Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Öncesinde sizlere ABD-Çin arasında yaşanan hegemonya mücadelesinin gündemde olan farklı bir boyutunu aktarmaya çalışmıştık. Kısaca hatırlatmamız gerekirse; ABD’nin Huawei şirketini engellemeye yönelik adımlarının, mücadelenin şirketler üzerinden yürütülmeye başlanacağına dair öngörülerin oluşmasına yol açtığını, kur savaşları ile başlayan, ticaret savaşları ile iyice kızışan sürecin siber dünyaya hakimiyet kurma mücadelesine dönüştüğünden bahsetmiştik.

Geçtiğimiz sayımızda Huawei üzerinden, özel bir şirketlerin bu mücadeledeki rolüne kısaca değinmiştik. Şimdi ise spesifik olarak Huawei’nin, günümüzün soğuk savaşındaki rolüne ve bu soğuk savaşın geçeceği cephelere değinmeye çalışacağız

Giriş özeti yapmamız gerekirse, ABD ile Çin arasında bariz bir biçimde açığa çıkan bu soğuk savaşın en önemli cephesi 5G teknolojisi olacaktır. Geçmişte Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki soğuk savaş döneminde, soğuk savaşın en önemli unsuru uzay yarışı olmuştu. ABD ve Sovyetler birliği dünyanın kalanına ve birbirlerine karşı olan güç gösterisini ve gelişmişlik düzeylerini, atmosferin dışarısında katedilen mesafelerle göstermeye çalışmışlardı. Sürecin en önemli adımı olarak ABD’nin aya astronot göndermesi, bu savaşı ABD’nin kazandığını dünyaya göstermişti ve ABD’nin küresel hegemonyasına büyük katkı sağlamıştı. Günümüzde ise 5G iletişim altyapısında baskın olan tarafın geleceğin ekonomik, kültürel, sosyal ve endüstriyel gelişimine hakim olan taraf olacağı anlaşılmıştır. Bu nedenle günümüzün soğuk savaşı telekomünikasyon alanındaki en büyük çağ atlamalarından birisi olan 5G altyapısına geçiş süreci üzerinden gerçekleşmektedir. Bu altyapıya hakim olan tarafın, 21. Yüzyılın iplerini elinde tutacağı öngörülmektedir.

     Peki 5G Nedir? Neden Bu Kadar Önemlidir?

5G’nin geleceğin ekonomik düzeninin sinir sistemi olacağını söylemek mümkündür. En basit şekilde özetlememiz gerekirse, bugün kullandığımız 4G teknolojisi saniyede 100 MB veri aktarabilirken, 5G teknolojisi ile saniyede 20 GB veri aktarmak mümkün hale gelecektir. Buna ek olarak da gecikme süreleri azalacak, iletişimin kalitesi artacaktır. Bu sayede küresel ölçekte mobil ağların işleyiş biçimi çağ atlayacak, milyonlarca cihazın birbirleriyle anlık bağlantısı ve etkileşimi mümkün olacaktır. Ülkelerin ekonomileri ve insanların günlük yaşamı buna göre yeniden biçimlenecektir.

Ülkeler arasında 5G ağlarını kurmak amacıyla oluşan rekabetin sonucunda, bulunduğumuz yüzyılın siyasi gücüne ve ekonomik servetlerine hakim olacak ülke belli olacaktır.

     Nesnelerin İnterneti (IoT-Internet of Things) Nedir? 5G’nin IOT’un Gelişimindeki Önemi Nedir?

Nesnelerin interneti, fiziksel olarak var olan nesnelerin birbirleriyle veya daha büyük bir merkezle bağlantı halinde olmasını ifade eder.  5G sayesinde veri iletiminin muazzam ölçülerde hızlanması, nesneler arasındaki veri akışının da daha önceden ulaşılamamış seviyelerde artmasına yol açacaktır.

Peki nesne derken neyi kastediyoruz ? Örneğini 5G altyapısının kurulmasıyla birlikte sürücüsüz otomobillerin gündelik hayatımızda yer alması çok kolaylaşacaktır. Sürücüsüz araçların milisaniyede değişen yol koşullarına, öteki araçların pozisyonlarına veya diğer koşullara karşı tepki vermesi (örneğin yolun ilerisindeki trafik durumu, kaza durumu veya ışık durumu vb.) anlık veri akışının çok hızlanması sayesinde mümkün olabilecektir.

