Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Dünyadaki petrolün yarıdan fazlasını ihraç eden 15 ülke, 17 Nisan günü artık yılan hikayesine dönen büyük bir sorunu çözmek için Katar’ın başkenti Doha’da bir araya geldiler. Sorunun adı, düşük fiyatlı ham petrol. Bu toplantıya giden ilk adım 16 Şubat günü yine Doha’da Suudi Arabistan, Rusya, Venezuella ve Katar arasında yapılan bir toplantıda atıldı. O zaman yapılan toplantıda katılımcı ülkelerin üretimlerini Ocak 2016 seviyesinde tutmaları yönünde karar çıkmıştı. 17 Nisanda yapılan toplantıya ise hem OPEC üyesi ülkeler hem de OPEC’e üye olmayan petrol üreticisi ülkeler katıldı. Toplantının amacı, petrol üreticisi ülkelerin hepsinin üretimlerini mevcut seviyelerinde sabit tutması, bu süreçten sonra bir artış yapılmamasıydı. Böylece arz fazlası oluşan petrol piyasalarında yavaş yavaş talep dengelenecek ve petrolün varil başına fiyatı yükselecekti. Fakat petrol üreticisi her ülke düşük petrol fiyatlarından dolayı kriz yaşamasına rağmen toplantıdan bu yönde bir karar çıkmadı.

Bu durumun OPEC’in etkisinin azalması ve Suudi Arabistan-İran çekişmesi şeklinde özetlenebilecek iki önemli nedeni bulunmakta. Konunun daha net anlaşılabilmesi için bahsi geçen nedenlerinin yakından incelemekte fayda vardır.

OPEC’İN ETKİSİNİN AZALMASI

OPEC ülkelerinin eskiden olduğu gibi etkili olduğunu söylemek zordur. Dünyadaki üretim hacminin % 60-70’lerini kontrol edebilen bu örgüt son zamanlarda toplam üretimin anca % 40’ına yakın bir oranını kontrol edebilir hale gelmiştir. Dolayısıyla OPEC ülkeleri fiyatları yükseltebilmek için OPEC üyesi olmayan ülkelere de muhtaç durumdalar ve onları da dâhil etmeden aldıkları kararların pek bir etkisi kalmamıştır. Fakat belirmekte fayda var, fiyatların bu denli düşmesinde ve ekonomik sıkıntıya düşmelerinde kendi payları da bulunmakta. Başka ülkelerin artan petrol ihraçları sonucu kaybettikleri pazar payını geri kazanabilmek için çözümü aşırı bir üretim artışına yönelmekte buldular. Aşırı üretimle birlikte petrolün ucuzlamasını sağladılar ve petrol çıkartma maliyeti yüksek olan, başta ABD gibi ülkeleri pazar dışına itmeye çalıştılar. Bu trenin başını Suudi Arabistan çekti. Rekabet için aşırı üretim-ucuz fiyat politikasını denediler. Fakat bu durum bekledikleri gibi sonuçlanmadı. Bu süreçte ‘’yüksek maliyetli’’ (kaya-gazı) petrol çıkartan ABD, kısa sürede petrol çıkartma maliyetlerini düşüren yöntemler geliştirdi ve pazardaki payını arttırdı. Kısa sürede dünyada pek çok yerde yeni petrol rezervleri keşfedildi. Ayrıca Çin, Japonya ve Hindistan gibi büyük enerji ithalatçısı ülkelerdeki yavaşlayan büyüme talebi azalttı. Buna Avrupa’da ve dünyanın çoğunluğunda görülen ekonomik durgunluk eklenince üretilen fazla petrol elde kaldı. Fiyat düştükçe düştü.

OPEC ülkelerinin çoğunun ekonomisi petrole bağımlı olduğu düşünüldüğünde ortaya çıkan tablo anlam kazanmaktadır. Dünyanın en yüksek petrol rezervlerine sahip ülkesi olan Venezuella düşen petrol fiyatlarından dolayı büyük bir krize girdi, neredeyse petrolden başka gelir kaynakları yok. Suudi Arabistan çok uzun bir süreden sonra ilk kez dış borç aldı. Bu yüzden ekonomilerinin toparlanabilmesi için bu krizden acilen çıkmaları gerekiyor.

Fakat OPEC ülkeleri en büyük sıkıntıyı kendi içlerinde yaşıyorlar. Toplantıdan karar çıkmamasında etkili olan iki aktör İran ve Suudi Arabistan.

