…
KIBRIS’TA ÇÖZÜM MÜ, OYALAMA MI?
KKTC’de, 20 Temmuz’da Barış Harekatı’nın 51’inci yıldönümü kutlanacak. Bundan dört gün önce, Kıbrıs konusunda, BM merkezinde 16-17 Temmuz 2025’te, ilgili tarafların katılımıyla gayrı resmi 5+1 toplantısı yapılacak.
Daha önce Kıbrıs sorununa[1] çözüm bulmak maksadıyla, 17-18 Mart 2025’te, İsviçre’nin Cenevre kentinde, BM‘in ev sahipliğinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere‘nin temsilcilerinin katılımıyla Kıbrıs konulu gayri resmi 5+1 toplantısı yapıldı. Amaç, tekrar bir araya gelerek anlaşma zemini oluşturmaktı.
Toplantı sonucunda:
- Ada’da dört yeni geçiş noktasının açılması,
- Mayın bölgelerinin temizlenmesi,
- Gençlik komitesinin kurulması,
- Çevre ve iklim konularında iş birliği,
- Mezarlıkların restorasyonu,
- Temmuz sonunda yeni bir toplantının gerçekleştirilmesi,
- Kişisel bir temsilcinin atanması,
- Ara bölgede solar enerji sisteminin kurulması mutabakat sağlanan konular olarak bildirildi.
Yapılan açıklamalarla, bu konular sayesinde iki taraf arasında iş birliği alanları yaratılarak güvenin artırılacağı iddia edildi. Konular irdelendiğinde, tespit edilen başlıkların esas sorunun çözümüne yönelik olmadığı görülmektedir.
Toplantı sonrasındaki Rum tarafının söylemleri, uzlaşmaz tutumlarının devam edeceğini, bir güven yaratma konumundan çok uzakta olduklarını ortaya koymaktadır.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos HRİSTODULİDİS, 9 Mayıs 2025’te yaptığı açıklamada; “Avrupa Birliği (AB) ile uluslararası toplumun Türkiye’ye diyaloğun ve müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden yeniden başlamasını kabul etmesi için baskı yaptığını” söylemiştir.
GKRY liderinin bahsettiği, sekiz yıl önceki, İsviçre’de Crans Montana’da, 28 Haziran-7 Temmuz 2017 tarihleri arasında, yaklaşık 10 gün süren ve büyük umutlar bağlanan görüşmelerden Rum tarafının değişmez yaklaşımı nedeniyle bir sonuç elde edilememişti.
GKRY, bugün başlangıç olarak temel aldığı sekiz yıl önceki Crans Montana görüşmelerinde;
- Kıbrıslı Türklerle eşitlik zemininde yetki paylaşımını reddetmiş,
- Kendisini Ada’nın tek sahibi, Kıbrıs Türk halkını ise azınlık olarak gören tutumunu devam ettirmiş,
- KKTC’yi Türkiye’nin garantörlüğünden koparıp, Türkiye’nin sağladığı güvenceden mahrum bırakmayı istemiştir.[2]
Crans Montana görüşmelerinden sonra, KKTC Dışişleri Bakanlığı, gelinen aşamayla ilgili Türk tarafının görüşlerini 7 Temmuz 2017’de yayımladığı mesajında önemle vurgulamıştı:
“On yıllardır süren Kıbrıs görüşmeler sürecinin 28 Haziran’da İsviçre’nin Crans Montana kasabasında başlayan son aşaması 7 Temmuz’da herhangi bir anlaşmaya varılamadan sona ermiştir. Gelinen bu noktada, Kıbrıs konusuna, BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu parametreleri çerçevesinde bir federasyon oluşturma çabaları da tüketilmiştir.
Bu süreç içerisinde Kıbrıs Türk tarafı ve Anavatan Türkiye her türlü yapıcı ve iyi niyetli çabayı göstermiş, hatta Kıbrıs Türk tarafı yaptığı önerilerle birçok konuda makul uzlaşı sınırlarını zorlamış, bazen aşmıştır. Buna rağmen süreçten ve Crans Montana’daki son konferanstan bir uzlaşı çıkmamışsa, bunun tek nedeni Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıslı Türklerle eşitlik zemininde yetki paylaşımını reddeden, süreci uzatıp sekteye uğratmak suretiyle uluslararası alandaki tanınmışlığını kökleştirmek ve sonuçta KKTC’yi Anavatan Türkiye’den kopararak bunun sağladığı güvenceden mahrum etmeye yönelik bir strateji izlemiş olmasıdır.