Özellikle sağlık sektöründe, dünyanın başka bir köşesinde yaşayan bir doktorun bambaşka bir ülkedeki hastayı robotlar aracılığı ile ameliyat etmesi mümkün olabilecektir çünkü 5G altyapısı bu hızda bir veri iletimini mümkün kılacaktır. Endüstriyel açıdan günümüzdekilere kıyasla devasa üretim sistemleri kurulabilecek, bunların iletişim ve veri aktarımı anlık ve gecikmesiz olarak mümkün olabilecektir.

Bu sektörde faaliyet gösteren İsveçli Ericsson’dan çıkan bir rapora göre 2024 yılına kadar 22 milyardan fazla cihazın “Nesnelerin İnterneti” teknolojisi üzerinden birbirine bağlanabileceği öngörülmekte. Milyarlarca cihazın hepsinin anlık olarak birbiriyle iletişim kurduğu bir dünyada, bu altyapıya egemen olan şirketin (veya ulusun) elinde olan gücü düşünmek endişe verici olacaktır.

     Huawei’nin 5G Teknolojisindeki Payı Nedir? Çin’in 5G ve IOT Politikası Nedir?

Huawei, 5G altyapısının en büyük geliştiricisi ve satıcısı konumundadır. Dünyada başka hiçbir şirket 5G teknolojisinde Huawei kadar yol alabilmiş değil. Herşeyden önce Huawei, 5G altyapısının en ufak parçasından en kompleks parçasına kadar bütün ekipmanlarını kendisi üretebilmektedir. Rakiplerine kıyasla 5G baz istasyonları daha küçük ve daha ucuzdur. Pek çok ülkenin de mevcut 4G altyapısı zaten Huawei tarafından kurulmuştur. Bu nedenle bu ülkelerin Huawei tarafından 5G’ye geçirilme maliyeti daha düşük olacaktır.

Dünyadaki en büyük telekom ekipmanları tedarikçisi olan Huawei’nin yıllık geliri her sene hızla yükselmektedir. 2018 geliri 100 milyar dolar olan şirketin (Karşılaştırma yapabilmek adına Google’ın yaklaşık 111 milyar dolar geliri olduğunu belirtelim) 80 bini mühendis olan 180 bin çalışanı bulunmaktadır. Gelirinin %14’ünü ve çalışanlarının neredeyse yarısını Ar-Ge araştırmaları için kullanan şirket, yalnızca 5G ekipmanları için 5 binden fazla patent başvurusunda bulunmuştur. Dünya nüfusunun %40’ı Huawei ekipmanlarından geçen telekomünikasyon ağlarını kullanmakta. Afrika, Asya ve Güney Amerika pazarlarında büyük pay sahibi olan şirketin, Avrupa pazarında da % 40’lık bir hakimiyet alanı bulunmaktadır.

Huawei’nin rakiplerine kıyasla kısa diyebileceğimiz bir sürede telekomünikasyon sektöründe bu kadar büyük bir oyuncu olabilmesinin en büyük sebebi ise Çin hükümetinin devasa finansman olanaklarına sahip olabilmesinden geçmektedir. Huawei devletten bağımsız özel bir şirket olsa bile doğrudan veya dolaylı biçimde Çin hükümetinden büyük destekler almaktadır. Hiçbir batı şirketi böylesine finansman kaynaklarına ve imkanlara sahip olamamıştır.

Peki Çin Hükümetinin Huawei ve diğer Çinli şirketler üzerinden 5G teknolojisinin geliştirilmesi için sağladığı bu kaynakların sebebi nedir? Sebebi, Çin’in  5G teknolojisinin alt yapısında öncü olma konusunda resmî bir devlet politikası bulunmasıdır. Buna bağlı olarak da nesnelerin interneti ve yapay zeka alanında gelişmelerin kaydedilmesi de Çin’in resmi devlet politikaları arasındadır. Bu politikalar 2017 yılında resmi olarak devlet programına eklenmiştir.

