanan, ancak hükümet kuracak çoğunluğu sağlayamadıklarından muhalefette kalan “merkez sağdaki” Sosyal Demokrat Parti (PSD) ve Hıristiyan demokrat görüşlü Halk Partisi (PP) ciddi oy kayıpları yaşamıştır.

PSD, tarihindeki en kötü seçim sonuçlarından birini alırken, yüzde 28 oy oranıyla ancak 77 milletvekili çıkarabildi. PP lideri Assunçao Cristas ise, seçim yenilgisini kabul ederek, olağanüstü kurultaya gitme kararı aldıklarını ve partisinin başkanlık seçimlerinde aday olmayacağını açıkladı.

Öte yandan 41 yıl ülkeyi yöneten “faşist rejimin” ardından 1974’teki devrimle demokrasiye geçen Lizbon’da,  ilk kez “aşırı sağ görüşlü” bir siyasi parti meclise girdi. Chega (Yeterli) isimli aşırı sağ görüşlü parti, aldığı yüzde 1,30 oranındaki oyla 1 parlamento üyeliği elde etmiştir.

ÜLKENİN DEMOKRASİ GERÇEĞİ

Demokrasideki sadece 45 yıllık geçmişine karşın Portekiz’in demokrasi uygulaması, bireysel ve demokratik haklar konusunda önemli adımlar atıldığını ve içselleştirildiğini göstermektedir. Freedom in the World 2019 Raporu’na göre ülkenin “birleştirilmiş özgürlük puanı” 100 üzerinden 96’dır. Almanya, İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, Türkiye, Rusya ülkelerindeki sırasıyla 94, 94, 90, 89, 87, 31, 20 puanları olduğu dikkate alındığında, Portekiz’e ait skorun “çok iyi bir sayı” olduğunu ortaya çıkmaktadır.[10]

Diğer yandan, ülkenin 2008’den bu yana yaşadığı ekonomik sıkıntı ve bireyler üzerindeki mali yüklerin bir yansıması olarak 2019 Index of Economic Freedom (ekonomik özgürlük endeksi) ise, demokratik özgürlükler kadar iyi seviyede değildir. Toplam skor 65.3 olup, bu sayı 200 ülke arasında 62’nci sıraya karşılık gelmektedir.[11]

PORTEKİZDE ESEN SOL RÜZGÂRLARIN GERÇEĞİ

Lizbon’da, 5 Haziran 2011’de yapılan erken seçimlerden sonra, Pedro Passos Coelho liderliğindeki Sosyal Demokrat Parti’nin Halkçı Parti ile kurduğu koalisyon hükümeti ile başlayan “sol rüzgârlar”, 2015 Kasım’ında yapılan genel seçimlerde de destek buldu.                 

2015 Kasım’ındaki genel seçimler sonrasında da, sıkı ekonomik önlemlerin pençesindeki halkı bir parça rahatlatmayı amaçlayan PS lideri Antonio Costa başbakanlığında, merkez sol çizgide bir azınlık hükümeti ülkeyi yönetmeye başladı.

6 Ekim 2019’da yapılan genel seçimleri, son 4 yıldır azınlık hükümetiyle iktidardaki PS kazandı. Son seçimlere nazaran oy oranını ve milletvekili sayısını artıran PS, Portekiz’de birinci parti konumuna gelmiş oldu ve Antonio Costa yeniden hükümeti kurma çalışmalarına başladı.

2008 sonrasının, özellikle 2015 yılına kadar süren döneminde hükümetlerin aldığı, bütçe açıklarını azaltma bağlamında vergilerde artış, kamu harcamalarında kesinti, kamu çalışanların ücretlerinin dondurulması şeklindeki önlemleri, dar gelirli geniş halk yığınlarını bezdirmişti. İşte, Portekiz’de son iki seçimdir” şişen sol yelkenlerin” gerisindeki olgu, ülkenin söz konusu bu ekonomi politik gerçekleridir.

İber Yarımadasında yaşanan “yükselen sol” olgusuna Portekiz’de zemin hazırlayan gerçekleri aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz.

