Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

KUR-FİYAT İLİŞKİSİ: GEÇİŞKENLİK

Ersin DEDEKOCA

12/10/2020

İlk dokuz ayda “sepet kur” yüzde 33 artarken “Yİ-ÜFE’deki artış” yüzde 13’te kaldı. Üretici kesim kur artışından gelen maliyet yükünü fiyatlara yansıtmıyor mu, yansıtamıyor mu, yoksa Yİ-ÜFE olarak kısaltılan “yurt içi üretici fiyat endeksi (2003=100)”nde mi bir sorun var?

Kur artışlarının enflâsyon üzerindeki etkisine de bir ölçüde dokunan bu sorunun yanıtının irdelenmesini bugünkü yazımızın konusu yaptık.

YURT İÇİ ÜRETİCİ FİYAT ENDEKSİ (Yİ-ÜFE)

TÜİK’den yapılan açıklamaya göre Yİ-ÜFE (2003=100), 2020 yılı Eylül Ayı’nda bir önceki aya göre yüzde 2,65, bir önceki yılın Aralık Ay’ına göre yüzde 13,44, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 14,33 artış göstermişti. Söz konusu endeksin yıllıklandırılmış aylık değişimleriyle oluşturulan son üç yıllık grafik aşağıdadır.

image-1

                                                                                                         Kaynak TÜİK

Bilindiği gibi, enerji ihtiyacının çok büyük bir bölümünü yurt dışından karşılayan, ayrıca üretim için, giderek artan oranda ara mal ve hammadde ithal etmek durumunda olan Türkiye yönünden “kur artışı” en önemli “maliyet unsurudur”. Her şeyden önce, tarım ürünleri de dâhil, tüm tüketilen maddelerin tedariki, yakıt nedeniyle kurlardaki değişimden etkilenmektedir.

Bu nedenle üretim ve işletme faaliyetlerinde, tam olarak ölçülmesi mümkün olmamakla birlikte, kurdaki artışın fiyatları (maliyeti) ne kadar etkilediği tahmin edilmeye çalışılır. Bu bağlamdaki bir diğer olgu da, “ulusal para değer yitirdiği” ve “geçişkenlik etkisi” olduğu sürece, ithal edilen her hammadde, ara mamul, enerji ve nihai ürünler yoluyla, yurtiçinde fiyatların artması kaçınılmazdır.

GEÇİŞKENLİK ETKİSİ

Döviz kuru geçişkenliği, döviz kurlarındaki herhangi bir değişimin ne ölçüde yurtiçi fiyatlarına yansıyacağını ifade etmektedir. Bir diğer şekilde de, İhracat ve ithalât yapan ülkeler arasındaki döviz kurunda yaşanan yüzde bir birimlik değişimin, yerel para birimi cinsinden ithalât fiyatlarında oluşturduğu yüzde değişim olarak tanımlanmaktadır

Aşağıdaki şekilde, döviz kurlarının fiyatlar genel düzeyi üzerindeki geçişkenlik etkisi özetlenmiştir.

image-2

                                       Kaynak: H. Feyza ERDEM ve Nebiye YAMAK[1]

Bu şekle göre döviz kurlarındaki dalgalanmalar fiyatlar genel düzeyini çoğunlukla doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki kanaldan etkilemektedir. Döviz kurundaki değişimle birlikte ithal malların fiyatları doğrudan değişeceğinden, bu değişim üretim veya satış fiyatları vasıtasıyla yurtiçi fiyatlara yansıyacaktır. Böylece döviz kurlarındaki dalgalanmalar fiyatlar genel düzeyini doğrudan doğruya doğru etkilemektedir. Dolaylı kanal ise toplam talep kanalıyla olmaktadır.

Anılan çalışmada yapılan amprik hesaplamaya göre ülkemizde;

– Döviz kurlarının TÜFE ve Yİ-ÜFE üzerindeki “geçişkenlik etkisi” doğrusal olmadığı; söz konusu bu etkinin 1.5 yıl sürdüğünün ve ortalama 1 yılda etkinin önemli bir kısmının gerçekleştiği,

– Dolar’dan tüketici fiyatlarına doğru geçişkenlik etkisi 1.5, üretici fiyatlarına doğru olan etkisi ise 1.38 kat; buna karşın, Euro’dan tüketici fiyatlarına doğru geçişkenlik etkisi 1.79, üretici fiyatlarına yönelik etkisi ise 1.63 kat olduğu,

bulgularına ulaşılmıştır.

Bu konuda yapılan bir diğer çalışmada da, 2006-2015 yıllarını kapsayan on yıllık enflasyon hedeflemesi döneminde ortalama yüzde 8,2 oranında seyreden tüketici enflasyonuna döviz kurunun katkısı ortalama 1,1 puan olarak hesaplanmıştır. Çalışma dönemi kısaltıldığında (2011-2015) bu katkının 1,8 puana yükseldiği belirtilmiştir.[2]

ÜLKEMİZDEKİ DURUM

Karşılaştırma yapmak için Yİ-ÜFE endeksi kullanılmıştır. Her ne kadar belli bir süre sonra Yİ-ÜFE’den zaman içinde TÜFE’ye, bire bir olmasa da bir “geçiş” olacağı kesinse de, bu geçişin bir “zaman alacağı” ve tam olarak yansımayabileceği düşünülerek, fiyat karşılaştırmasını Yİ-ÜFE üstünden yapmak tercih edilmiştir.