Batı ülkeleri 5G’yi 4G teknolojisinin geliştirilmiş hali olarak görmektedir. Buna karşılık Çin, 5G’yi başta ipek yolu projesi olmak üzere küresel ölçekteki çıkarları için hayati önemli bir teknoloji olarak kabul etmektedir. Telekomünikasyon alanında atılacak bu devrimsel adımla beraber oluşturulacak yeni altyapının Çin’in kontrolünde olması, tıpkı silikon vadisinden çıkan şirketler aracılığıyla dünyanın dört bir tarafında dominant bir biçimde etkisini gösterebilen ABD’nin yaptığı gibi bir hakimiyet ve kontrol alanı oluşmasını sağlayacaktır. Dünyanın veri akışının çok büyük bölümünün Çinli şirketlerin kurduğu altyapıdan geçmesi, gerek data toplamak konusunda gerekse istihbarat elde etmek adına eşsiz bir imkanın oluşmasına yol açacaktır.

     5G Teknolojisinde ABD ve AB’nin Durumu Nedir?

5G altyapısının kurulum maliyeti çok yüksektir. 4G ile karşılaştırıldığı zaman 5G’nin 4-5 kat daha fazla kurulum maliyeti olacaktır, çünkü yoğun alanlarda km başına 4G’de 2-5 baz istasyonu gerekirken 5G’de km başına 15-20 baz istasyonu gerekmektedir. Ancak Huawei bu altyapıyı rakiplerine kıyasla en az %30 daha ucuza sağlayabilmektedir.

Sektörde Huawei’ye 5G konusunda rakip olabilecek iki şirket bulunmakta. Bunlar da Finlandiyalı Nokia ve İsveçli Ericsson. Bu alanda faaliyet gösteren ABD’li şirketler de olmasına rağmen, ABD’li şirketler 5G konusunda gerekli bütün malzemeleri üretemedikleri için altyapı kurabilmek adına ABD’nin AB ile birlikte hareket etmesi gerekecektir.

Günümüzde Çin’de 350 binden fazla 5G baz istasyonu inşa edilmiştir. Buna karşılık ABD’nin yalnızca 30 bin baz istasyonu bulunmaktadır. Gerek teknolojik açıdan gerekse alt yapı kapasitesi açısından tarihte ilk defa ABD bir konuda rakibine karşı üstün gelememektedir. Avrupa bölgesinde bahsettiğimiz Ericsson ve Nokia’nın da Huawei’ye karşı en önemli dezavantajı maliyet unsurudur. Bu nedenle 4G altyapısında ve diğer telekomünikasyon cihazlarında Huawei tek başına Avrupa pazarının %40’ını domine etmiştir.

     ABD-Çin Mücadelesinde 5G’nin Önemi ve Huawei Engellemeleri – ABD Neden Huawei’den Çekinmekte?

ABD ticaret departmanı Huawei ve iştiraklerinin ABD teknolojisi satın almak için departmandan izin alması gereken şirketler listesine eklemişti. Ek olarak da Trump tarafından yakın zamanda açıklanan, Huawei ve Çinli şirketlere koyulan ambargolar da gündemi oldukça meşgul etmişti. ABD hükümetinin bizzat özel bir şirkete karşı giriştiği bu tavır, çoğu uzman tarafından gülünç bulunmaktaydı.

İşin esasında,  ABD yönetimi, Çin’in istihbarat gücü olarak öne çıkmasından, küresel ticaretin ve askeri gücün işleyişini etkileyen ağlara hakim olmasından korkmaktadır. Bugün iletişim veya telekomünikasyon alanında faaliyet gösteren ve küresel ölçekte popüler olarak kullanılan pek çok ABD teknoloji şirketi, yıllardır ABD’nin istihbarat faaliyetlerine hizmet etmektedir. Önümüzdeki on yıllarda bu üstünlüğün rakibe geçme ihtimali ABD yönetiminin endişesi olmuştur.