Biz, bu dönemin karşılıklı suçlamalarla değil, Kıbrıs konusunun Kıbrıs’taki iki halkın ve Devlet’in iyi komşuluk ilişkileri içerisinde daha gerçekçi bir zeminde ele alınması için bir fırsat olarak kullanılması gerektiğine inanıyoruz. 50 yıllık müzakere süreci, tarafların Kıbrıs konusundaki pozisyonları ve vizyonlarının taban tabana zıt olduğunu nihai bir şekilde ortaya koymuştur. Kıbrıs Türk tarafı, Ada’nın iki sahibinden biri olan bir Halk olarak bütün samimiyetiyle eşit ortaklık zemininde bir uzlaşı ararken, Kıbrıs Rum tarafı Kıbrıs’ın bir Elen adası olduğu noktasından hareketle hâkimiyetçi bir yaklaşım izlemiş, Kıbrıs Türk Halkı’na eşit bir statü tanınmasına ısrarla karşı çıkmıştır. Rum tarafının bu yaklaşımının tarihi, hukuki ve siyasi açıdan yanlış ve temelsiz olduğu açıktır.
Kıbrıs Türk Halkı, on yıllardır Kıbrıs Rum tarafının girişimiyle uluslararası alanda kendisine karşı uygulanan gayrı insani bir izolasyon ve sınırlama kampanyasına tabi tutulmuştur. Bu, her türlü adalet ve insan hakları normlarına aykırıdır. İki halk arasındaki ilişkileri daha da kötüleştirip aradaki güven eksikliğini derinleştirmekten başka bir amaca hizmet etmeyen bu sınırlamaların kaldırılması konusunda uluslararası topluma büyük görev düşmektedir. Bu konuda genelde uluslararası toplumun ve özelde Avrupa Birliği’nin insani ve ahlaki sorumluluklarını daha fazla vakit geçirmeden yerine getirmesini bekliyoruz.
Coğrafya, Kıbrıs’taki iki eşit Halkı, sorunlarına iyi komşuluk ilişkileri içinde karşılıklı anlayışa dayalı bir uzlaşı bulmaya zorlamaktadır. Bunu federal bir ortaklık yoluyla sağlamaya yönelik çabalar başarısız kaldığına göre, çabalarımızı iyi komşular olarak karşılıklı saygı ve yan yana barış içinde yaşamanın yollarını aramaya yönlendirmeliyiz. Bu hem bizim vizyonumuz hem de gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzdur.”[3]
Crans Montana’da bir uzlaşı çıkmamasına rağmen, BM Genel Sekreterinin daveti üzerine, 27-29 Nisan 2021 tarihlerinde, Cenevre’de taraflar arasında ortak zemin bulunup bulunmadığının belirlenmesinin amaçlandığı gayrı resmi 5+BM toplantısı yeniden gerçekleştirildi. Toplantıya, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum tarafları ile garantör ülkeler olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere katıldı.
Kıbrıs Rum tarafı ve Yunanistan, 5+BM gayrı resmi toplantısında, yeni bir vizyon ortaya koymamış, 2017’de Crans Montana’daki konuşmalarının aynısını tekrarlayarak “iki bölgeli, iki toplumlu federasyon” tezini yine dile getirmiş, müzakerelere kalındığı yerden devam etmeye hazır gibi davranmışlardır.[4]
Yunanistan, GKRY’nin, 2017 yılından günümüze kadar sergiledikleri tutum ile söylemleri, federasyon dahil hiçbir temelde anlaşmayacakları gerçeğini ortaya koymaktadır. Kısaca belirtmek gerekirse oyalamaya devam etmektedirler. Çünkü AB üyesi olan Rum kesimi, ABD, AB, İngiltere ve Yunanistan’ın desteği ile uluslararası alanda Ada’da tek hâkim/egemen yönetim olarak kabul görmektedir. Yunanistan-GKRY, uluslararası konjonktürde elde ettiği avantajı kullanarak ve süreci uzatarak, istediği koşullarda Türk tarafını anlaşmaya zorlamaktadır.
Bu stratejileri çerçevesinde, 16-17 Temmuz 2025’te devam edecek görüşmelerden de soruna ilişkin bir sonuç beklemek mümkün görülmemektedir.
Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıs Türk halkı ile güç ve refahı paylaşmak istememesi ve uzlaşmaz tutumu nedeniyle, 60 yıldır müzakere edilen “iki bölgeli, iki toplumlu federasyon” modelinin başarısız olduğu kanıtlanmış bir gerçektir.[5] Yunan-GKRY tarafı, uluslararası arenada elde ettiği avantajı da kullanarak uzlaşmaz tutumunu sürdürecek ve süreci uzatacaktır.
Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta jeopolitik açıdan eskiye dönmek artık zordur; durum değişmiştir. Türk tarafı için eski görüşme (Crans Montana) zeminine dönmek akılcı ve gerçekçi değildir.
