Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

KIBRIS KONUSUNDA TÜRK TARAFINA BASKI MI VAR?

Kıbrıs’ta iki kesimin kabul edebileceği bir statü üzerinde anlaşmak için görüşmeler yıllardır devam etmektedir. Ancak her görüşme sonrasında yapılan açıklamalara bakıldığında esasa yönelik bir ilerlemenin kaydedilemediği görülmektedir.

BM’nin ev sahipliğinde, 17-18 Mart 2025’te, İsviçre’nin Cenevre kentinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin temsilcilerinin katılımıyla Kıbrıs konulu gayri resmi 5+1 toplantısı yapıldı. Amaç, tekrar bir araya gelerek anlaşma zemini oluşturmaktı.

Toplantı sonucunda:

–             Ada’da dört yeni geçiş noktasının açılması,

–             Mayın bölgelerinin temizlenmesi,

–             Gençlik komitesinin kurulması,

–             Çevre ve iklim konularında iş birliği,

–             Mezarlıkların restorasyonu,

–             Temmuz sonunda yeni bir toplantının gerçekleştirilmesi,

–             Kişisel bir temsilcinin atanması,

–             Ara bölgede solar enerji sisteminin kurulması mutabakat sağlanan konular olarak açıklandı.

Bu konular sayesinde iki taraf arasında iş birliği alanları yaratılarak güvenin artırılacağı iddia edildi. Başlıklar irdelendiğinde, tespit edilen hususların esas sorunun çözümüne yönelik olmadığı görülmektedir.

Rum Yönetimi Başkanı Nikos HRİSTODULİDİS, 9 Mayıs 2025’te yaptığı açıklamada; “Avrupa Birliği (AB) ile uluslararası toplumun, Türkiye’ye, diyaloğun ve müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden yeniden başlamasını kabul etmesi için baskı yaptığını” söylemiştir.

GKRY liderinin bahsettiği, sekiz yıl önceki, İsviçre’de Crans Montana’da, 28 Haziran-7 Temmuz 2017 tarihleri arasında, yaklaşık 10 gün süren ve büyük umutlar bağlanan görüşmelerden Rum tarafının değişmez yaklaşımı nedeniyle bir sonuç elde edilememişti.

GKRY, bugün başlangıç olarak temel aldığı sekiz yıl önceki Crans Montana görüşmelerinde;

  • Kıbrıslı Türklerle eşitlik zemininde yetki paylaşımını reddetmiş,
  • Kendisini Ada’nın tek sahibi, Kıbrıs Türk halkını ise azınlık olarak gören tutumunu devam ettirmiş,
  • KKTC’yi Türkiye’nin garantörlüğünden koparıp, Türkiye’nin sağladığı güvenceden mahrum bırakmayı istemiştir.[1]

Türk tarafının Kıbrıs konusunda benimsediği esas; TBMM Genel Kurulunda, Kıbrıs Barış Harekatının 50’nci yıl dönümünde, 18 Temmuz 2024’te kabul edilen tezkerede de açıkça vurgulanmıştır; 

“…İki devletli çözüm siyaseti, Akdeniz bölgesinde istikrar ve kalıcı barışı sağlamanın da yegâne yoludur. Ada’da iki ayrı halkın ve iki ayrı devletin varlığı daha fazla göz ardı edilmemelidir. Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik teşebbüslerin, bu gerçek üzerine inşa edilmesi şarttır. Kıbrıs Türk Devleti’nin, uluslararası toplumun bağımsız ve eşit egemen bir üyesi olarak hak ettiği yeri alması daha fazla tehir edilemez…”.  

En son BM Genel Sekreterinin davetiyle, Genel Sekreter, Cumhurbaşkanı Tatar ve Rum lideri arasında, ABD’de 27 Eylül 2025’te, 30 dakikalık bir görüşme yapıldı.   