Kur olarak 1 Dolar ve 1 Euro’dan oluşan “sepet kuru” dikkate alınmıştır. Keza sepet kuru, ay sonu değeri üstünden değil, “gün ağırlıklı ay ortalaması” değerinden yola çıkarak hesaplanmıştır.

Bu şekilde hesaplanan değişkenlerden yola çıkarak, ilk dokuz ayda sepet kuru yüzde 32,8 artarken, toptan fiyatlardaki yükselişin sadece yüzde 13,4 olduğu görülmüştür.

Geçtiğimiz iki tam yıl ve içinde bulunduğumuz yılın ilk 9 ayına göre sepet kur ve Yİ-ÜFE artış endeksleri, karşılaştırmalı olarak aşağıda grafiklenmiştir.

image-3

                                        Kaynak: Alaattin Aktaş, Dünya Gazetesi, 6.10.2020

Grafikte 2018 ve 2020 yıllarını karşılaştırdığımızda, her iki yılın da “yüksek kur artışı” yönüyle benzeştiğini görmekteyiz. İçinde bulunduğumuz yılda, 2018’deki boyutta değilse de, hızlı bir kur artışı yaşanmaktadır. Ancak anılan iki yılın, “kur artışının fiyatlara yansıması yönüyle farklı” olduğunu gözlemekteyiz.

2018’in ilk dokuz ayındaki sepet kur artışı yüzde 64’ü bulmuş ve aynı dönemdeki Yİ-ÜFE artışı da yüzde 39 olmuştu. Rahip krizinin çözülmesi ve TCMB’nın, her zaman olduğu gibi gecikerek yaptığı “yüklü faiz artırımıyla” TL değer kazanmış ve kurdaki on aylık artış yüzde 50’ye gerilemişti. Diğer yandan on ayın sonunda fiyatlar, az da olsa artışını sürdürerek, yüzde 40 oranında artmıştı. Sonraki iki ayda kurda gerileme daha da belirginleşmiş ve kur artışı ile fiyat artışı aynı düzeyde gerçekleşmişti.

Kur artışı anlamında daha düşük oranda olmakla birlikte 2020 yılında da 2018’in benzerini yaşanmaktadır. Sepet kurda ilk dokuz ayda yaşanan artış yüzde 33’ü buldu. Ne var aynı dönemde gerçekleşen Yİ-ÜFE’deki artış sadece yüzde 13 seviyesinde kalmıştır.

Bu gözlemden yapılacak en yalın çıkarım, 2020 yılında gerçekleşen kur artışının fiyatlar üstünde, önceki yılların tersine pek etkisi bulunmadığı, geçişkenliğinin zayıfladığı şeklinde olmaktadır. Peki, ama ne oldu da bu ilişki bu kadar çok zayıfladı?

GEÇİŞKENLİK NİÇİN BU KADAR DÜŞTÜ?

İlk aklımıza gelen, “salgın nedeniyle düşen talebin” etkisi olduğudur. Daha açarsak, yığınların satın alma gücü azaldığından talep düşük seyretmekte, bu yüzden kurdan kaynaklanan yük, maliyet üstünde çok yoğun bir baskı oluşturmakla birlikte, toptan fiyatlara yansıtılamamaktadır.

Buna ek olarak, salgın yüzünden bu dönem “üretim yapılamamış” ya da çok “düşük üretimle” yetinilmek durumunda kalınmıştır. Anılan etkenlerin de maliyet artışının fiyatlara yansımasını engellediği düşünülebilir.

Ya da başka bilemediğimiz etkenler söz konusu olmuştur. Ama nedir bu etkenler?

Sözümüzü daha fazla uzatmaya ve dolandırmaya gerek yok. Bu bağlamda akla gelen son ve tek olasılık, “fiyat artışını tam olarak ölçememek” olmaktadır. Daha açık bir ifadeyle, bu anlamda yapılan bir hata veya yetersizlik sonucu “fiyat artışı ile kur artışı arasındaki makas” bu kadar “açık” görünüyorsa; gerçekte makas bu kadar açık değilse…

Aslında yukarıdaki paragraf tümüyle ironik. Hepimiz biliyoruz ki doğrusu, yine yukarıdaki paragraf. Sanal, örtük görüntüyü sağlayan “tatlandırıcılar” da bir şekilde erir, gerçek çıplak kalır.

[1] “DÖVİZ KURUNUN FİYATLAR GENEL DÜZEYİ ÜZERİNDEKİ GEÇİŞKENLİK ETKİSİ: GECİKMESİ DAĞITILMIŞ YAKLAŞIM”,9.05.2016, Kafkas Üni.Dergisi, Cilt, 7, Sayı 13, 2016,

[2] Ali Hakan Kara, “KURDAN ENFLASYONA GEÇİŞ: SİHİRLİ BİR RAKAM VAR MI?”, Merkezin Güncesi, TCMB,20.01.2017, https://tcmbblog.org/wps/wcm/connect/blog/tr/main+menu/analizler/kurdan_enflasyona_gecis

Kaynak: https://eskimiyen.com/kur-fiyat-iliskisi-geciskenlik/