Türkiye ve KKTC, “federasyonu esas alan bir görüşmede bulunmayacağını, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü temelinde iki devletin iş birliğine dayalı uzlaşı vizyonunun” ilke olarak benimsendiğini açıklamıştır ve söz konusu “vizyonundan ve antlaşmalardan kaynaklanan garantörlük, asker bulundurma” gibi önemli haklarından taviz vermeden görüşme sürecini yürütmelidir.
Türk tarafının çözüme ilişkin benimsediği esas; TBMM Genel Kurulunda, Kıbrıs Barış Harekatının 50’nci yıl dönümünde kabul edilen tezkerede de açıkça vurgulanmıştır;
“…İki devletli çözüm siyaseti, Akdeniz bölgesinde istikrar ve kalıcı barışı sağlamanın da yegâne yoludur. Ada’da iki ayrı halkın ve iki ayrı devletin varlığı daha fazla göz ardı edilmemelidir. Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik teşebbüslerin, bu gerçek üzerine inşa edilmesi şarttır. Kıbrıs Türk Devleti’nin, uluslararası toplumun bağımsız ve eşit egemen bir üyesi olarak hak ettiği yeri alması daha fazla tehir edilemez…”.[6]
BM merkezinde 16-17 Temmuz 2025’te, ilgili tarafların katılacağı gayrı resmi 5+1 toplantısında ve devamında yapılacak görüşmelerde, TBMM Genel Kurulunda kabul edilen tezkeredeki ilkelerden geri adım atıldığı taktirde, Yunan-Rum’un “Türksüz Kıbrıs” amacına hizmet edileceği, Kıbrıs Türklerinin geleceği, Doğu Akdeniz’deki güvenliğimiz ile hak ve menfaatlerimizin tehlikeye düşeceği bir gerçektir.
Yunan-Rum ile bunları destekleyen ve KKTC’ye yıllardır ambargo uygulayan ülkelerin tek hedefleri vardır; Rumların egemen, Kıbrıs Türklerinin azınlık statüsünde olacağı bir federasyon temelli anlaşmadır. Bu nedenle, masada Türk tarafını oyalamaya devam edeceklerdir.
Notlar:
[1] Kıbrıs sorunu denildiğinde, Ada’nın Yunanistan’a ilhakı anlaşılmalıdır. Türk tarafı için Kıbrıs bir sorun değildir.
[2]https://www.uhahaberajansi.com/en-az-60-yildir-suren-kibris-sorunu-cozum-sureci-ve-crans-montana-gorusmeleri/ (E.T.: 6.6.2025)
[3]https://mfa.gov.ct.tr/tr/crans-montanada-gerceklesen-kibris-gorusmeleri-hk/ (E.T.: 6.6.2025)
[4]https://mfa.gov.ct.tr/tr/kibris-meselesi/basarisiz-muzakere-surecleri/ (E.T.:9.6.2025)
[5] https://mfa.gov.ct.tr/tr/kibris-meselesi/adadaki-guncel-durum/ (E.T.:9.6.2025)
[6]https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?Id=e8219b20-4ae2-4d2f-8277-0190c5a68741 (E.T.: 7.6.2025)
- CUMHURİYETE GİDEN YOLDA ERZURUM KONGRESİ, BİR ANI VE BUGÜN TARTIŞTIKLARIMIZ - 22 Temmuz 2025
- TERÖRSÜZ TÜRKİYE, BARIŞ SÜRECİ - 19 Temmuz 2025
- KIBRIS’TA ÇÖZÜM MÜ, OYALAMA MI? - 15 Temmuz 2025
- İSRAİL-İRAN SAVAŞI VE BİR KUVVET ÇARPANI OLARAK SAVAŞIN LOJİSTİK DESTEĞİ - 30 Haziran 2025
- İSRAİL İRAN’A SALDIRMADAN ÖNCE STRATEJİK SEVİYEDE YAPILAN HAZIRLIKLAR VE GELİŞMELER - 19 Haziran 2025
- EMPERYALİZMİN GERÇEK YÜZÜ VE GEÇMİŞTEN BUGÜNE KIBRIS’TA YAŞANILANLAR (3) - 13 Haziran 2025
- EMPERYALİZMİN GERÇEK YÜZÜ VE GEÇMİŞTEN BUGÜNE KIBRIS’TA YAŞANILANLAR (2) - 30 Mayıs 2025
- EMPERYALİZMİN GERÇEK YÜZÜ VE GEÇMİŞTEN BUGÜNE KIBRIS’TA YAŞANILANLAR (1) - 17 Mayıs 2025