5G’nin nihayetinde her şeyin kablosuz olarak birbirine bağlandığı siber düzeni oluşturacağı görülmektedir. ABD istihbarat servisleri, Çin’in Huawei ve diğer şirketleri aracılığı ile 5G mobil ağına hakim olması halinde, bu iletişim ağlarını kullanarak önemli bilgilere erişebileceğinden korkmaktadırlar. Bu altyapıya hakim olmanın bir getirisi olarak, enerji santrallerine, fabrikalara, hastanelere veya devlet kurumlarına sabotaj yapmanın mümkün olacağı öngörülmektedir. Toplumun bütün damarlarına işleyip, toplumu tamamen çökertme riski olan bu tür bir açığa meydan vermemek adına da çeşitli önlemler almaya başlamışlardır.

Aslında ABD’nin bu konuda endişelenmesi için haklı gerekçeleri bulunmaktadır. Her ne kadar Huawei özel bir şirket olduğunu, Çin hükümetiyle müşterilerinin verilerini asla paylaşmayacağını pek çok kez belirtmiş olsa da Çinli bir şirket olarak Huawei’nin Çin hükümetine gerekli durumlarda bilgi aktarması zorunludur. Çin’in 2017 yılında yürürlüğe giren ulusal istihbarat yasasının 7. Maddesi herhangi bir kuruluş ve vatandaşın ulusal istihbarat işlerine destek olması, bildiklerini aktarması ve işbirliği yapması gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca 2014 yılında casuslukla mücadele kanunun 22. Maddesine göre de ilgili kuruluşlar ve bireylerin talep halinde bilgi vermesini gerektirmektedir. Bu şartlar, daha dolaylı yöntemlerle de olsa ABD ve AB yasalarında da bulunmaktadır. ABD ve AB de bu doğrultuda istihbarat takibi yapmaktadır. Ancak konu daha totaliter bir rakip olunca, batı ülkelerinin telaşlanması kaçınılmaz olmaktadır.

Huawei şu ana kadar dünyanın dört bir yanına 70 binden fazla baz istasyonu kurdu, 30 dan fazla ülke ile resmi olarak 5G altyapısının kurulması için anlaşma imzaladı. Ancak ABD son zamanlarda bu genişlemeyi durdurabilmek adına Huawei’ye karşı engelleme faaliyetleri başlatmıştır. Bu faaliyetlere de bütün müttefiklerinin katılması için ısrarcı olmaktadır. ABD’nin bu politikası Japonya, Yeni Zelanda ve Avustralya gibi ülkelerden destek görmüştür. Bu ülkeler tıpkı ABD’nin yaptığı gibi ülkelerinde Huawei ve ZTE gibi Çinli üreticilerin ekipmanlarının kullanılmasına engel koymuşlardır. Diğer taraftan Almanya, İngiltere gibi Avrupa ülkeleri ise arada kalmış bir tutum sergilemektedirler. Özellikle İngiltere Çin ile son zamanlarda gerçekleştirilen büyük hacimli ticaret anlaşmalarından dolayı Çin’i küstürmek istememekte, diğer taraftan da ABD’nin politikasına dolaylı olarak destek vermektedir. Almanya tarafından gelen açıklamalarda ise sadece bir ülkeden olduğu için bir şirketi dışlamanın doğru olmayacağını belirtildi. Ancak bütün altyapılarını Çin’e teslim edecek kadar saf olmadıklarını da eklediler.

Tayland ve Güney Kore ise çoktan Huawei altyapısına destek verdiklerini gösterdiler. ABD’nin yoğun baskı uyguladığı Hindistan ise Huawei altyapısını kurmaya başladı. Pek çok ülke özellikle ucuz maliyetlerden dolayı Huawei ile anlaşma yaptı. ABD dışişleri bakanı Mike Pompeo ise Huawei altyapısını kullanan ülkelerle ABD’nin istihbarat paylaşımı yapamayacağını açıkladı.

     Sonuç

5G teknolojisi üzerinden süren yarış, geçmişte Sovyetler ile ABD arasında gerçekleşen soğuk savaşın başlangıcındaki Sputnik gibi. ABD’nin Çin’in 5G adımına, Sputnik’e benzer bir tavırla, telaş içerisinde yaklaştığı görülmektedir. 5G’de Sputnik gibi yeni bir çağın ilk adımı olacaktır. Bu süreçte de ABD değil de Çin öne çıkarsa, önümüzdeki çağın egemen kuvveti konumuna yükselecektir. Sovyetler birliğinin çöküşünden bu yana ilk defa tek kutuplu dünyanın sona erdiği görülmektedir. Kısa bir süre önceye kadar ülkeler arası ilişkileri ve dostluğu geliştirmek amacıyla kullanılan ticari bağlar ve karlar, artık uğruna savaşılması gereken konulara dönüşmüştür.

