Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

”Yollar vardır, meçhulün önümüze serdiği çizgilerdir. Bu yollarda yolcu, talihinin tezgâhında kendi kaderini dokur. ” 

Şevket Süreyya Aydemir böyle başlar Samsun yolculuğunu anlatmaya ”Tek Adam” isimli eserinde.

Bundan 100 sene önce bugün, bizim son tarih devremize damgasını vuran bir yolculuğun başlangıç noktasıdır.

İstanbul’dan Ayrılış

16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan başlayıp, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da sona eren deniz yolculuğu sırasında Mustafa Kemal çok tedirgindir. Zira yolculuk esnasında fırtınalı deniz şartlarının yanı sıra, asıl onu tedirgin eden, memleketin içinde bulunduğu durum ve koşulların dehşet ve korkunçluğudur.

Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu grup 1’inci Dünya Savaşında yenilmiş, Osmanlı Ordusu her tarafta yara almış, silah ve cephanesi elinden alınmış, zedelenmiş, hırpalanmış, şartları çok ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmıştır. Millet yorgun ve fakir durumdadır.[1]

Bu durum karşısında dahi, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğü ve kafasında yerleşen karar: “Milli Hâkimiyete dayalı, kayıtsız şartsız millet egemenliğine dayanan bağımsız bir Türk Devleti kurmak”tır. Samsun’a ayak basar basmaz uygulamaya başladığı karar bu olmuştur.[2]

Samsun’a beraberinde götürdüğü yol arkadaşlarından Binbaşı Hüsrev Gerede anılarında şunları anlatır: 16 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru Samsun’a hareket etmek üzereyken düşman askerleri vapura çıkıp arama yapmak isterler. Bir er, koşa koşa gelir Mustafa Kemal’e haber verir. ”Komutanım düşman askerleri vapurda silah ve cephane arıyorlar” der. Mustafa Kemal’in, ”budala herifler bizim silah, cephane değil, kafa götürdüğümüzü bilmiyorlar mı? şeklinde verdiği cevap çok anlamlıdır.[3]

Samsun’a Çıkışı Hazırlayan Olaylar

Müttefikler, Sinop-Trabzon bölgesinde Rum-Pontus devleti kurdurmak istiyordu. Bu amaçla Rusya da dâhil olmak üzere dışarıdan Rumlar getirildi. Rumların olay çıkarmaları üzerine bölgedeki milislerimiz de karşılık verdiler.

Bundan rahatsız olan İngiliz komiseri saraya verdiği ültimatom ile milislerin hareketlerine son verilmesini istedi. Anadolu’ya geçiş için fırsat kollayan Mustafa Kemal Paşa, iyi ilişkilerini kullanarak bu görevin ve istediği yetkilerin kendine verilmesini sağladı. 9’uncu Ordu Müfettişi olarak atandı. Asıl görev bölgesi; Trabzon, Erzurum, Sivas, Van illeri ile Canik (Samsun) ve Erzincan Livaları idi. Buna ek olarak komşu iller olan; Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Ankara ve Kastamonu da isteklerine öncelikle cevap verecekti.

Görev tanımı şöyle idi:

  1. Bölgede iç düzenin kurulması ve düzen dışı olayların nedenlerinin saptanması,
  2. Bölgede dağınık haldeki silah ve cephanenin toplanarak emniyete alınması,
  3. Ordu’nun da desteğini alarak oluşturulan toplulukların kaldırılması. Mülki amirler üzerinde yetkili kılınması.[4]

Samsun’a Çıkış

Oldukça zor ve sıkıntılı geçen bir deniz yolculuğunun ardından, 19 Mayıs 1919 sabahı saat 7’de puslu bir havada Samsun’a ayak bastı. O sırada 38 yaşındaydı.

Samsun’da özel bir karşılama olmadı. O tarihlerde bir sancak merkezi olan Samsun’da yetkili askeri bir kurum veya kuruluş mevcut değildi.

