…
YİRMİNCİ YILDÖNÜMÜNDE 11 EYLÜL: KOPENHAG OKULU ÇERÇEVESİNDE ABD İÇ VE DIŞ POLİTİKASININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Soğuk Savaş sürecinin iki kutuplu dünyası ABD açısından öncelikli tehdidin yani SSCB’nin askeri, ekonomik ve politik gücüne karşı strateji geliştirmesine neden olmuştur. Bu dönemde ABD politikalarının odağında baş düşmanı yenmek vardı ve bunu da başardı. Soğuk Savaşın bitişi ile 11 Eylül 2001 arasındaki süreçte, ABD’nin iç politikasında özgürlükleri kısıtlayıcı bir yaklaşımı yoktur. Dış politikasını da küreselleşme politikaları üzerine inşa etmiştir.
11 Eylül 2001 tarihi itibarıyla ABD’nin iç ve dış politikaları siyaset gündeminden güvenlikleştirme alanına çekilmiştir. İç politika da güvenlikleştirme için özellikle Vatanseverlik Yasası (Patriot Act) ve İç Güvenlik Bakanlığı vasıtasıyla özgürlüklerin kısıtlanması ve güvenliğin sıkılaştırılması yönünde bir tercih yapılmıştır. Dış politika ile ilgili güvenlikleştirmede ise, terör-savaş-haydut devlet kavramlarının ilişkilendirilmesiyle “teröre karşı önleyici savaş” konsepti geliştirilmiştir. Bu kapsamda dünyanın herhangi bir yerinde “önleyici” müdahalede bulunabilme meşruiyeti sağlanmıştır. Buna rağmen 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ABD’nin müdahalede bulunduğu hiçbir devlette istikrar sağlanamamıştır. Afganistan, Irak, Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye milenyum çağında yapılan müdahalelerden hiçbir fayda görmemiştir. ABD’nin terörle mücadelesi başarısız olmuştur. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi ve NATO gibi uluslararası örgütlerde tarihlerinde ilk ve tek defa olmak üzere bir devletin güvenlikleştirme politikalarını uygulamaya mecbur edilmişlerdir. Yani ABD’nin güvenlikleştirme politikası uluslararası örgütler düzeyinde de geçerlilik ve işlerlik kazanmıştır. Ancak bu örgütlerin sonuçta bir devletin çıkarları doğrultusunda açıkça kullanılmaları güvenilirliklerinin de daha fazla sorgulanmasına sebep olmuştur. ABD, hegemonyasının devamı için oluşturulan kaos düzeni ile beraber rakiplerinin de istikrarsızlık bölgelerine çekilmesi hususunda göreceli bir başarı elde etmiştir.
Günümüzde ABD’nin güvenlikleştirme süreciyle ilgili herhangi bir geri dönüş emaresine yani “ters güvenlikleştirme” eylemine rastlanmamaktadır. Bu durum ise bizi doğal olarak güvenlikleştirmenin halen devam ettiği sonucuna götürmektedir. ABD’nin iç ve dış politikaları ile ilgili güvenlikleştirme süreci ya da “sonsuz savaşı” hem kendi hem de küresel politikaları etkilemeye devam etmektedir.
Makalenin Geniş Versiyonu İçin:
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ijps/issue/64480/815931