Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

RUSYA VE PUTİN’İ ANLAMAK

Ruslar, 6. yüzyıldan itibaren varlığından haberdar olunan Doğu Avrupa’nın kuzeyindeki Slav boylarından birini temsil etmektedir. Ortaçağ’ın sonlarına doğru bugünkü Rusya coğrafyasında büyük ve geniş bir Türk imparatorluğu yaşıyordu. Moskova Knezliği, Altınordu Hanlığı’nın hâkimiyetinden çıkıp, bağımsızlığını kazandı. Diğer Slavları da bünyesine katarak önce Moskova Çarlığı, ardından Rusya İmparatorluğu oldu. İlk Rus birlikleri Kafkas Dağlarının önüne 18. yüzyılın ortalarında ulaşmıştı. Kafkasya’da asimilasyon ve Ruslaştırma siyaseti uygulayan Rusya, bölge halklarının tüm haklarını gasp ederek istila hareketine girişti. Dün olduğu gibi bugün de Ruslarla sık sık çatışma konumuna düşüyoruz. Ama Rusları hep Batılıların ağzından öğreniyoruz. Bu makalede, hem Rusları hem de Putin’i tanımaya ve anlamaya çalışacağız. Son bölümde ise İdlib’teki çekişmenin arka planına değineceğiz.

Putin’i anlamak

Putin, profesyonel hayatına KGB içinde başladı. Korku veren bir unvanı vardı; özgürce konuşanları ve muhalifleri hapse atıyordu. Özellikle 1980’lerde Yuriy Andropov iktidara geldikten sonra KGB’ye çok yetenekli elemanlar kazandırdı. 1980’lerin sonunda Dresden’de görevli iken Sovyetlerin çöküşünü görünce dehşete düşmüştü. Önce St. Petersburg’a döndü ve sonra Leningrad’ta üniversitede çalışmaya başladı. Bu arada şehirde bir eğitim akademisi olan KGB ile irtibatını sürdürdü. Putin’e göre; gelecekte Rusya’yı yönetecekler için KGB, Harvard Üniversitesi idi. 1990’larda Henry Kissinger ile karşılaştığında ona dış istihbaratta çalışarak işe başladığını söylemişti. Kissinger ise şöyle bir not düşer; “En iyiler işe dış istihbaratta başlar.” Ama Rusya devlet başkanı olmadan önce ABD Dış İşleri Bakanlığı istihbaratı onun hakkında şöyle bir not tutmuştu; “Önemsiz bir eyalet politikacısı, çok sürmez.”

Putin’in Rusya’daki lakabı “Devlet Adamı (gosudarstvennik)”. 1990’lı yıllarda St. Petersburg’da görevli bir bürokrat iken, şehirde rüşvet almayan tek devlet adamı olmakla ün yapmıştı ama gelen fırsatları kaçırmadığı ve paraya düşkün olduğu biliniyor. Suçu önlemek yerine organize eden biri oldu. Putin, Komünist olmadığı gibi iş dünyası düşmanı da değildi. Yahudi düşmanı ve Anti-Amerikancı da değil. Almanlara sempatik bakıyor. Homoseksüellere hoşgörülü bakmıyor. Putin, silahsız savunmasız sporlarına; judo ve ülkesinde “sambo” adı verilen sporu seviyor. Kuvvet ve ağırlığa dayanan bu sporların mantığının, uluslararası alanda güç zafiyeti olan Rusya’nın dış politikasına da yansıdığı söyleniyor. Başlangıçta barışçı bir şekilde selamlarsın, kurallara bağlı kalırsın, kendinden güçlü rakibi esneklik, çeviklik, kendini kontrol ile kansız bir şekilde yenersin.

Rusya’nın devlet yönetimi anlayışı

Eski ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in dediği gibi Putin aslında bugünün değil, geçmişin Rus imparatorluklarının Çarı ve bunu oynamak istiyor. Şimdi son zamanlarda devlet yönetimi adına yaptıklarına bir bakalım;

– Putin’in yönetim anlayışına bir örnek olarak Tataristan’da yaşanan gelişmeleri örnek verelim. 2019 yılında Tataristan Cumhurbaşkanı “Tatarca ana dil olsun” diye bir talepte bulundu. Putin’in buna cevabı şu şekilde oldu;

(1) Bir ülkede iki cumhurbaşkanı olmaz diye Tataristan’daki “Cumhurbaşkanı” sıfatını kaldırdı.

(2) Tatarca’yı resmi dil olmaktan çıkardı.

(3) Tatarca’nın eğitimde kullanılması (kreşler dahil) yasaklandı.

Türkiye’nin Rusya’ya olan yatırımlarında Tataristan önemli bir merkez idi. Nitekim son yıllarda 7-8 milyar dolar civarında yatırım yapılmıştı ama Ruslar birden frene bastılar. Moskova’nın eyalet dediği bu cumhuriyetlerde yönetim şekli şu şekilde özetlenebilir; Cumhurbaşkanı Rus, Yardımcısı Tatar, Bakanlar Rus, Yardımcıları Tatar. Bu diğerlerinde de hemen hemen hep böyle.