SUUDİ ARABİSTAN – İRAN ÇEKİŞMESİ

İran ve Suudi Arabistan arasında uzun zamandır süregelen ve yakın zamanda artan bir siyasi gerilim var. Son dönemde bu gerilim artmış durumdadır. Bu durumda petrol fiyatlarının düşmesinde İran’ın ambargolarının kalkması ve yeniden petrol arzına başlaması da önemli bir etken. Şüphesiz bu durum petrol pazarlıklarına da yansıdı. 16 Şubat’ta yapılan toplantıda üretimin Ocak ayı seviyesinde tutulması yönündeki karar İran için uygulanabilir değildi. Suudi Arabistan ve Rusya gibi ülkeler üretim kapasitelerini en üst düzeyde tutuyorlardı fakat İran kendisine uygulanan uluslararası ambargodan dolayı petrol üretimini epey düşürmek zorunda kalmıştı. Ambargo kalktıktan sonra da üretimini ambargodan önceki üretim seviyesinin de üstüne çıkartma çabalarına başladı. Ambargolardan önce İran’ın günlük üretim miktarı 2,5 milyon varildi ve İran bu rakam günlük dört milyon varile ulaşmadan petrol üretimini sınırlamayacağını ilan etti. Suudi Arabistanın günlük 10 milyon varil petrol çıkarttığı bir durumda, İran üretimini henüz ambargo öncesi seviyeye bile çıkartamamışken petrol arzını sınırlamak istemiyor. Fakat günlük üretim mikarı dört milyon varile çıktığı zaman da anlaşmayı kabul edeceğini belirtti. Suudi Arabistan da, petrol üretim mikarını sınırlandıracak bir anlaşmayı İran ve diğer büyük üreticiler de kabul etmediği sürece kabul etmeyeceğini açıkladı.

Bu durumun bize gösterdiği İran ve Suudi Arabistan’dan dolayı bu anlaşmanın yapılmasının kısa vadede zor olduğudur. Zaten son toplantı ile ilgili olarak, İran ile Suudi Arabistan arasındaki anlaşmazlığı gidermek için toplantıya sık sık ara verildiği haberlere de yansımıştır. Suudi Arabistan petrol fiyatlarının doğurduğu krizden en çok etkilenen ülkelerden. Bu durumun onlar için hiç bir avantajı olmamasına rağmen üretimi kısıtlama anlaşmasına İran’ı gerekçe göstererek yanaşmamaktalar. Hatta beklenti Suudi Arabistan’ın üretimi daha da arttırarak İran’ı pazarın dışına itmeye çalışacağı yönünde. Bunun sebebi olarak da Suudi Arabistan’ın bölgesel ve ekonomik olarak İran’a karşı bir hakimiyet kurma çabası olması gösterilmektedir. Ayrıca Suudi Arabistan son dönemlerde ekonomilerinin petrole olan bağımlılığından kurtulması için yeni projeler hazırlamakta. Sonuçta İran bu anlaşmaya dâhil olmasa bile diğer ülkelerle birlikte Suudi Arabistan’ın yapacağı bir anlaşma petrol fiyatlarını bir miktar da olsa yükseltecektir. Suudiler buna rağmen daha önce deneyip başarısız oldukları üretimi arttırma-fiyatları düşürme politikasına devam edecekler gibi görünüyor.

SONUÇ OLARAK

Türkiye’de petrol fiyatlarındaki ucuzluğu gündelik hayatta çok fazla hissedemiyoruz. Bunun başlıca nedeni, petrolü dolar üzerinden ithal etmemiz ve artan vergilerdir. Petrol fiyatları düşse bile dolar TL karşısında son bir yılda hızla değer kazandığı ve petrol fiyatlarındaki düşmeyle orantılı olarak vergiler de arttığından, bu durum halk için yeterli etkiyi yaratamamıştır. Öte yandan petrol varil fiyatları eskisi gibi yüksek seyretmeye devam etseydi hiç şüphesiz bu bizim için çok olumsuz bir etki yaratırdı. Türkiye ekonomisinin hala zor da olsa nefes alabilmesinin en büyük nedenlerinden birisinin düşük petrol fiyatı olduğunu unutmamak gerek.

Dünyada ekonomisindeki genel durgunluğun petrol fiyatlarının önümüzdeki dönemde seyrini etkileyeceğini unutmamak gerek. Çin, Japonya ve Avrupa ekonomileri canlanmadıkça petrol talebinin artması zor görünmektedir. Bütün gelirleri de petrole dayananan Rusya, Suudi Arabistan, Venezuella gibi ülkelerin de petrollerini bu kadar ucuza satarak krizden çıkmaları da mümkün değildir. Bu çerçevede önümüzdeki aylarda devam edecek bu toplantılardan çıkabilecek herhangi bir karar hem Türkiye hem de dünya ekonomisi üzerinde son derece etkili olacaktır.

KORCAN ROMYA