  • PS’nin seçimlerde kullandıkları söylemler basit ve halkın anlayacağı bir dilden olup, seçmenin sıkıntılarına ve istikrar arayışlarına dokunuyordu. Ekonomik ve siyasi istikrara dikkat çeken “devam et” sloganı, seçim kampanyasına egemen bir söylemdi. Bunun yanında “daha da fazlasını yap ve daha iyisini yap” diyerek halkın karşısına çıktılar. Liderleri Costa, hakla bütünleşen, halkın sorunlarına dokunan, sempatik kişiliğini öne çıkaran bir profil çizdi; seçmenle kucaklaştı.[12]
  • Batı Hint Adaları’ndan gelen saygın bir komünist yazarın oğlu olan PS lideri Antonio Costa’nın tavrı seçim sonuçlarında belirleyici oldu.[13] Yaptıkları ve yapacaklarını çok net biçimde seçmenlere anlattı.[14] Kendisi diğer solcularla nasıl pazarlık yapacağını biliyordu. Daha önce de komünistlerle pazarlıklar yapmış ve seçimleri kazanmıştı. Genç bir politikacı olarak, 1990’larda eski Başbakan bugünkü BM Genel Sekreteri António Guterres için seçimler örgütlemişti. Sonrasında da, Lizbon belediye başkanı olarak üç seçimde de oylarını arttırması, geçmiş başarıları için örnek olarak gösterilebilir.[15]
  • PS, diğer sosyal demokrat partilerin aksine ve AB’nin, Almanya’nın, Troyka’nın itirazlarına, küçük sol partilerle ittifak yapmayın tehditlerine karşın, kendi dışındaki sol parti ve gruplarla ittifak yapmaktan çekinmedi.
  • Portekiz solu, solun güçlü olduğu bazı Avrupa ülkelerindeki sol partilerin yaptıkları hataları tekrarlamadı. Bu bağlamda aşağıdaki örnekleri sıralayabiliriz:[16]
  • İspanya solunun, kendi içindeki “çekişme” hatasına düşmediler. Sol içi çekişmeleri bir tarafa bırakarak, birbirine düştükleri için koalisyon kuramayan ve ülkeyi erken seçime götüren İspanyol solunun aksine, Lizbon’da sol partiler kendi aralarında ittifak kurmayı başardılar. Bu yolda Sol Blok ve Komünist Parti sosyal demokratlara destek verdi ve Sol Blok ve Komünistler, sol azınlık hükümetinde denge kurarak, 2015-19 yılları arasındaki “sol azınlık iktidarının” dört yıl süreyle ülkeyi yönetmesini temin ettiler.
  • Diğer taraftan, ülkeyi 2015-19 yılları arasında yöneten Yunanistan solunun yanlışını da yapmadılar. Bilindiği gibi, 300 milyar $’ın üzerinde bir dış borcu devralan Syriza lideri Alexis Tsipras başbakanlığındaki Yunanistan’daki uygulamalar, neo liberal bir yönetimi aratmayacak sıkılıktaydı. Portekiz’de ise tersine, kapitalist krizin ülkeyi sarstığı bir dönemde iş başına gelen sol azınlık iktidarı, krizdeki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, kriz faturasının halkın sırtına yüklenmemesi için çok çaba gösterdi.

Bu bağlamda Syriza’nın yapamadığını yaptılar. Kemer sıktılar ancak bunu daha “yumuşak” şekilde yaptılar. Emekli aylıkları, aile yardımları, asgari ücret ve kamu emekçilerinin maaşları artırıldı. Özelleştirme durduruldu, çalışma saatleri ve kazanılmış tatil hakları yeniden geri getirildi. Toplu taşımada aylık biletlerin fiyatı düşürüldü. Engellilere sosyal güvence, işsizlik maaşlarındaki kesintinin son bulması, ders kitaplarının ücretsiz hale getirilmesi, büyük şirketlerin vergilerinin arttırılması, önemli uygulamalarından başat olanları olarak sayılabilir.[17]

  • Keza İtalya solunun yanlışını da yapmadılar. İyiden iyiye sağa kayan İtalyan sosyal demokratlarının (Demokrat Parti) aksine, sosyal demokrat çizgide kalmayı başardılar.

SONUÇ YERİNE

2015’den bu yana Portekiz’i, sol partiler ve gruplarla işbirliği içinde yöneten Antonia Costa liderliğindeki PS, 6 Ekim 2019’da yapılan genel seçimleri de kazandı. Son 4 yıldır azınlık hükümetiyle iktidarda olan PS, bu seçimlerden oy oranını ve milletvekili sayısını arttırarak çımayı başarmıştır.

