Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin başkanı Mesut Barzani yarın (09 Aralık) Türkiye’ye geliyor. 01 Aralık’ta S.Arabistan’ı da ziyaret etmiş olan Barzani’nin peşpeşe gelen bu ziyaretlerinin bölgede yaşanan savaş ortamında elbette ki özel anlamları var.
Barzani’nin S.Arabistan ziyareti
Barzani Körfez ülkeleri ziyareti kapsamında önce Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’ni sonrasında ise S.Arabistan’ı ziyaret etti. Barzani’nin S. Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz Al Suud ile yaptığı görüşmeye ilişkin yapılan açıklamada görüşmeklerde bölgesel sorunlar, IŞİD’le mücadele ve Suudi Arabistan – Kürdistan Bölgesi ilişkilerinin ele alındığı bildirildi. Ancak medyaya yansıyan görüntüler ve haberler Suudi Kral’ın Barzani’yi devlet başkanı statüsüyle karşıladığını çok kalabalı bir devlet heyetinin görüşmelere katıldığını, elele dolaşarak çok samimi görüntüler sergilediğini ve Kral’ın Barzani’ye her türlü siyasi ve ekonomik desteği vaat ettiği yönünde. Hatta Barzani’nin heyetindeki Kürt yetkililer görüşme sonrasında verdikleri röportajlarda “Barzani’nin Kral’a Kürt devletinden bahsettiğini, Kral’ın da Kürt devletinin kurulmasına karşı çıkmayacağını” söylediler.
Bu gelişme ve açıklamalar Haziran 2015 başında deşifre olan bir konuyu hatırlattı. O tarihte Vaşington’daki ünlü düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi-CFR S.Arabistan ve İsrail’den önemli birer konuşmacıyı aynı konferansta ağırlamıştı. İsrail’den gelen İsrail Dışişleri bakanlığı Müsteşarı iken S.Arabistan’dan gelen kişi Enver Macid Eşki ise emekli general, eski S.Arabistan’ın Vaşington büyükelçisi ve S.Arabistan istihbarat servisi başkanı danışmanı, şuanda S.Arabistan’da bir düşünce kuruluşu başkanıydı. Konuşmacılar açıklamalarıyla 2014 yılı başından buyana İsrail ile S.Arabistan arasındaki gizli görüşmelerin resmen açığa çıkarıyorlardı. Bilindiği üzere İsrail ve S. Arabistan birbirlerini diplomatik olarak tanımadığı gibi S.Arabistan İsrail’in var olma hakkını bile tanımıyor. Ama kendi bekalarına en büyük tehdit gördükleri İran’ın bertaraf edilmesi amacı son 17 ayda değişik ülkelerde 5 kez görüşmüşler. Bu gizli görüşmelerde sözde Ortadoğu barışına yönelik 7 maddelik bir planda anlaşmışlar. Bu 7 maddeden biri ise Türkiye’den de toprak koparılarak kurulması öngörülen büyük Kürdistan’ın kurulmasıydı.
İşte sadece bu iki gelişmeyi bile üst üste koyduğumuzda Türkiye’deki iktidarın Ortadoğu’da kendisine stratejik ortak olarak gördüğü Suudi yönetiminin Türkiye’nin arkasından ne dolaplar çevirdiğini görebiliyoruz. Diğer taraftan memurlarının maaşlarını bile ödeyemeyip Türkiye’nin verdiği nakit paralarla ekonomisini döndürebilen Türkiye’deki iktidarın diğer stratejik ortağı Barzani de nihai hedefleri olan büyük Kürdistan için son ziyaretinde Suudi Kral’ından bir kez daha destek almış gibi gözüküyor.
Barzani’nin Türkiye ziyaretinin anlamı ne?
Barzani’nin S.Arabistan ve Türkiye ziyaretlerinin son uçak düşürüme ve Musul’a Türk askeri gönderme krizinden önce planlanmış olması büyük olasılıktır. Ancak Rusya’nın 30 Eylül’den buyana askeri olarak Suriye’ye müdahil olması sonrasında Suriye ve Irak’ta değişen dengeler ve oluşan yeni ittifaklar bağlamında bu ziyaretlerin arka arkaya planlanmış olması anlamlıdır. Diğer taraftan, Rusya’nın ilk günlerden buyana önceliği Esad rejimini korumaya ve kuvvetlendirmeye vermesi, bunun içinde Esad’a karşı savaşan ABD, S.Arabistan ve Türkiye’nin ılımlı muhalifler diye adlandırdığı El Kaide bağlantılı silahlı gruplara karşı operasyonlara ağırlık vermesi, Rus uçağının düşürülmesi sonrasında Türk-Rus ilişkilerinin gerginleşmesi ve buna bağlı olarak Suriye’deki ılımlı muhaliflere yönelik desteğin tehlikeye girmesi ABD’nin arkadan desteklediği sahadaki S.Arabistan-Türkiye ittifakını zorlamaya başlamıştı.
