Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

PENÇE HAREKÂTI VE TÜRK-İRAN SOĞUK SAVAŞI

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Kuzey Irak’ta bulunan PKK Kamplarına yönelik başlatılan ani Kara ve Hava Harekâtları pek çok kişi tarafından şaşırtıcı karşılanmıştır. Hatta bu harekâtın Kamuoyunu yatıştırmaya yönelik bir hamle olduğu düşünülmüştür. Fakat Türkiye’nin dış politikadaki en öncelikli alanı olan Doğu Akdeniz ile Irak’ın kuzeyine yapılan bu harekât arasında bir bağlantı olduğuna dair ciddi emareler bulunmaktadır. Bu emareler ağırlıklı olarak İran Basınında çıkmış olan haberlere dayanmakla beraber parçalar birleştirildiğinde ise insana acaba sorusu sordurtacak cinstendir.

Geçtiğimiz haftalarda kamuoyunda, özellikle de sosyal medyada, Türkiye ve İsrail arasında bir deniz yetki anlaşması imzalanacağına dair haberler ve yorumlar görülmeye başlamıştır. Her ne kadar İsrail Büyükelçiliği tarafından bu tür haberler yalanlansa da ve mevcut resmi kaynaklarda bulunmuyor olsa bile kapalı kapılar arkasında bu tür bir işbirliğinin başladığına dair bir takım haberler İran basınında ortaya çıkmaya başlamıştır.

Mayıs ayında İran menşeli Araz News adlı internet sitesinde yayınlanan habere göre Kasım SÜLEYMANİ’nin yerine gelen İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı İsmail KANİ, 10 Nisan 2020’de Kandil yakınlarındaki Lefci köyünde PKK Lideri Cemil BAYIK ile bir görüşme gerçekleştirmiştir. Yayınlanan haberin iddiasına göre görüşmede Kani, Bayık’a Türkiye ve Barzani arasındaki yoğun işbirliğinden şikâyetçi olduğunu, ayrıca Türkiye ve İsrail istihbarat servisleri arasında işbirliğinin arttığını bildirmiş ve PKK’nın Türkiye’ye yönelik saldırılarını arttırmasını istemiştir.[1]

Yine aynı sitede yayınlanan ikinci bir habere göre bu kez İran DMO Kara Kuvvetleri Komutanı Muhammed PAKPUR belirsiz bir tarihte yine PKK/PJAK unsurları ile bir görüşme gerçekleştirmiştir. Görüntü alınmamasını isteyen heyetlerin ne zaman görüştüklerine dair bir bilgi ise kaydedilmemiştir.[2] Pakpur 9 Haziran tarihinde paylaşılan bu görüntülerden 4 gün sonra İran Topraklarında PKK/PJAK unsurlarının olmadığını iddia etmiştir.[3] Son olarak Türk Hava Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’a yönelik Pençe-Kartal harekâtından bir gün sonra, yani 16 Haziranda, İran Topçu birlikleri KDP, Barzani kontrolündeki Çoman bölgesinde, Hacı Ümran Dağı’nda bulunan Rejim Muhaliflerine yönelik bir saldırı gerçekleştirmiştir. Saldırının gerçekleştiği bölge şu an Türk Silahlı Kuvvetleri’nin harekât düzenlediği Hakurk bölgesine çok yakındır.

İran’ın son dönemde özellikle Devrim Muhafızları vasıtası ile PJAK ile temas kurması ve bu temaslarda Türkiye ve Azerbaycan’ın hedef gösterilmesi Türkiye ve İsrail arasında istihbarat servisleri aracılığı ile yakın işbirliğin başladığını ve İran’ın bu durumdan rahatsız olduğunun bir göstergesi sayılabilir. 17 Haziranda başlayan Pençe-Kaplan Kara Harekâtı’nın öncelikli hedeflerinden birisi olan Hakurk Kampı’nın İran’a olan yakınlığı da göz önüne alınırsa bu harekât İran’ın PJAK ile kurmuş olduğu işbirliğine cevap niteliğine bir harekât olarak değerlendirilebilir.

İran buna karşılık olarak ise İdlib bölgesinde yeni bir provokasyon zemini oluşturabilir görünmektedir. Fakat böyle bir hamle Rusya ve İran arasında Suriye’nin geleceğine yönelik anlaşmazlıkların biraz daha belirginleşmesine neden olabilir. 27 Şubatta gerçekleşen İdlib saldırısı sonrası İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Erdoğan ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde sarf ettiği sözler ve Dimtri PESKOV’un açıklamaları göz önüne alındığında bölgede yaşanabilecek bir gerginlik durumunda Rusya Cevad ZARİFİ’nin Libya ile ilgili söylediği “Libya konusunda İran ve Türkiye aynı bakış açısına sahiptir” sözleri nedeni ile de İran’ın İdlib’de gerçekleştireceği bu tarz bir harekete seyirci kalmayabileceği değerlendirilebilmektedir.

Sonuç itibari ile istihbarat servisleri arasında başlayan Türkiye-İsrail yakınlaşmasının Türkiye ve İran arasında yeni bir soğuk savaş başlatmış olabileceğini ifade etmek mümkündür. Bu yaklaşımla Pençe Harekâtı da Türkiye’nin bu konuda yapmış olduğu bir hamle olarak değerlendirmek doğru olabilir. İran’ın bu duruma nasıl bir tepki vereceği şimdilik meçhuldür. Türkiye-İsrail ilişkilerinin yoğunluğu artması durumunda İran’ın bu konudaki tavrı giderek netleşecektir.

[1] http://www.araznews.org/fa/?p=54773&fbclid=IwAR3p0e5SvVHvjiljoefmQrTyunNbTkf-gnRggFW2Gezyjn_tk06_ShTAgjg

[2] http://www.araznews.org/fa/?p=54905&fbclid=IwAR3U2IsH49CtlWxZXCmlzdeJyVDEyBube6KyKUAHzjln2X6O0hxe47DHt1Q

[3] https://fa.alalamtv.net/news/4988921