Buna benzer bir sonuç, önümüzdeki ay yapılacak İspanya seçimlerinden beklense de, hâlihazırdaki durumu en güzel şekilde The Economist’in bir yazısındaki başlık özetlemektedir: “Avrupa’da, Portekiz dışındaki ülkelerde sosyal demokrasi bocalamaktadır (Social democracy is floundering everywhere in Europe, except Portugal)”.[18]

Portekiz örneğinden yapılacak çıkarım ise, sol gruplarla işbirliği kuran sosyalist veya sosyal demokrat bir partinin, ekonomik sıkıntı içinde olan yurttaşların bu dertlerini hafifletme yönündeki (popülizm değil) uygulamaları, seçmeni anlayabilme (kalbine dokunma) ve bunu ifade edebilme davranışları, bu özellikleri içselleştirmiş bir liderin önderliği ile “sol”u iktidara taşıyabileceği ve sürdürebileceğidir. Emperyalizmin, şimdilerde çöküşte olan “neoliberalizm” uygulamalarına ve popülizmi baş tacı edinen sağ otoriter uygulamalarını savunanların; sol’dan/sosyal demokrasiden umutlarını kesmiş olanların dikkatlerine sunulur.

19 Ekim 2019

[1] “Portugal election result cements modest gains for Europe’s centre-left”, The Guardian, 7.10.2019, https://www.theguardian.com/world/2019/oct/07/portugal-election-gains-centre-left-europe-antonio-costa-socialist-party (erişim t.10.10.2019)

[2] “Portugal profile – Timeline”, BBC News, 18.05.2018, https://www.bbc.com/news/world-europe-17761153 (erişim t.11.10.2019); “Portugal marks 45 years of democracy but fight carries on”,Reuters, 25.04.2019, https://www.reuters.com/article/us-portugal-anniversary-democracy/portugal-marks-45-years-of-democracy-but-fight-carries-on-idUSKCN1S125A (12.10.2019)

[3] “Portugal president asks Antonio Costa to form government”, Al Jazeera, 8.10.2019, https://www.aljazeera.com/news/2019/10/portugal-president-asks-antonio-costa-form-government-191008200546227.html (erişim t.13.10.2019)

[4] “PORTUGAL 2019 ARTICLE IV CONSULTATION—PRESS RELEASE”, IMF, Temmuz 2019, https://www.imf.org/en/Publications/CR/Issues/2019/07/11/Portugal-2019-Article-IV-Consultation-Press-Release-Staff-Report-and-Statement-by-the-47104 (erişim t.14.10.2019)   

[5] “2019 Index of Economic Freedom”, The Heritage Foundation, https://www.heritage.org/index/country/portugal (erişim t.14.10.2019)

[6] Helene Zuber, “A Socialist Success Story in Portugal”,Spiegel, 1.10.2019, https://www.spiegel.de/international/europe/antonio-costa-a-socialist-success-story-in-portugal-a-1288837.html (erişim t. 17.10.2019)

[7] Reuters, agy.

[8] “Portugal — 2019 general election”,Politico, 7.10.2019, https://www.politico.eu/europe-poll-of-polls/portugal/ (erşim t.11.10.2019)

[9] “Centre-left Socialists victors in Portuguese election”, FT, 6.10.2019, https://www.ft.com/content/ff6045f2-e870-11e9-a240-3b065ef5fc55 (erişim t.10.10.2019)

[10] “Freedom in the World 2019”, Freedom House, https://freedomhouse.org/report/freedom-world/2019/portugal (erişim t.15.10.2019)

[11] “2019 Index of Economic Freedom”, The Heritage Foundation, https://www.heritage.org/index/country/portugal (erişim t.15.10.2019)

[12] The Guardian, agy.

[13] Prasun Sonwalkar “Indian-origin Antonio Costa is new Portugal Prime Minister”, Hindustan Times, 25.11.2015, https://www.hindustantimes.com/world/indian-origin-antonio-costa-is-new-portugal-pm/story-P6QIMGFuQBkQ09HtJF7wkI.html (erişim t.15.10.2019)

[14] Helene Zuber ve Steffen Lüdke, Spiegel, 24.09.2019, https://www.spiegel.de/international/globalsocieties/young-spaniards-and-portuguese-return-home-a-1288375.html (erişim t.16.10.2019)

[15] Zuber, agy.

[16] Matthew Karnitschnig, “Who killed European social democracy?”, Politico, 15.01.2019, https://www.politico.eu/article/matteo-renzi-martin-schulz-italy-germany-who-killed-european-social-democracy/ (erişim t.17.10.2019)

[17] Pedro Perista, “In-work poverty in Portugal”, European Commission, 2019, file:///C:/Users/Lenovo/Downloads/ESPN_PT_TR1_2018-19%20on%20in-work%20poverty_final%20(2).pdf (erişim t. 18.10.2019)

[18] “Social democracy is floundering everywhere in Europe, except Portugal”, The Economist, 14.04.2018, https://www.economist.com/europe/2018/04/14/social-democracy-is-floundering-everywhere-in-europe-except-portugal (erişim t.18.10.2019)