Musul’a Türk askeri gönderilmesiyle yaşanan krizle birlikte Barzani yönetiminin durumu kendi lehinde görüp destek olması ancak Bağdat’ın gerekirse Rusya’dan yardım isteriz çıkışı, Rusya’nın Türkiye’nin hem Suriye hem de Irak’taki hareketlerini BMGK gündemine getirmesi Türkiye-S.Arabistan-Suriye’deki (sözde) ılımlı muhalifler ittifakına Irak’tan da bir aktörün katılması sonucunu doğurmuştur. Her ne kadar Rusya’nın Suriye’de PKK/PYD’ye yönelik artış gösteren askeri desteği, Peşmergeye yönelik siyasi desteği ile birlikte az sayıdaki askeri yardımı olsa da Peşmerge ve PKK/PYD halen Amerikan kontrolündedir. Hal böyle olunca da Barzani’nin ABD’nin onayladığı Türkiye-S.Arabistan ittifakında yer alması da kaçınılmaz olacaktır.
Barzani’nin Türkiye ziyaretinde muhakkak ki Rusya ile yaşanan kriz nedeniyle Türkiye’nin alternatif enerji kaynak arayışı da gündeme gelecek ve Irak’ın kuzeyinden doğrudan doğal gaz ve petrol alımı konuları da görüşülecektir. Ancak görüşmenin ana konusu Türkiye-S.Arabistan-Suriye’deki ılımlı muhalifler ittifakına Barzani’nin de dahil olması olacaktır. Tabi Barzani’nin Peşmerge için silah yardımı istemesi de büyük ihtimaldir. Oluşacak yeni ittifak kapsamında muhtemel silah yardımı projesinin maddi kaynağının S.Arabistan olması beklenmelidir, aynı Suriye’deki sözde ılımlı muhaliflere yapılan yardımlarda olduğu gibi. İşte bu yeni ittifakın bir diğer görevi de, ABD’nin seçim ve eğitim sürecinde içinde bulunmadığı için sıcak bakmadığı ve koalisyon faaliyeti olarak görmediği Musul bölgesindeki Sünni Arap grupların eğitilmesi olacaktır. Böylece bu yeni ittifaki ABD destekli Türkiye-Barzanistan-S.Arabistan ittifakı diye çağırmak hiç de abartı olmayacaktır.
Bu ittifakın karşısında ise Rusya destekli Esad-Bağdat-İran ittifakı zaten sahada kendini göstermektedir. Peki Suriye kuzeyindeki PKK/PYD’nin yani Kürt koridorunun durumu ne olacaktır, Barzani’nin ziyaretinin buraya etkisi ne olacaktır sorusunu ise şöyle açıklayabiliriz: IŞİD’in yarattığı ortamda gelinen nokta PKK/PYD’yi paylaşılamayan müttefik konumuna getirmiştir. Sahada veriler ve açıklamalar Suriye kuzeyinde bir Kürt koridoru oluşturulmasının ABD güdümünde olduğunu göstermektedir. Ancak Rus savaş uçağının düşürülmesi sonrasında Türkiye’nin canını çok acıtacak konunun bizzat Türkiye’yi yönetenlerin açıkladığı şekilde Suriye kuzeyinde yeni bir devlet oluşumu olduğu değerlendiren Rusya adeta ABD ile ortak bir operasyona girişerek Kürt koridorunun oluşumunu hızlandırmaya yönelmiştir.
İşte böyle bir ortamda Barzani Türkiye ziyaretinin hemen öncesinde yaptığı açıklamada Suriye kuzeyindeki Kürt koridorunun üç kantonunun biri olan Afrin üzerindeki kuşatmanın kırılması için ciddi çaba sarf edilmesi gerektiğini ve bölgeye acil insani koridor açılmasını istedi. Bu açıklama Ekim 2014’te Kobani için başlatılan ve sonrasında Türkiye’nin de Peşmergeye koridor açmasına yol açan baskıcı açıklamaları hatırlattı. Dolayısıyla Barzani’nin Türkiye ziyaretinde Türkiye üzerinden Afrin’e sözde insani yardım amaçlı bir koridor açılması da büyük ihtimalle gündeme gelecektir. Görüşmede bu konunun gündeme getirilmesinin Kürt koridoruna bizzat Türkiye’den destek istenmesi ve Türkiye’nin daha önce kendi bekasına tehdit olarak gördüğü bir oluşumun tamamlanmasına kendi elleriyle destek vermesi anlamına gelecektir.
Bu ihtimal bile Türkiye’nin öngörüsüz gündelik politikalarla seçilen yanlış ittifaklar nedeniyle önümüzdeki günlerde Irak ve Suriye politikalarında yeni açmazlar ve çıkmazlarla karşılaşacağının işareti olarak ortaya çıkmaktadır.
Sonuç olarak; Türkiye, gizli amaçlarını hayata geçirmek için kendi arkasından dolaplar çeviren ülkeler ve yerel gruplarla girdiği ittifaklar nedeniyle ülkenin güvenliği ve bekasını tehlikeye atan sularda seyretmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet birikimi, bilgi birikimi ve tecrübesi bu tür sorunları aşabilecek yetenekte ve tecrübededir. Türkiye’nin karar alıcıları 30 yıldır Türkiye’nin başına bela olmuş PKK terör örgütüne hamilik yapan, yönetiminde bulunduğu kendi bölgesinde başkanlık koltuğunda bulunmasını yasal olarak kaybetmiş aslında meşruiyeti olmayan kişiler ve gruplarla, ayrıca Türkiye’den toprak parçası koparılmasına yönelik gizli projelere destek verenlerle olan ittifak ilişkilerini derhal sonlandırmalı, devletten devlete olan ilişkileri ve Türkiye’nin milli çıkarlarını esas alacak politikaları uygulamalıdır.