Bandırma Vapuru ile Samsun’a varan 9’uncu Ordu Heyetinde kendisinden başka şu personel bulunuyordu:

Üçüncü Kolordu Kumandanlığı için Albay Refet (Bele), Ordu Kurmay Başkanı Albay Kâzım (Dirik), Yardımcısı Yarbay Mehmet Arif, Şube Müdürü Binbaşı Hüsrev Gerede, Topçu Kumandanı Binbaşı Kemal, Ordu Sağlık Bakanı Albay İbrahim Tali (Öngören), Yardımcısı Dr. Binbaşı Refik (Saydam), Başyaver Yüzbaşı Cevat Abbas, Kurmay Mülhakı Yüzbaşı Mümtaz, Yüzbaşı İsmail Hakkı, Emir Subayı Yüzbaşı Ali Şevket, Karargâh Komutanı Yüzbaşı Mustafa, Kurmay Başkanlığı Yaveri Üsteğmen Hayati, İaşe Subayı Üsteğmen Abdullah, Refet Beyin Yaveri Üsteğmen Hikmet, Mustafa Kemal’in Yaveri Teğmen Muzaffer, Şifre Katibi Faik, Şifre Mülhakı Memduh.[5]

9’uncu Ordu Heyeti 19-25 Mayıs 1919 tarihleri arasında Samsun’da kalır. Bu günler rahat ve emniyetli günler değildir. Samsun’dan ayrılmadan önce 21 Mayıs’ta Erzurum’da 15’inci Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa’ya, 23 Mayıs’ta Ankara’da 20’nci Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa’ya telgraf çeker. İrtibat kurulmasını ister. Bölgelerin imkânlarına göre de Kars’tan İzmir’e kadar, memleket ahvali ve 15 Mayıs’ta İzmir’i işgal eden Yunan ve Rum ikilisinin durumu hakkında bilgi rica eder. Telgrafında şu cümleler dikkat çekicidir:

”Millet ve memlekete borçlu olduğumuz en son vicdan vazifemizi, yakından ve beraber çalışarak yerine getireceğimiz kanaatiyle bu vazifeyi kabul ettim.” [6]

25 Mayıs’ta Samsun’dan Havza’ya hareket eder. 12 Haziran’a kadar burada kalır. Buradan Amasya’ya geçer. Bu süre içerisinde bütün yurtta millî teşkilât kurulması gereğini bir genelge ile bütün kumandanlara ve sivil idare amirlerine bildirir.

Anadolu’ya geçeli neredeyse bir ay olmuştur. Bütün millî ordu birlikleriyle irtibat sağlanmış, temas kurulmuş, millet mümkün olduğu kadar aydınlatılarak dikkatli ve uyanık duruma getirilmiş, millî teşkilât kurma düşüncesi yayılmaya başlamıştır.

Sonuç ve Değerlendirme

Mustafa Kemal’in Samsun’da başlayıp, buradan Havza’ya, oradan Amasya’ya, Erzurum’a, Sivas’a çıkan ve sonra Ankara’ya, İzmir’e ulaşan yolculuğu, her türlü yokluğa ve yoksulluğa rağmen kurtuluşa doğru sarsılmaz bir inanç ve kararlılıkla ilerleyen ve karanlıktan aydınlığa giden bir yolculuktur.

Yolculuklar vardır, bitti sanılan yerde yeniden başlar. Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayıp, 9 Eylül’de İzmir’e ulaşan yolculuğu böyle bir yolculuktur.[7]

19 Mayıs 1919 tarihi üzerinden bugün 100 sene geçmiştir. 100’üncü yıldönümünü idrak ettiğimiz bu kutlu gün, ”Cumhuriyetin” ülkenin ana rahmine düştüğü gün olarak yâd edilmeli, Türk tarihinin altın sayfalarında yerini alan ata mirası olarak kıymeti bilinmelidir.

KAYNAKÇA:

[1] NUTUK

[2] A.g.e. S.10

[3] HÜSREV GEREDE’NİN ANILARI, Sami Önol – Literatür Yayınları, 3.Baskı

[4] www.ahmetsaltik.net/tag/9-ordu-mufettisi/

[5] TEK ADAM, Şevket Süreyya Aydemir – Remzi Kitabevi 2.Cilt

[6] A.g.e. S.27

[7] TEK ADAM, Şevket Süreyya Aydemir – Remzi Kitabevi 3.Cilt