Suudi Arabistan’daki Aramco tesislerine dört gün önce yapılan saldırı Ortadoğu’da yakın dönemde yaşanacak çok önemli gelişmelerin önemli bir kavşağını oluşturuyor. Öncelikle şunu söyleyelim; saldırının arkasında kesinlikle ne İran ne de onların Yemen’deki Husiler var. Bu saldırının zaten başı her yerde belada olan ve ambargo altında olan İran’a hiçbir faydası yok. Peki, kime faydası var; ABD ve Rusya’ya. Neler oluyor, anlatalım.
Suudi Arabistan’ın petrol ihracının düşmesi ile petrol fiyatlarını yükselteceği için, son saldırı diğer bir ambargo bağımlısı ve parasız Rusların dolaylı olarak işine gelir. Ama asıl işin arkasındaki ülke, ABD’dir. İşin komik tarafı, Suudi Arabistan’ın saldırı üzerine ABD öncülüğündeki Uluslararası Deniz Güvenliği Koalisyonuna katılacağını açıklaması. Yani kurdun midesine yol almak için kendisi de gayret ediyor. Ortadoğu’da neler olup-bittiğini gözden geçirmek için yeni bir değerlendirme yapmanın zamanı.
Asıl jeopolitik gerekçeye girmeden önce ABD başkanı Trump’ın son iki yılda Ortadoğu rejimlerini haraca bağlama gayretlerinin geldiği son aşamaya değinmeliyiz. Silah satma bahanesi ile önce Suudilerin 300 milyar dolarına el koyan ABD, Salman yönetimine tüm Ortadoğu ülkelerini toplayıp, kendisi için para toplama görevi vermişti. Washington’daki haraç toplama işinde istenen para çıkmadı. Katar’a yapılan baskıların arkasındaki asıl neden buydu. Suudilerden sonra Körfez ülkeleri başta Kuveyt, BAE en çok soyulan ülke oldu ve işbirliğinde yol ayrımına geldiler.
Ancak, ABD istihbaratı Suudilerin sakladığı bir para olduğunu öğrendi ve evden eve dolaştırılarak saklanan bu paranın şimdilerde bir Afrika ülkesinde olduğu söyleniyor. Özetle, Trump yönetimi Suudileri sıkıştırarak parayı vermeye mecbur etmek istiyor ama asıl derdi Suudi rejimini çökertmek. Oyunun arkasında yeni saldırılar ile birlikte Suudi rejimini devirmek, Salman yerine tahta kardeşini geçirmek var. Özetle, ABD, Salman yönetimine yönelik olarak dolaylı çökertme stratejisi uyguluyor.
Peki, dolaylı çökertme stratejisi nedir? Yakın zamanda İran ile ilgili nasıl bir çatışma seyri izleyeceğiz? Anlatacaklarımız, Ortadoğu ülkelerinin başkentlerinde konuşuluyor;
– Önce Suudlara yönelik bir iki saldırı daha izleyeceğiz.
– Ardından ABD, güya müttefikini desteklemek için Pakistan ve Suudi Arabistan üzerinden İran’a hava ve füze saldırısı yapacak.
– Müteakiben İran Suudi Arabistan’a saldırmakla kalmayacak, Irak sınırına yakın petrol bölgelerini de tehdit edecek.
Bu aşamada, yalnız ve çaresiz kalacak bırakılacak Salman yönetiminden istifa etmesi beklenecek.
Jeopolitik olarak, ABD’nin Ortadoğu’da Çin ile olan rekabetinin son aşaması ile ilgili kritik gelişmelere de değişmeliyiz. Bu gelişmelerin Asya’daki dengelere de büyük etkisi olacak. Bildiğiniz gibi ABD’nin artık Ortadoğu’nun petrol ve doğal gazına çok ihtiyacı kalmadı ama aldığını başkalarına satıyor. Ama Ortadoğu’dan özellikle Çin ve Hindistan’a da petrol satılmasını istemiyor. Çin ve Pakistan’ın enerji güvenliğini de kapsayan işbirliği anlaşması ABD’yi rahatsız ediyor.
Ortadoğu’daki ABD planın esası Hürmüz Boğazı’ndan İran ve Suudi Arabistan petrolünün Asya’ya akışını kontrol etmek. İran ile savaşın arkasında da bu beklenti var; İran’ın petrol ve doğal gazına el koymak kadar, enerji trafiğini yönetmek. Çin, petrol ihtiyacının üçte ikisini Ortadoğu’dan ve özellikle de Basra Körfezi’nden karşılıyor. Bu amaçla, Çin yakın zaman önce Basra Körfezi’ne yakın bir yerde Pakistan sınırları içinde, dünyanın en büyüğü kabul edilen Gwadar Limanı’nı yaptı. ABD, Çin ve Hindistan’a petrol akışını engellemek ve saldırılar ile Gwadar Limanı’nı kullanılamaz hale getirmek istiyor.