Bu görüşmenin hemen ardından Cumhurbaşkanı Tatar;

 “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, TBMM’de buna yönelik olarak 18 Temmuz 2024 tarihinde oy birliğiyle aldığı kararında da iki devletli çözüme yönelik iradesini en net şekilde ortaya koymuştu”

“Türkiye Cumhuriyeti’nin bu güçlü desteğinden aldığımız gücü Meclisimizin (KKTC Cumhuriyet Meclisi) iradesine yansıtma zamanı gelmiştir. Buradan Meclisimizde temsil edilen tüm partilerimize çağrıda bulunuyorum, Anavatan Türkiye’nin de güçlü desteğine sahip bu devlet pozisyonumuzu bir kararla meclisimizden bize yakışır şekilde oy birliğiyle geçirin” açıklamasını yaptı.

Rum yönetimi lideri ise yine “Görüşmeler Crans Montana’da kaldığı yerden başlasın” demecini verdi. Dolayısıyla Rum tarafında değişen bir şey yok.

Milli Güvenlik Kurulu (MGK)’nun 30 Eylül 2025 tarihindeki toplantısından sonra açıklanan bildirisinde konuya ilişkin;

“Millî davamız olan Kıbrıs meselesinde, Kıbrıs Türklerinin egemen eşitlik ve eşit uluslararası statülerinin tanınmasına dayanan iki devletli çözüm modeline yönelik desteğimiz vurgulanarak, ülkemizin Ada’daki barış ortamını menfi etkileyebilecek her türlü adıma karşı kararlı duruşunu muhafaza edeceği” kaydedilmiştir.

MGK’nın açıklamasından iki gün sonra; Millî Savunma Bakanlığının faaliyetlerinin anlatıldığı Haftalık Basın Bilgilendirme Toplantısı, 2 Eylül 2025’te, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde “Boğazköy Şehitliği’nde” gerçekleştirildi. Kıbrıs ile ilgili aşağıdaki görüşler belirtildi;

“Soydaşlarımızın uğradığı zulmü sona erdirmek amacıyla 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nda vatan ve millet uğruna şehit olan kahraman Mehmetçiğin ve Mücahitlerin yan yana yattığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan Boğazköy Şehitliği’nde icra ettiğimiz Millî Savunma Bakanlığı Haftalık Basın Bilgilendirme Toplantısı’na hoş geldiniz. Bu vesileyle;

▪️ Garanti ve İttifak Antlaşmaları çerçevesinde, “tek millet, iki devlet ve tek yürek” anlayışıyla Kıbrıslı kardeşlerimizin yanlarında olmaya devam edeceğimizi,

▪️ Ada’da tek ve kesin çözümün, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi olduğunu,

▪️ Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Ada’daki dengeyi bozan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin güvenliğine yönelik tehdit oluşturan faaliyetlerine karşı gerekli tüm tedbirleri almayı sürdüreceğimizi,

Hem Kıbrıslı kardeşlerimizin güven, huzur ve refah içinde yaşadığı bir geleceği inşa etmek hem de “Türkiye’nin Akdeniz’deki meşru hak ve çıkarlarını koruma” kararlılığımızın tam olduğunu bir kez daha vurguluyoruz”.

Yapılan toplantılar ve sonrasında üst düzeyde arka arkaya yapılan açıklamalar, ABD, Fransa, İngiltere, Hindistan ile İsrail’in Ada’da son zamanlarda dikkat çeken silah desteği dahil askeri ve ticari faaliyetleri, Türkiye ve KKTC’ne, Kıbrıs konusunda belirli merkezlerden baskıların geldiği, bunun önümüzdeki dönemde daha da artabileceği izlenimini yaratmaktadır.

Türkiye ve KKTC, Türk halkının geleceği, Kıbrıs ile Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarımız için 18 Temmuz 2024’te, TBMM’de kabul ettiği tezinden asla geri adım atmamalıdır. Türk halkı 24 Nisan 2004, Annan Planı halkoylaması öncesi ve sonrasında yaşananları unutmadan, geçmişte olduğu gibi her zaman, milli duruşunu sergileyecek şekilde uyanık olmak zorundadır.

Kaynakça:

[1]https://www.uhahaberajansi.com/en-az-60-yildir-suren-kibris-sorunu-cozum-sureci-ve-crans-montana-gorusmeleri/ (E.T.: 6.6.2025)