Huawei küresel ölçekte bir ajan olarak görülmekte. Bu mücadele ise iki kapitalizm biçimi arasındaki mücadeledeki en zorlu ve en son sınav olarak karşımıza çıkmakta. Liberal batı pazarlarına karşı devlet destekli Çin kapitalizmi. Ancak bu sefer mücadeledeki en önemli silah olan Huawei, bir devlet şirketi değil tamamiyle özel bir şirket.

5G’nin bildiğimiz dünyayı değiştireceği kesin. Hangi ülke bu devrimin oluşmasında baskın olursa, kim bu altyapıların sahibi olursa önümüzdeki on yıllarda da küresel düzenin en dominant ülkesi olacaktır. Dolayısı ile günümüzün dominant devleti olan ABD bu süreci kendi varlığı İçin bir tehdit görmektedir. Bir sonraki Microsoft veya Apple gibi devrimci ve dünyayı çepeçevre saracak olan şirketin Çin’den çıkma ihtimali ABD İçin büyük bir güvenlik tehdidi olarak görülmektedir.

Bu süreçte ülkelerin 5G altyapısı kurması adına karar vermelerini sağlayacak asıl unsur politikaları değil ekonomileri olacaktır. Yani altyapının nereden geldiği değil ne kadar maliyetle geldiği önemli olacaktır. Bahsettiğimiz üzere 5G ağları kurmanın maliyeti çok yüksektir ve Huawei arkasında Çin hükümetinin desteği ile beraber rakiplerinden %30 daha az maliyetle bu altyapıyı kurmaktadır. Çin hükümetinin Huawei’ye sağlamış olduğu finansman imkanlarını hiçbir batı ülkesi kendi şirketlerine sağlayamayacaktır. Bu nedenle de küçük ve orta ölçekli ulusların bu süreçte ABD’ye sert bir çizgi çekmesini bekleyemeyiz. Unutmamak gerekir ki Huawei yalnızca uygun fiyat sunmakla kalmıyor, aynı zamanda rakiplerinden daha da kaliteli üretim yapabiliyor.

Her ne kadar ABD’deki telekomünikasyon firmaları Huawei ürünlerini kullanmayacaklarını ilan etmiş olsalar bile, dünyanın kalanı ile sağladıkları veri akışından dolayı veri trafiklerinin Huawei ağlarından geçmesine engel olamayacaklar. Ayrıca ABD hükümeti ve şirketleri Çinli şirketlerle iş yapmaktan kaçınsalar bile, ABD şirketlerinin hiçbiri (Cisco bile) 5G için gerekli ekipmanların hepsini üretemiyor. Yani ABD bu mücadelede Avrupa’lı Ericsson ve Nokia’ya muhtaç durumda kalacaktır.

Bu savaşın maliyeti ABD İçin yüksek olacaktır. Çünkü bu savaşta yalnızca kendi maliyetini değil, müttefiklerinin düşük bedelle yüksek teknolojiden vazgeçme maliyetlerini de karşılaması gerekecektir. Bir diğer taraftan da Huawei 5G alanında dünyada en çok patente sahip olan firmadır. Bu da diğer şirketlerin 5G’nin kilit parçalarını kullanabilmesi için Huawei’ye bir bedel ödemesi gerektiği anlamına gelmektedir. Özetle bu savaşta Huawei kaybettiği denklemlerde bile karlı çıkmaktadır.

Böylesine bir denklemin çıkışı olarak birbirinden tamamen bağımsız iki farklı 5G ekosisteminin oluşması mümkün görünmektedir. İki farklı telekomünikasyon altyapısı, beraberinde iki farklı politik düzeni de getirecektir. Bu altyapılar arasında seçim ülkelerin seçim yapmak zorunda bırakılması, geçmişteki soğuk savaş dönemini anımsatan türden iki kutuplu bir dünyanın oluşmasına yol açacaktır.