ABD’nin Ortadoğu’da rejimini değiştirmeyi planladığı diğer bir ülke ise Mısır yani hedefte Salman ile birlikte Sisi var. Sisi’nin en büyük para işleri yardımcısı İtalya’ya kaçtı ve orada Sisi’nin kirli işlerini ifşa ederek, itibarsızlaştırma faaliyetlerine başladı. Mısır, muhalefetini düzenleme işini ise Alman istihbaratı aldı. İran’a karşı Ortadoğu Koalisyonunun üyesi olacak Mısır’da Batının dediğinden çıkmayacak bir liberal aday başa geçirilecek ama bu İslamcılar ile de iyi geçinecek.
ABD, İran’ı tek başına ve doğrudan hedef alamaz. ABD, Arap ülkelerini tamamen bir araya getirecek bir oluşum peşinde. Körfez ülkelerinden Kuveyt, Katar ve Umman bağımsız hareket ediyor. İran ile ilgili bir harekât için tüm Ortadoğu’nun yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Bu yüzden, geçen hafta Suud ve Katar Emirlerini bir havaalanında bir araya getirdi. İki tarafın görüşmelerine Kuveyt aracılık yapıyor.
Ortadoğu’da ilginç gelişmelerin yaşandığı diğer bir ülke ise Lübnan. Uzun zamandır ekonomik olarak zor durumda olan Lübnan’a Suudi yönetimi parasal yardımı artırdı ve içeride kendine göre bir dizayn yapmaya başladı. Lübnan’ın durumu İsrail’i vurmak için bu ülkede konuşlanmış Hizbullah ve dolayısı ile de İran’ı da ilgilendiriyor. Özetle Lübnan’da Suudi ve İran çekişmesi ön planda olsa da arkada İsrail’in olduğundan kimsenin şüphesi yok.
Kısaca, Ortadoğu’da yakın dönemde;
– Suudi Arabistan’da Salman’ın yerini kardeşi alacak,
– Mısır’da Sisi gidecek ve liberal biri gelecek,
– Körfez ülkeleri arasında uyumlu bir koalisyon oluşturulacak.
Ortadoğu’daki gelişmeler Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Öncellikle Salman yönetimi, son iki yıldır yapmadık kötülük bırakmadığı Türkiye’ye de sarılmaya çalışacak. ABD, İran konusunda Türkiye’yi de yanına çekmek zorundadır. Ortadoğu’da parası olan sultan/prensler, güvenli liman olarak Türkiye’yi görüyor. Ancak, Türkiye ABD’nin bu paraların peşinde olduğunu bildiğinden dikkatli olmaya çalışıyor.
Türkiye, son 10 yılda Ortadoğu’da kendine araç yaptığı Müslüman Kardeşlere artık eskisi kadar eğilemiyor. Türkiye’dekilerin büyük bölümü ile şimdilerde Katar’a yerleşti. Türkiye’de kalanları Mısır Liberal Partisi ve Mısır Komünist Partisi üyeleri. İngilizlerin kurduğu ve yönettiği Müslüman Kardeşler için yeni planların yapıldığı bir dönemdeyiz.
Ortadoğu’dan bu kadar bahsettikten sonra Suriye’de ABD ve Rusya ile yaşanan dengeler ve neler olacağından da bahsetmeden olmaz.
Türk hükümetine yakın kaynaklara göre; son görüşmelerde Türkiye, Rusya ile İdlib konusunda anlaştı. Buna göre; Türkiye, İdlib’ten çekilecek ama kuzeyde Afrin ve Fırat Kalkanı bölgelerinde kalmaya devam edecek. Aynı kaynaklar; Türkiye’nin Suriye ile görüşmelere başlayacağını ve bunun şimdilik alt düzeyde olacağını söylüyor.
Gerçekte olanlar ise şöyle.
Makalenin devamı için; https://www.academia.edu/40392579/Salman_ve_Sisi_gidiyor.
- TEKNOLOJİ VE İSTİHBARAT - 3 Aralık 2024
- YENİ HAVACILIK, FÜZE TEKNOLOJİSİ VE GELECEĞİN HAVA SAVUNMA SİSTEMLERİ - 24 Kasım 2024
- AMERİKAN PLÜTOKRASİSİ, BAŞKANLIK SEÇİMLERİ VE DÜNYANIN GELECEĞİ - 7 Kasım 2024
- TÜRK DEVRİMCİLİĞİ, ATATÜRK VE CUMHURİYET - 4 Kasım 2024
- NÜKLEER SAVAŞ SENARYOLARI (ALTINCI BÜYÜK YOK OLMA) - 18 Ekim 2024
- YENİ TEKNOLOJİLER VE SAVUNMA SANAYİİ - 25 Eylül 2024
- ORTADOĞU’DA BÖLGESEL SAVAŞ “İRAN SENARYOSU” - 8 Eylül 2024
- ABD SİLAHLI KUVVETLERİ’NİN MODERNİZASYONU VE DÖNÜŞÜMÜ - 19 Ağustos 2024
- ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI’NA DOĞRU HİNT-PASİFİK GELİŞMELERİ - 31 Temmuz 2024
- UKRAYNA VE GAZZE SAVAŞLARI SAVUNMA ANLAYIŞLARINDA RADİKAL DEĞİŞİMLERİN HABERCİSİ - 26 Temmuz 2024