– Putin diğer yeni projesi “Devlet Konseyi”nin kurulması. Bu konsey, bağlı cumhuriyetler ve özerk bölgelerinin temsilini değil, devlet yönetim içinde Cumhurbaşkanı, Parlamento, generaller, akademisyenler ve istihbaratçılardan bir karışımı bir araya getirecek ve ülke adına kararlar bu konseyde alınacak. İşin aslı Putin kendinden sonrası için bir kurgu peşinde. Bu sistem içinde 69 kadar cumhuriyet, yarı cumhuriyet ve özerk bölge var ama onlar eyalet gibi görülüyor. Rusya’nın devlet merkezli eyalet sistemi ve oligark ekonomi modeli ülkenin gelişmesini önlüyor.

Rus güvenliği

Rusya’nın en kolay kullanılabilir hassasiyeti petrol ve doğal gaz gelirlerine dayalı ekonomisidir. Batı yatırımları öncelikle Rusya’nın enerji ihracatını hedef almaktadır. Daha sonra Rusya’dan beyin göçü teşvik edilmektedir. İdeolojik ve bilgi cephesinde ise Rusya’nın imajı üzerine oynanmaktadır. Ruslar, Ukrayna’da saplandıkça başka bir yerde büyük oyuna girişemeyecektir, bu da Amerikalıların diğer bir hesabıdır. Rusya’ya karşı başarı olasılığı yüksek, riski az stratejik bombardıman uçakları ve saldırı füzelerine yatırım yapılmaktadır. Bu yüzden, INF Anlaşması’ndan çekilerek Avrupa’ya daha çok füze yerleştirilmesinin önü açıldı.

Rusya’da halkın büyük kısmı mutsuz, yoksulluk had safhada. Gençlerin %20’si daha iyi bir hayat için başta Almanya, ABD ve İngiltere olmak üzere başka ülkelere kaçtı. Yapılan son anketlere göre gençlerin %44’ü ülkeyi terk etmek istiyor. Rusya genelinde halk ya çok zengin ya çok fakir. Rusya genelinde Slav nüfus azalırken, Müslüman sayısı artıyor. En fazla nüfus artışı Kafkasya’da yaşanıyor. Rusya’da halkın mutsuzluğu yanında jeopolitik olarak iki büyük tehlike bölgesi var; Kafkasya ve Sibirya. Yani büyük yırtılma buralardan başlayabilir;

(1) Kafkasya; Çeçenistan ve Dağıstan iki önemli potansiyel kriz bölgesi olmaya devam ediyor. ABD ve Suudi Arabistan’ın arkasında olduğu İslamcılara karşı Putin’in adamı Kadirov kullanışlı aptalı oynuyor.

(2) Sibirya’da Çin tehlikesi büyüdü. Tarım arazilerinin alan Çin, sürekli yatırım yapıyor. Ekonomik hayat sınır bölgelerinde Çinliler ile değişmeye başladı. Evlilikler yolu Çinli sayısı artarken, genel Sibirya nüfusu azalıyor. Sibirya’da Rus askeri varlığı çok ama halkın sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak bir yönetim anlayışı yok.

Kafkasya’dan Orta Asya’ya Türk dünyası ile pek çok muhtemel çatışma noktası bulunmaktadır. Bu coğrafyada egemenlik, Rusya’dan bağımsız olmak anlamına gelmektedir.

Rusya sosyal patlamaları önlemek için 2020’den itibaren alt yapı çalışmalarına 200 milyar dolar civarında bir para ayırdı. Bu paralar; köprü, yol, konut gibi alt yapı projeleri yanında ülkenin sanayileşmesi yani enerji satışına dayalı ekonomiden kurtulmak için yeni sanayi alanları kurmak üzere harcanacak. Rusya’nın enerji dışında ihracat kalemleri silah ve hammadde (demir, çelik, petrol türevleri vb.) sınırlı. Orta Asya’nın diğer ülkelerinde de durum farklı değil. Bu yüzden, Avrasya Ekonomik Birliği’nden bir şey beklenmiyor.

Türk-Rus İlişkileri ve İdlib

Ruslar için Suriye; Orta Doğu’nun anahtarı, Türkiye ise her zaman kontrol altında tutulması gereken bir rakip. Rusya, Suriye için Türkiye’den ne istiyor;

  1. Türkiye’nin İdlib bölgesindeki muhaliflerin en radikali olan Heyeti Tahrir Şamörgütü ile olan ilişkisi ve desteğini kesmesini,
  2. İdlib bölgesindeki muhaliflerin temizlenmesi konusunda Astana’da verdiği sözü uygulamasını,
  3. Afrin, Fırat Kalkanı, Barış Pınarı ve İdlib bölgelerinde Özgür Suriye Ordusu diye kullandığı ve Suriye’nin milli ordusu diye tanıttığı muhalif güçler ile uygulamaya çalıştığı planından vazgeçmesini.

Eğer Türkiye, bunları hala ılımlı muhalif güç diye desteklemeye devam ederse Cenevre’deki barış görüşmeleri ile bağlantısının kesileceğini söylüyor.

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;

https://www.academia.edu/41998270/Rusya_ve_Putini_anlamak.