Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Elde yeterli veri olmayınca analiz yapmak spekülasyondan öteye geçemiyor. Ancak olgulara baktığımızda karışık durumlar var. İdlib şehrinde olan olay hakkında yeterli ve güvenilir malumat yok. Ortada olan ise ölüler, yaralılar ve yaralıların kaldırıldığı hastanenin vurulması. ABD yönetimi ise henüz bulutlar dağılmadan, sert uyarılarda bulunup sorumlusunun cezalandırılacağını söyledi ve 7 Nisan 2017 tarihi itibarıyla sorumluların kafasına savaş baltalarını indirdi.

Her şey kulağa sıradan geliyor ama içerik hiç sıradan değil. Öncelikle ABD’nin yaptığı harekât uluslararası hukuka göre boşta. Yani çatışmanın her iki tarafında yer alan unsurlar için misilleme hukuken hak olarak görülmesine rağmen ABD, Suriye’de devam eden çatışmada bu hakka sahip taraflardan birisi değil. ABD’nin gücüne bölgede yan bakabilecek bir aktör yok. Suriye Rejimi ise 5 yıldan beri bölgeden istese de ayrılamayan bir unsur, yani kaçması mümkün değil. ABD, İdlib’te gerçekleşen olaylar nedeniyle uluslararası camianın desteğini (BM olmasa da) arayabilir, Türkiye’ye de tehdit olduğu iddiası ile NATO üzerinden devreye girebilir ve hareketini meşrulaştırabilirdi. 16 Mart 1988’de henüz Irak-İran savaşı bitmemişken Irak birlikleri tarafından Halepçe’ye yapılan kimyasal saldırıda 5000 civarında insanın hayatını kaybettiği haberlere yansımıştı. Ancak o zaman dünyanın büyük güçleri bu duruma müdahale etmeyi gerekli görmemişti. Çok sonradan Saddam rejimi devrildikten sonra bunun bir insanlık ve savaş suçu olduğu tespit edilerek mahkeme kararlarına dahi yansımıştı. Ama alelacele bir harekât olmamıştı.

            İçinde yaşadığımız sistem 2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra kuruldu. Savaşın galipleri ABD, SSCB, İngiltere, Fransa ve Çin dünyayı kafalarına ve güçlerine göre düzenlediler. Çok hakça bölüşüm olmasa da insanlık tarihinin kayda geçmiş en bayındır ve barış dönemi bu 70 yıl oldu. Aslan payını en güçlü iki ülke ABD ve SSCB aldı. İngiltere ve Fransa ise harap olan ülkelerine odaklandılar. Çin, bugünlere gelebileceğinin hayalini dahi kuramayacak kadar problemli bir ülkeydi ve problemlerine yöneldi. Soğuk savaş iki ülkeyi kafa kafaya getirdi ve kırılan SSCB oldu. Tek kutba dönen dünya bundan sonra hızla savrulmaya başladı. Denge arayışı AB’nin güçlenmesini ve ŞİÖ’nü ortaya çıkardı. Ama Yeni Roma ABD, gücü paylaşma niyetinde olmadığından Almanya hegemonyasındaki AB’yi Brexit ile dağılma sürecine soktu ve İngiltere’yi daha bir yanına aldı. BMGK’nin en güçsüz ülkesi Fransa ise Avrupa’da da yalnız ve Alman tehdidi altında kaldı. SSCB’nin devamı toparlanma sürecindeki Rusya ekonomik defosuyla gerçeklerin bilincinde olarak tekrar sahalara önce çekingen sonra kendine güvenen bir edayla geri döndü.

dünya 2

Rusya’nın iddialı olarak sahaya dönmesi durumu, tabii ki İmparatorluğun ihtimal hesaplarında vardı. Ancak oyuncuların biraz bağımsız hareket etmesi, sahanın ihtimal planlarının dışında bir noktaya sürülmesine neden oldu. Dünyanın en büyük 1 ve 3’üncü ekonomileri olan Çin ve Almanya, dünyanın en büyük enerji kaynaklarına sahip Rusya ile stratejik anlamda bir eksen oluşturmaya başladı. Bu birlik ihtimali ise mevcut tüm hegemonların kara senaryosudur. Bu eksene saplanacak bir kama, birlikteliği önlemelidir. Kama, Ortadoğu coğrafyasından Kafkaslara, Orta Asya’ya ve Balkanlara taşınacaktır. Bunun için bahaneler üretilecektir. Kendi kurdukları, kendilerini zenginleştiren düzeni ayakta kalmak ya da tek hegemon olmak için yıkmaya çalışacaklardır. Dünya şu anda 1890-1910 arasında yaşanan kutuplaşmanın çok daha kuvvetlisini yaşamaktadır. Bu bir savaştır. Günümüz savaşlarının teorisi gereği, şu an, düşük yoğunluklu ve etki odaklı olarak devam etmektedir. Etki odağının artması için yoğunluğu ve genişliği zaman içinde kimsenin beklemediği kadar artırılacaktır.

Şimdi başa dönelim. Kovboy, eğer bu hesapları yaparak bu işi yaptıysa “tabanca doğru hedeftedir ve ayağına sıkmamıştır.” Eğer bu hesaplar yapılmadan bu işi yaptıysa kovboy “ayağına nişan almış, ama son anda, bir yanlışlıkla kendisini kasığından, atardamara yakın bir yerden” vurmuştur. Dünya siyasetinde “çok kısa” olarak adlandırılabilecek bir süre içinde tabancanın neden ateş aldığı anlaşılacaktır. Şanssızlık, biz bu hesaplaşmanın yaşanacağı coğrafyanın tam ortasındayız.